Bir tuhaf ve tehlikeli iddia üzerine..

Bir kiþinin, bir ülkenin en eski partilerden birinin Baþkanlýðý'ndan, -çirkinliðin de ötesinde utanç verici görüntülerinin ortaya çýkmasýndan hemen sonra- istifa etmek zorunda kalýþý, unutulmamalý..

'Tuzak, kumpas, vs.' denildi, o kiþi o çirkin sahnelere sanki zorla sürüklenmiþ gibi..

Ki, o çirkinliðin içindekilerden birisi de, bir kadýn m.vekili idi ve, 'Ýstifa edecek misiniz?' diye soran habercilere, 'Ben bugüne, diþimle-týrnaðýmla didinerek geldim, niye istifa etmeliymiþim ki..' diye cevaplar vermiþti.

O liderin uzaklaþtýrýlmasýnýn taa Amerika'larda hazýrlandýðý ise, bizzat o partiye destek veren çevrelerde ve medyalarýnda açýk delillerle yazýlmýþ-çizilmiþti..

Eðer, o uzaklaþtýrma konusu, baþka bir lider için tertiplenseydi, sanýrým, medya aylarca- yýllarca, sona ermek bilmeyen gibi bir malzeme bulmuþ olurdu.

O çirkin konunun üzerine gidilmemesi; sadece o cenahýn medyasýnýn tonlarca sükût külü dökmesinden deðil; bir çok çevrelerin o çirkinliði yazmaktan- anlatmaktan utanç duymasýndan da dolayý idi.

Bu konuya bu kadarca deðindikten sonra, baþka bir konuya geçelim..

**

Herhangi bir halk kesimini, 'dýþlayýcý' beyanlara malzeme yapmak hýyanettir!

Geçen hafta, eski solcu müzisyenlerden ve siyasetçilerden Zülfü Livaneli, üstelik de, 'Sivas ve Baþbaðlar cinayetleri'nin 28. Yýldönümü'nde bir beyanat bombasý patlattý ve eski bir ünlü lider için, 'Tipik bir Sünnî, saðcý Ankara siyasetçisidir; Alevîleri, Kürtleri ve ezilenleri sevmez! Bunu çok sefer kendisi de söyledi, basýnda çýktý.' deyiverdi.

Söz konusu kiþi, Deniz Baykal idi.

Bu iddia, özellikle þunun için ilginç ve þaþýrtýcý idi: Baykal, 1974 yýlýnda kurulan Ecevit- Erbakan ortak hükûmetinde 33 -34 yaþýnda Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakaný idi. Ve o zamanlar saðcý denilen kesimlerde, Antalya'da 'Tahtacýlar' denilen 'Alevî' kesimden birisi olarak niteleniyordu.

Ýþte o Baykal, þimdi ise.. 'Alevîleri ve de Kürtleri sevmeyen' birisi olarak gösteriliyor!!

Livaneli, ayrýca, 'FETÖ'yü devlete ilk yerleþtiren Bülent Ecevit'tir..' demeyi de ihmal etmiyor ve hakezâ, 'Ecevit'in de, Ýsmet Ýnönü'nün de, M. Kemâl'in de solla alâkasýnýnýn olmadýðý'ný söylüyor. M. Kemal, tartýþýlmasý hür olmayan bir kiþi olduðundan, onu geçelim; ama, solculuðunu, 1965 Seçimleri öncesinde, 'Ortanýn solundayýz..' diye ilân eden Ýsmet Ýnönü, Livaneli'nin bu sözünü iþitseydi, ne derdi? Hattâ Ecevit de..

O konu o kadar önemli deðil.. Hepsi de, Livaneli ve de KK bey ile ayný kumaþtandýrlar.

Sadece, 'Müslüman halký, Sünnî, Alevî, Kürt, Türk, Arap, Laz, Çerkez, Arnavut, Boþnak, Gürcü vs.' diye ve birbirlerine düþürecek þekilde nitelemek habâset ve hýyanet kokmaktadýr.

*

Bir-kaç NOT: Önce, 'Sivas-ve Baþbaðlar cinayetleri'yle ilgili önceki yazým konusunda ulaþan suallere kýsa cevaplar:

1- 'Selman Rushdy fetvâsý gerekli miydi?' diye soruyor bir okuyucu ve Hz. Peygamber (S)'in affediciliðini örnek olarak zikrediyor.

Þu kadarýný belirteyim ki, bir edebî roman görüntüsü altýnda, gerçekte ise, Ýslâm'a karþý, kalem ve edebiyat silâhýyla yapýlan bir savaþ ilâný olan o 'küfürnâme'de Kâbe, 'en çirkin fiilerin iþlendiði bir mekân ve Peygamber hanýmlarý da...'

Sanýrým, bu bile yeter.. Deðiþik bir yöntemle açýlan savaþa, -yöntem tartýþýlsa bile- deðiþik bir yöntemle mukabelede bulunulmak istenmiþ ve o kâfir kiþi de, yýllarca gizlenmek zorunda kalmýþtýr.

Bu vesileyle, Mekke'nin fethinden sonra, Hz. Peygamber (S)', doðrudur ki, 'Kâbe'ye ve (Mekke'nin önde gelen liderlerinden ve o fetih esnasýnda Müslüman olduðunu açýklayan) Ebu Sufyan'ýn evine sýðýnanlara dokulunmayacaðý'ný ilân ederek bir umûmî aff ilân etmiþtir; amma, 4 kiþi müstesnâ.. Bu 4 kiþinin, Ýslâm ve Kur'an aleyhinde -ve o günün sosyal medyasý mahiyetinde olan þiir diliyle-, en alçakça hiciv / yergi þiirlerini yazanlar olduðu bildirilmektedir, kaynaklarda..

*

2- Bir okuyucu, Sivas ve Baþbaðlar'ýn yeterince araþtýrýlmadýðýndan yakýnýyor ve '0 zamanki Sivas Valisi ve diðer nice sorumlular henüz de hayatta olduðuna göre, görüþleri sorulmalý deðil mi?' diyor. Okuyucum, o zamanki Sivas Belediye Baþkaný olan (ve, o yangýný söndürmek için canla baþla çalýþtýðý nice görgü þahitleri ve diðer delillerle sabit olan) Temel Karamollaoðlu'nun, yýllarca en aðýr þekilde suçlanýrken, þimdi laik kesimin gözdesi haline gelmesini sebebini soruyor.

Cevabý, sorusunun içinde..

Evet, 'zaman aþýmý' gerçekleþmiþ olsa bile, gerçeklerin açýða çýkarýlmasý açýsýndan bir Meclis Araþtýrmasý yine de yerinde olur herhalde..

3- Bir okuyucu da, yýllarca iktidarda olunduðu halde, 'bazý konulara, henüz de dokunulamadý.. Darbeciler geliyorlar, sizin 50-60 senede uðraþarak aldýðýnýz mesafeleri bir gecede yok edebiliyorlar. Sonra, millet seçimle, hesap sorsun diye baþkalarýný iþbaþýna getiriyor, ama, o darbecilerin izleri silinemiyor..' diyor.

Evet, darbecilere karþý, onlar gibi davranmak da bir yöntemdir; ama, müsait zamaný kollayarak yapýlan düzenlemelerle, önceleri hayal edilemeyen bazý mesafelerin alýnmasý da küçümsenecek þeyler deðildir, herhalde..

Ýnþaallah, ihmal edilmiyor, -bazý konularýn halli için- müsait zamana býrakýlýyordur.

Siyaset, ayný zamanda bir 'zamanlama san'atý'dýr da..

Mevcut sosyal yapý içinde, hayýrlý iþler yapanlara en azýndan köstek olmamak da, sorumlu bir siyasî tavýrdýr, herhalde..

*