Bu yazýda, bir-kaç konuya, topluca deðinelim:
Haberleri tahkik etmeden yorumlamak nasýl olur?
Bazý okuyucular, son günlerdeki ‘çýplak arama’ tartýþmalarý üzerine 25 Aralýk tarihli yazýmdaki notu yetersiz bulmuþlar.
‘Ýçiþleri Bakaný elbette yalanlayacak, ama, o muameleye mâruz kalan kadýnlar var..’ diyorlar.
O yöntemin sadece hanýmlar için deðil, erkekler için de haysiyet kýrýcý olduðunu belirteyim.
Ama, ‘güçlü þüphe’ olmasý durumunda, yutarak veya çirkin yöntemlerle cezaevine uyuþturucu veya metal parçalar sokma ihtimalleri üzerine yapýlmasý’ gerekli görülen bu tarz aramalarýn, sadece ‘hemcins’ler tarafýndan yapýlmasýnýn da kanunî bir gereklilik olduðu açýk..
Ancak, tarafýma verilen bilgilere göre, bu gibi aramalarda kamera bulunmuyormuþ.
Bir muhalif m.vekili, böyle bir iddiada bulundu. Resmî makamlar da gereken açýklamayý yaptý.
Ben iddiayý yalanlamak veya doðrulamak konumunda deðilim.
Ama, bir müslüman olarak sorumluluðumu, Hucûrât sûresi, ‘haberleri, tahkik etmeden hüküm vermemek‘ þeklinde belirler.
Kaldý ki, siyaseti daha da çirkinleþtirmek için uydurmahaberlerin piyasaya sürülmesi ihtimali de unutulmamalý..
Karanlýk kazançlar, vergilemekle meþrû’ mu olur?
Bazý okuyucular da, muhalefet lideri olan KK’nýn, uyuþturucu, karapara aklama veya organ kaçakçýlýðý gibi karanlýk iþlerin de vergilendirilmesi gerektiðini söylemesinin eleþtirilmesine karþý, kanunsuz yollarda elde edilmiþ kazancýn Vergi Usûl Kanunu’na göre zâten vergilendirildiðini hatýrlattýlar.
Eðer öyleyse, kanunsuz yollarla elde edilen kazançlar vergilendirilerek meþruluk mu kazanýr? Kanundaki o madde açýklýða kavuþturulmalý ve kanunsuz yolla kazanýlanlarýn bütünüyle müsadere edileceði açýkla belirtilmelidir.
Kanundan daha da önemli olan, kimlerin nasýl uygulayacaðýdýr
Bazý okuyucular da, Meclis’de görüþülmekte olan ve hayýr kuruluþlarý adý altýnda faaliyet gösteren dernek, vakýf, vs. sivil toplum kuruluþlarýnýn terör’e yardým gibi kötü niyetli kullaným ihtimaline karþý, gelir kaynaklarýný kontrol etmek için hedefi olan kanun lâyihasýna niçin karþý çýkmadýðýmý soruyorlar.
Þurasý açýktýr ki, ne kadar iyi kanun çýkarýlýrsa çýkarýlsýn, kötü yöneticiler elinde kötü sonuçlar verir. Ve kezâ, kanunlar kötü olsa bile, iyi yöneticiler onu kendi anlayýþlarýna göre uygulayarak veya hiç uygulamayarak fiilen ortadan kaldýrabilirler.
Hatýrlayalým, T. Ceza Kanunu’nda 141 ve 142. Maddeler vardý. Meþrutiyet’in, 1908’lerin ateþli Ýslâmcýsý Prof. M. Þemseddin (Günaltay) 40 sene sonra, 1949’da tek partidöneminde Ýsmet Paþa’nýn son baþbakaný olunca, 163. Madde’yi getirdi. Onun eski bir dostu olan (merhûm) Eþref Edib, ona, ‘Bu maddenin Müslümanlara karþý bir zulüm makinasý haline geleceði’ni söyleyince, Günaltay, ‘Bu maddenin sadece 141-142’nin dengelenmesi adýna usûlen çýkarýldýðý ve uygulanmayacaðý’ karþýlýðýný verir.
O maddeler, ancak 1992’de Turgut Özal tarafýndan kaldýrýlabildi. Ama, o zamana kadar, yerli-yersiz, onbinlere uygulandý.
Kezâ, 5816 sayýlý mâlûm Koruma Kanunu da, Reisicumhur Celâl Bayar’ýn baskýsýyla Adnan Menderes tarafýndan çýkarýlmýþtý. O zaman Meclis’de, bu kanunun, ‘antik yunan’daki gibi, kiþileri tanrýlaþtýrma eðilimini hortlatacaðýnýn söylenmesine raðmen çýkarýlmýþtý ve hâlen de dokunulamýyor.
Bu bakýmdan, kanunun hangi niyetle çýkarýldýðýndan daha az önemli olmayan husus, onu hangi kadrolarýn ve nasýl uygulayacaðýdýr. Kötü uygulayýcýlar da her zaman karþýlaþýlabilir.
Yûsuf Karaca Hoca’nýn ardýndan..
Pakistan’daki 5-6 farklý dil arasýnda, resmî yazýþma dili olarak kabul edilen ‘Urduca’yý Türkiye’de, ebebî planda en iyi bilenlerden olup, merhûm Muhammed Ýqbâl’in þiirlerinin urduca olanlarýný, (ki, üçte ikisi farsça, üçte biri urducaydý)tercüme eden ve yýllarca Ýmam- Hatib Liselerinde öðretmenlik yapan ve talebeleri arasýndan bir Cumhurbaþkaný da bulunan Yûsuf Karaca Hoca, 23 Aralýk günü ‘Corona’ rahatsýzlýðý sonunda dünyamýzdan ayrýldý.
Yûsuf Hoca’yla, 30 yýl öncelerde, Tahran’da baþlayan bir âþinâlýðýmýz vardý.
Son olarak, geçen sene, Üsküdar- Baðlarbaþý Kültür Merkezi’nde, Hedef Platformu’nun programýna konuþmacý olarak geldiðinde görüþmüþ ve Kayseriden baþlayan çocukluk yýllarýndan itibaren, özellikle kemalist-laik rejimin Müslüman halkýmýza ne zulümler yaptýðýna dair, bir canlý þâhid olarak son derece çarpýcý ve yeni nesillerin inanmakta zorlandýðý hâtýralarýný anlatmýþtý.
Ebedî yolculuðuna çýkan Yûsuf Karaca Hoca’ya, rahmet-i ilâhî’nin yoldaþlýk eylemesi niyazýyla..