Berlin'deki ‘One Minute-2' ve Holokost…

Bu haftaki 'Okuyucularla Hasbihal'de, aynı konuda, (Holokost'un ne demek olduğu konusunda) yazan birçok okuyucuların isimlerini zikretmeden genel bir konuya değinelim:

'Holokost' veya 'holocaust' kısaca, belli bir inanç, ideoloji veya soy'a mensup insanların topluca öldürülmeleri manasına gelse de, 'Siyonist Yahudiler' bu terimin sadece Yahudiler için kullanılması konusunda ısrar ediyorlar; çünkü diğer bütün insanları ikinci sınıf, sadece kendilerini ise, üstün ırk ve üstün insan olarak görüyorlar ve 'holocaust' teriminin başka toplumlar hakkında kullanılmasını istemiyorlar. Bu yüzden de 25-30 yıl önce bugünlerde, Bosna'da, sırf Müslüman oldukları için, 200 bini aşkın insan, dünyanın gözü önünde katledilirken; ne 'Holocaust'tan söz eden oldu, ne 'genocide (jenosid)' veya katliamdan...

Hatta o kadar ki, o büyük trajedi 3 yılı aşkın bir süre devam ederken; seyirci kalan Amerikan emperyalizminin o zamanki Sav. Bakanı Warren Christopher, 'Bosna'da olanlarda henüz Amerika'nın ulusal menfaatlerini ilgilendiren bir durum yok!..' diyordu.

Keza, Rusya, Ukrayna'ya saldırıp, sivil yerleşim bölgelerini bombardıman ederken, 'jenosidden/soykırımdam söz edenler, 'Siyonist İsrail rejimi bir 'terör devleti' olarak 75 yıldır yüzbinleri bulan sivil insanları katlederken', 'emperyalist' güçler o 'holokost' veya 'jenosid' sözlerini hatırlamadılar.

*

Ama onlara bütün bu tutarsızlıklarını hatırlatan bir Tayyip Erdoğan var. Nitekim Erdoğan'ın 17 Kasım günü Almanya'ya yaptığı resmî ziyaret sırasında, özellikle Almanya şansölyesi Olaf Scholz'a hitaben yaptığı konuşma, sadece Alman kamuoyuna değil, emperyal dünyanın bütün merkezlerine bomba gibi düştü. Nitekim Alman medyasında 'Ein beschämender Besuch (Zoraki /şaşırtıcı bir ziyare)' gibi başlıklar atıldı.

Erdoğan'ın hele de, "Filistin'de binlerce çocuk vurulurken, elimiz kolumuz bağlı mı duracağız? Bizim 'Holokost' cenderemiz yok. Bizim İsrail'e borcumuz yok. Borçlu olanlar rahat konuşamıyorlar." ifadeleri, Alman kamuoyunu daha bir şaşırttı.

Bir alman muhabirin, "Almanya, Türkiye'ye Eurofighter savaş uçaklarını verecek mi?" sorusuna da karşılık verirken ise, Erdoğan âdeta patladı: "Savaş uçaklarını Almanya verir ya da vermez. Dünyada savaş uçaklarını üreten sadece Almanya mı?" şeklinde konuştu.

Scholz ise, '(...) Hamas'ın terör eylemini kınamaktayız. (...) Ama bizim İsrail ile olan anlaşmamız tartışmaya açık değildir. İsrail bizim, olmazsa olmazımızdır. (...) İsrail'in kendisini savunma hakkı vardır. Elbette sivil halkın acıları bizi de üzüyor. Sivil mağdurların sayısını azaltmamız gerekiyor. (...) Hamas'ın aldığı rehineleri şartsız serbest bırakmasını istiyoruz. (...) Sayın Cumhurbaşkanı'yla birçok konuda farklı görüş açımız olduğu sır değildir.' diyordu.

Bu sözlere karşılık Erdoğan'ın yaptığı konuşma ise, 29 Ocak 2009 tarihinde İsviçre'nin Davos şehrinde düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu'nda İsrail rejimi Cumhurbaşkanı Şimon Peres'e 'One minute!/Bir dakika!..' diyerek verdiği sert konuşmayı hatırlatıyordu..

Başkan Erdoğan'ın oradaki konuşmalarından birkaç cümleyi, tarihe bir not düşmek için özetleyerek verelim. Şöyle diyordu Erdoğan: '(...) Burada da açık ve net konuşacağım. 7 Ekim tarihi bir başlangıç olarak anlatılıyor. Sonraki süreç konuşulmuyor. 13 bin Filistinli öldürülmüştür. Artık, Gazze diye bir yer kalmadı. Şu anda yatıp kalkıyorlar Hamas-Hamas!.. Hamas'ın gücü ile İsrail'in gücü mukayese edilebilir mi?'

(...) Şu anda, İbadethaneler, camiler, kiliseler vuruluyor. Ben bir Müslüman olarak Kiliselerin vurulmasından rahatsız olurken, siz kiliselerin vurulmasından bir Hristiyan olarak rahatsız olmuyor musunuz?

(...) Rehine takası deniyor. Rehine sayısı itibariyle İsrail'deki rehine sayısı nedir, öbür taraftaki rehine sayısı nedir? Kat kat fazlasıyla İsrail'in elinde Filistinli rehine var. Yılların tutsakları, İsrail'in elinde. (...)'

Evet, Erdoğan'ın sözleri, (Berlin'deki) 'Davos-2' ayarı gibiydi.