Bir kadın durup dururken öldürülür mü?

Bu soruyu, Pınar Gültekin cinayetinde sanığı savunan avukatlar sordurtuyor bize... Zira; dava sonuçlanırken; "Müvekkilim durup dururken gideyim şu Pınar'ı öldüreyim dememiştir" şeklinde çok özensiz bir savunma yapmışlar... Peki katil ne demiştir şu Pınar'ı öldürürken? Çünkü adam öldürdüğünü zaten itiraf ediyor. Şu Pınar'ı niçin öldürmüştür? Müdafiler, kurdukları bu kaba saba ve basit cümleyle aslında katilin, Pınar'ı öldürmekte bazı haklı sebepleri olduğunu söylüyorlar...

Hukuk bilmenize gerek yok, insan olmak kafi gelir; Bir kişinin yaşamına son vermek için nasıl ve ne gibi haklı sebepleriniz olabilir, vicdanınız bunu kolaylıkla cevaplayacaktır. Sizi öldürmeye gelen birine karşı vereceğiniz meşru müdafaa mesela, bu makul bir şeydir, hayatta kalmak için savaşırsınız. Evladınızı, annenizi, kardeşinizi korumak için, saldırganla savaşırsınız...Bunun dışında hangi haklı sebeple, öldürdüm ve oldu, bitti diyebilirsiniz...

Hatırlayalım: Pınar Gültekin, Muğla'da yaşayan aslen Bitlisli bir üniversite öğrencisiydi, 27 yaşındaydı ve İktisat okuyordu. 16 Temmuz 2020 günü kaybolmuş, 21 Temmuz'da ormanlık alanda cesedi bulunmuştu. Bir varilin içinde yakılarak öldürüldükten sonra, üzerine beton dökülmüştü. İnsan aklını, vicdanını, ruhunu dumura uğratacak bu cinayet, her safhası planlanmış, canice işlenmiş, nefret ve kin kusan detaylarıyla şok edecek boyutlardaydı...

Pınar'ın katil zanlısı Cemal Metin Avcı ise Muğla'da bir bar işletecisi, evli ve bir çocuk babasıydı. Olaydan sonra ailesi dağıldı, eşi onu boşadı, babasını hiç hatırlamak istemeyecek bir evladı var. Bu kadar ayrıntılı, profesyonelce ve gaddarca işlenmiş bir cinayetin faili, doğrusunu isterseniz o çocuğun yüzünü bir daha görememeli.

...............................................

Cinayet haberiyle vicdanlarda kopan fırtına, 'Kadın cinayetleri politiktir' söylemini yeniden gündeme taşıdı. Oysa insan hayatı politik olmaktan evvel biriciktir, özeldir, karmaşıktır, dramatiktir.

Genç kızlarla veya velileriyle buluştuğumuz konferanslarda, hayata dair konuşurken, çok sıkça tekrarladığım şey, gençlerin aileleriyle olan bağlarının hayati olduğu gerçeğidir. Size annenizden, kız kardeşinizden, halanızdan, teyzenizden, ablanızdan daha samimi kim olabilir dünyada? Anadolu'nun bir köşesinden kalkıp, büyük kente okumaya veya çalışmaya geliyorsunuz... Öğrenciyseniz bir öğrenci yurdunda kalmanız, çalışıyorsanız akrabalarınızın veya güvenilir tanıdıklarınızın yakınında, güvenliği olan bir evde kalmanız, telefonunuzun sürekli açık ve ulaşılabilir olması gibi ilk elden tecrübeleri çok önemsiyorum. Tatil günlerinde, özellikle yaz aylarında, üniversite öğrencileri evlerine geri dönmek istemiyorlar ve çoğu kez güvenlik sorunları o zamanlarda yaşanıyor... Aman dikkat! Gezdiğiniz, çıktığınız, aşık oldum dediğiniz insanın kim olduğunu bilmeden bulutların üstüne çıkıvermek de çoğu kez can yakıyor. Para, güzellik, son model arabalar, arkadaş çevresi, eğlence, gece yaşamı, lüks telefonlar, marka giysiler... Bunlar, gençler için zehirli birer tuzağa dönüşebiliyor...

Ve anne babalar! Evladınızın arkadaşlarından haberdar olun, unutmayın ki hayırlı ve dürüst bir arkadaş, kardeş gibidir...

...........................................................

TCK'nun 29. md'sine göre haksız tahrik; "Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine on sekiz yıldan yirmi dört yıla ve müebbet hapis cezası yerine on iki yıldan on sekiz yıla kadar hapis cezası verilir' şeklinde dile getirilmiş bir cezai indirimdir. Mahkeme, Cemal Metin Avcı'ya verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına, haksız tahrik indirimi uygulayarak 23 yıla indirince herkes isyan etti... Herkes konuşuyor bu konuyu, ama asıl konuşması gereken Adalet Bakanlığımızdır.

Adalet Bakanlığı bu işin sosyal medyada tartışılmasına bakılarak karar verildiği/verileceği imajını acilen değiştirmeli, kamuoyunu konu ile ilgili olarak aydınlatmalıdır. Susup, susup, herkes konuştuktan sonra bir şeyler söylemenin anlamı yok. Önceki yazılarımızda da defaatle dile getirmiştik; Adalet Bakanlığımızın halkla ilişkiler konusunda ciddi olarak çalışması, özen göstermesi gerekiyor. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, davaya zaten müdahildi ve davayı İstinaf Mahkemesi'ne taşıyacağını söyledi...

Adalet hepimiz için olduğu zaman süreklilik kazanıyor, hayata dair umudu ve güveni de buradan kazanıyoruz.