Bir ‘'ermiþ'in son mektubu

Bedenden ibaret deðildir insan. Ruhu, gönlü, kalbi, zihni de vardýr. Evlerimizde zorunlu oturuþumuzun sürdüðü þu günlerde bize sunulan reçeteler; bedensel ve dünyevi ihtiyaçlarýmýzýn çerçevesinde anlatýlýyor. Oysa bir kalbimiz var, gönlümüz, ruhumuz var, onlara bakmanýn, onlarýn derdini iþitmenin zamaný, hiç gelmeyecek mi?

Geleneksel yaþantýmýzda can sýkýntýsýnýn, dert sahibi olmanýn, hüznün cevabýný ‘’muhabbet’’ imkanýnda arar bulurdu insanýmýz. Oysa modern insan bunu yitirdi. ‘’Güven’’, küresel manada en büyük krizlerden. Ýnsan insanýn kurdudur diyen felsefe, bayraklarýný göndere çekti. Ýnsan ‘’eþref-i mahlukat’’týr diyenler ise mahcubiyet ve suskunlukla içine kapandý.

Elime geçen ‘’muhabbet’’ dolu mektubun beni hayrete düþürmesi de bu yüzden. Mektup, Amerika’dan Chesnut Ridge’ten gelmiþ, posta kutuma düþüþ tarihi: 22 þubat 2018. Ama ben onu 19 Nisan 2020 günü açýp okudum... Hayret edilecek bir þey, nasýl olmuþ da gözümden saklanmýþ ve kalbimin çok daraldýðý þu vakitleri beklemiþ, açýlmak için.

New York Cerrahi Dergahýnýn Þeyhi rahmetli Prof.Tosun Bayraktar’ýn vefatýndan sonra açýlmasýný rica ederek býraktýðý veda mektubu bu. ‘’Siz bu sözleri okurken artýk ben aranýzda olmayacaðým’’ þeklinde lirik bir giriþle baþlayan, adeta duygusal bir ültimatom bu mektup.

Ýhvanýna, namazlarýný kýlmalarýný deðil de ‘’kaçýrmamalarý’’ný söylüyor. Sanki namaza can havliyle bir anlam yüklemiþ. Nasibinizi kaçýrmayýn der gibi. Oruçlarýnýzý tutunuz, zekatýnýzý veriniz dedikten sonra... Hakiki bir derviþ olmaya dair esaslý öðretiyi, ‘’alçakgönüllü olmak’’ üzerine kuruyor. ‘’En önemlisi, gündelik hayatlarýnýzda bir Müslüman ve derviþ olduðunuzu aklýnýzdan çýkarmayýnýz. Saygýlý, nazik, cömert, affedici olunuz...’’ diyor.

Dünyayý, ahirete geçiþ duraðý olarak gören satýrlarý da çok anlamlý: ‘’Bu dünya ve onun gereklilikleri için çok çalýþýnýz ancak kazandýðýnýz mal ve mülkün size ait olmadýðýný da biliniz. Ýþte bunun için mal ve mülkünüzü hayýrlý iþler için sarf ediniz. Efendimiz aleyhisselamýn sünneti seniyyesi ve Allahýn farzlarýný yerine getirerek ahiret yurdu için daha da fazla çalýþýnýz.’’ diyor..

Dünyadaki huzur ve saadetin, alçakgönüllü olmaktan, üzerimize teveccüh eden bütün kötülüklerin ve periþanlýklarýn ise kibrimizden kaynaklandýðýný söylüyor. Mürþidi Muzaffer Ozak beyefendinin öðretsine binaen, ‘’söyleyeceðiniz sözü ve yapacaðýnýz iþi, sizin ve baþkalarýnýn yararýna bir iþ veya söz ise sarfedin’’ diyor.

Bir baba- evlat iliþkisinin samimiyetiyle kaleme alýnmýþ bu veda mektubunda, ‘’inþallah rüyalarda buluþabiliriz’’ ibaresi de oldukça ilginç ve deðerli... Rüyalar, modern müslümanýn tamamen gündem dýþýna ittiði bir mevzu... Oysa Kur’anýn nazarýnda rüya tabiri, bir ilimdir.

Mektupta, Yurdaer Doðanata beyfendinin Cerrahi Tekkesinin yeni þeyhi olduðu haberi de var. Yurdaer baba ile ilgili yazým þu linkte https://www.star.com.tr/yazar/alempenah-bir-dergahtan-selam-ile-yazi-1228830/

Yad ellerde zikreden dergahlarýmýzýn manasý, çok mühim. Onlar birer serhad kalesi gibi, dayanýklý ve kuþatýcý bir sýðýnak anlamý taþýyor. Ýnsan kalbi yorulduðunda alnýný dayayacak bir pervaz, sýrtýný yaslayacak direk arýyor gurbette. Dünyanýn ýþýklarý söndüðünde birer kandil gibi tek tek uyanarak, biz uyurken bile ýþýklarý açýk tutmaya devam ettiklerini düþünüyorum serhad tekkelerinin...

Gönül ancak, zikr ile agah oluyor. Can sýkýntýsý ve hüzün, ancak zikr ile teselli buluyor...