Bir darbenin yýldönümünde...

Bugün bir darbenin yýldönümündeyiz!

Bugünden bakýnca, 28 Þubat 1997; vatandaþlýk kimliðinin gereði olan "kanun önünde eþitlik" kavramýnýn, "hiçbir yerde eþitlik yoktur" dayatmasýna dönüþtürüldüðü bir darbeydi hepimiz için. Eþitliðin imha edildiði bir darbe süreciydi 28 Þubat 1997 darbesi...

Ruha ve düþünceye karþýydý, týpký diðer darbeler gibi, insanlarýn plastik tekrarlar halinde "üretilebileceðini" veya hiç olmazsa, "düzeltilebileceðini" düþünüyordu. Çünkü bazý insanlar, diðer bazý insanlarýn 'göz zevki'ni bozuyorlardý...

28 Þubat darbesi; insanlarý, bedenleri yani dýþ görünüþleri ve manevi dünyalarý yani inançlarý itibariyle düþmanlaþtýran, hatta '1. Tehlike' þeklinde ilan ederek ayrýþtýran bir süreçler bütünüydü. Adým adým insan hayatýnýn tümüne müdahale anlamýna geldiði için ona "darbe süreci' adýný vermiþlerdi. Eski darbelerde olduðu gibi Radyo Evi'nden tok sesle okunarak baþlatýlmýþ bir darbe olmadýðý için de "post-modern' olduðu söyleniyordu.

28 Þubat darbecileri için en önemli þey, halkýn izlenerek takip edilmesiydi. Kurduklarý bin bir çeþit takip sistemiyle, insanlarýn özel hayatýna müdahale ettiler. Hayat tarzýný gerekçe göstererek, iþ dünyasýndan akademiye, eðitimden kamusal hizmetlere kadar, kendi standartlarýna uymayan kiþileri, sistem dýþýna iterek, ötekileþtirmeye kalktýlar. Mahremiyeti ihlal ettiler.

Ýnsan haklarýný ve insan onurunu hiçe saydýlar.

Oysa ayný ülkenin vatandaþlarýnýn, dini inancýyla, ruh dünyasýyla, mezhebi- meþrebiyle, aksaný veya ten rengiyle, yaþadýðý bölge veya toplumsal kesim dolayýsýyla ayrýmcýlýða uðramasý, demokrasinin de sakatlanmasý anlamýndaydý. Çünkü eþitliðin olmadýðý yerde adalet askýya alýnýrdý. Aldýlar. Özgürlüðün olmadýðý yerde demokrasinin hakikati biterdi. Bitirdiler. Hâlbuki toplum olarak biz, 'insan' kâinatýn özüdür diyen bir gelenekten geliyorduk, insan biriciktir, þeref sahibidir ve saygýya layýktýr nazarýyla bakmak bizim ahlakýmýzdý. Çiðnediler.

28 Þubat darbe sürecinde, 1997-2001 yýllarý arasýnda: Kýlýk kýyafet sebebiyle; 33 bin 271 öðretmen soruþturuldu, 11 bin öðretmen istifa etti, 3 bin 527 öðretmenin görevine son verildi. Ýrtica gerekçesiyle; 21 vakýf kapatýldý. 210 vali/kaymakama rapor tanzimi yapýldý. 1635 TSK personeli ihraç edildi. 6 milyon civarýnda insan fiþlendi. 10Bin civarýnda lise ve üniversite öðrencisi yurt dýþýna çýkmak zorunda kaldý.

Üniversitelere kurulan ''ikna odalarý'', kýz öðrencileri güya çaðdaþ yaþama ikna etmek adýna kurulmuþtu, ama bu baský projesi bile, toplumu, bu darbeyi kabullenmeye ikna edemedi.

28 Þubat darbe sürecinde iþ dünyasýndaki ayrýþtýrmalarý, batan-batýrýlan bankalarý, usulsüz harcanan kredileri ve ekonomiyi felç eden günleri de yaþadýk. Keza yargý dünyasý ve akademi de 28 Þubatta aðýr darbeler aldýlar. Brifinglerle hizaya sokuldular. Medyanýn büyük çoðunluðu ise ne yazýk ki o günlerde darbe yanýnda yer aldý hatta darbenin mihmandarlýðýný yaptý. Tüm imkânlarýyla siyasete güvensizliði pompaladýlar. Oysa siyaset, demokrasinin olmazsa olmaz unsurlarýndandýr. Partiler kapatýldý, muhtýralarla iktidar partisi alaþaðý edildi, milletin oy vermediði partileri baþa geçirdiler.

Kýsacasý 28 Þubat 1997'deki darbe, týpký daha önceki darbeler gibi, darbeciler dýþýnda kimseye yararý olmayan, tam aksine ülkemizin yýllarýna mal olan bir duraksama ve geriye düþme sürecini tetikledi.

Bundan sonra ne mi oldu?

Demokrasi bir kültür meselesidir diyenler haklý çýktý, bizler toplum olarak büyük bedeller ödeyerek, demokrasinin ne kadar önemli hatta hayati olduðunu gördük ve darbeleri tarihin loþ hafýzasýna býraktýk. Bilgiden bilince vardýk. Eðer önceki darbeler ve aðýr sonuçlarý olmasaydý, 15 Temmuz'daki iþgal giriþimine karþý toplumumuz bu þekilde net bir cevap veremezdi diye düþünüyorum.

28 Þubat dâhil tüm darbeleri geride býraktýðýmýz bir süreçte, artýk yüzümüzü geleceðe döndüðümüzü düþünüyorum. Cumhuriyetimizin 2.asrýnda hepimizi, ama özellikle gençleri parlak günlerin beklediðini umut ediyorum. Demokrasiye, milli iradeye, eþitliðe ve adalete, hayati anlamda deðer veriyorum.