‘Bir dokun, bin âhh dinle… Kâse-i faðfûr'dan..'

Okuyuculardan gelen mesajlarý dikkatle okuyup anlamaya, ek veya baþka görüþleri ya da eleþtirileri varsa deðerlendirmeye çalýþýrým. Çünkü, onlar kendimi kontrol etmeye yarar. Bazýlarýna yazýlý cevaplar da veririm.

Bu gün, bazý okuyucu görüþlerini ve onlara verdiðim cevaplarý -diðer okuyucular için de ilginç olabileceðini düþündüklerimi- hülâsa olarak da olsa aktarmak istiyorum.

Yalnýz önce þu noktayý belirtmeliyim: Yazý yazan kiþi, kendisini ortaya koyuyor.. Yazdýklarýnýn doðru veya yanlýþ, hattâ yalan olduðu da iddia olunabilir. Bu yazýlara, görüþ veya eleþtiri yazanlar da kendilerini açýkça ortaya koymalýdýrlar... Sözüne sahip olmak cesaretini gösteremeyenler, bu meydana hiç çýkmasalar daha doðru hareket etmiþ olurlar.

(Bu arada belirteyim, baþka konularda ahkâm kesen bazýlarý, yazýlarda hatalar ararken, 'muhataplarýnýn adýný doðru yazmaya dikkat göstermiyorlar ve meselâ, iki (d) ile yazmalarý gereken isimleri iki (t) ile yazýyorlar.

Sözgelimi, Hazine ve Maliye Bakaný Nûreddin Nebâtî'yle ilgili olarak yazanlar onun adýný iki (d) ile deðil de iki (t) ile yazýyorlar. Halbuki, (t) ile, (tin) þeklinde yazýlan o isim, o zaman, (incir'in nûru) mânasýna geliyor, çünkü, (tin) 'incir' demektir.

Bir de; bazý harfler üzerindeki (^) iþaret bile T. Dil Kurumu tarafýnda kaldýrýldýðý ve internetlere de o kurumun kararlarý, 'Türkçe yazým kurallarý' diye verildiði için, kup-kuru, zevksiz ve hattâ kaba bir dil ortaya çýkýyor..

Düþünebiliyor muyuz, gazeteler, 'Hala fiyatlar inmedi..' diye yazýyor.. 'Hâlâ' mý denilmek isteniyor; yoksa, 'hala'ya, 'piyasa ve pazarýn durumu'ndan mý haber veriliyor, belli olmuyor.

*

Bir de, ekranlarda veya matbuatta, meselâ, Trump yazýlýnca onun Tramp, Biden yazýlýnca da onun Baydýn þeklinde okunacaðýný hemen anlayýveriyor ve öyle telâffuz ediyoruz da, ama, mesela, 'uluslararasý dil' diye kabul ettirilen

Ýngiliz alfabesine göre Ahmad diye yazýlan kiþinin adýnýn Ahmed olduðunu nice medyacýlarýmýz bile bilmiyorlar ve öylece Ahmad diye telaffuz ediyorlar. Halbuki, Ahmed diye yazýlacak olsa, Ýngiliz onu 'Ahmid' diye okuyacaktýr..

*

Bu umûmî konulardan sonra, gelelim, bazý okuyucularýn dile getirdikleri konulara..

*S. Özgen isimli haným okuyucum, '15 Temmuz 2016'daki Darbe Hýyaneti'nin de sýrf, filân hedefler için özel olarak tezgâhlandýðýný söyleyenler var; ne dersiniz? Hanýmlar arasýnda aðzý laf yapan bazý arkadaþlarýmýz bu sözü sýk sýk gündeme getiriyorlar, biz fazla bilmediðimiz için, susmak zorunda kalýyoruz..' diyor..

-Þu kadarýný söyleyeyim kardeþim.. Bir hadisenin çok farklý insanlarýn bilgi seviyelerine, duygu dünyalarýna ve anlama, algýlama, düþünme kabiliyetlerine veya niyetlerine uygun düþecek þekilde çok farklý þekillerde anlatýlmasý mümkündür. Hucûrât Sûresi'nde ise, 'bize getirilen haberleri tahkik etmeksizin inanmamamýz' emrediliyor.

Hemen reddedilmesi deðil, tahkik edilmesi, araþtýrýlmasý..

Bu gibi iddialarýn hele de, tahkik etme imkâný olmayanlara sunulduðu ve safdilleri avlamaya veya merhamet simsarlýðýna hizmet için kullanýlmak gibi, iyi niyetli olmayan bir hedefi gözetlediði unutulmamalýdýr.

*Konya'dan T. Þahin isimli okuyucum da, 'Daha bir kaç yýl öncesine kadar, ekranlardan çok farklý þeyler söyleyen bir ismin, þimdilerde o sözlerinden tevbe ettiðini söylerken, dünlerde Sünnet-i Nebevî'yi, Kur'an'ýn açýklanmasý olarak nitelerken, þimdi o sözlerinin tam tersini söylemesine ne dersiniz?' diyor.

-Niceleri vardýr ki, dünlerine baktýklarýnda, 'Dün ne aptal imiþiz derler..' Ýnsanýn kendisini süzgeçten geçirmesi faydalý da olabilir.. Ama, bazý kimselerin, yarýnlarda da bugünleri için öyle demek noktasýna gelmesini temenni edelim.

*Almanya- Stuttgart'tan M. Kabataþ isimli bir okuyucumuz, 'Yazýlarýnýzý severek okuyorum, ama, Ýran konusuna gelince.. Humeynî Müslüman mý? Onun hakkýnda C. Ahmed'in dediklerine ne diyorsunuz?' diyor.

-El'cevab: 'Baþkalarýnýn tarif veya tavsif ettiði veya istediði þekilde deðil de, yazdýklarýnýn sorumluluðunu her þeyden önce Allah huzurunda üstlenecek þekilde yazmaya çalýþan bir Müslüman olarak, 'Müslüman halklar arasýndaki mesafeyi o ülkelerdeki devletlerin fiilî siyasetlerine göre deðil, inançlarýna göre' anlamak gerektiðini düþünüyorum. Herkes kendi durduðu yere göre deðerlendirir elbette, ele aldýðý bir konuyu.. Birilerinin, filaný Müslüman saymasýyla Müslüman, veya kâfir demesiyle kâfir olacak mýdýr, o kiþi.. 'Ýslâm ve Kur'an konusunda deðerlendirme farklýlýklarý' tarih boyunca her zaman ortaya çýkmýþtýr ve bundan sonra da çýkacaktýr. Bu bakýmdan, 'tefsir varsa, tekfir yoktur..' kuralý, bir çok meseleyi halletmiþtir..

Bu vesileyle belirteyim ki, benim hakkýmda da sýrf, sýrf birilerin, hattâ T. Erdoðan'ý, onun istediði gibi eleþtirmediðim için, bana 'kâfir..' diye mesaj yazan ve kendisinin 'Müslüman' olduðunu hissettirenler var; hiç umûrumda deðil..

*Bir üniversitede öðretim üyesi olan bir dostum da, 'Seninle Ýran konusunda anlaþamayacaðýz.. Khomeynî, Ýran'a Amerika ve diðer emperyal güçler tarafýndan gönderildi.' diyor ve bu görüþlerini de, 45 yýl öncelerde yayýn hayatýnda birlikte olduðum, þimdi hayatta olmayan bir yayýncý- yazarýn konuþmalarýna dayandýrýyor. Dahasý, o yazarýn, o zamanlar kendi hayalhânesinde ürettiði yanlýþ senaryolarý tekrarlayýp, '8 yýl süren ve 1 milyona yakýn insaný yutan, Ýran-Irak Savaþý'nýn Khomeynî'nin baþlattýðý'ný iddia ediyor.

-Bu hususta herkes kendi rey ve beyânýndan sorumludur. Ben iki yazýyla o konuyu özetle anlatmaya çalýþtým.

'Sevmediklerimiz' de olsa, onlar hakkýnda adâletli düþünmek gibi mükellefiyetimizin olduðu' unutulmamalýdýr.

*