‘Bırakın bu ayakları!'

Ana muhalefet partisi kurulduğu günden bu yana kendisini milletin üstünde konumlandıran, milleti eğitilmesi gereken medeniyetsiz bir güruh olan gören, kendilerini milleti adam etmeye memur bir sınıf olarak addeden bu yüzden de millete tepeden bakan, milletin seçtiklerini de daima küçük gören ve seçilse dahi onların meşruiyetini sorgulayan bir anlayışa sahip.

CHP zihniyeti derken bunu kastediyoruz. CHP'li olmadığı halde aynı kafa yapısına sahip kesimler de bu zihniyetin bir parçası.

Tek parti döneminde bir ulus yaratma projesi başlattılar ve milletin tarihiyle milli kültürüyle ilgili tüm bağlarını koparmaya yönelik icraatlar yaptılar.

Onca baskıya ve yasağa rağmen millet bu dayatmalara boyun eğmedi, ilk fırsatta bu zihniyeti sandığa gömdü.

Lakin o zihniyeti taşıyan bürokrasi sayesinde kurulan vesayet sistemi 2010 referandumuna kadar sürdü. (2010'da CHP yönetiminin kaset komplosuyla batının maşası FETÖ'ye teslim olması da tesadüf değildir!)

Başkanlık sistemine geçtikten sonra da vesayet sistemi tamamen ortadan kaldırıldı. (2013 teki 17/25 Aralık, 2016 da ki 15 Temmuz darbe girişimleri de vesayet sistemine dönüş amaçlıydı!)

Ana muhalefet ve yandaşı çevrelerin hırçınlığının temelinde artık borularının ötmemesi yatıyor. 1950'den beri iktidar olamadılar ama aynı zihniyetteki bürokratik adacıklar sayesinde vesayetlerini sürdürdüler.

Artık sözleri geçmiyor, artık yönetimde o beğenmedikleri milletin çocukları söz sahibi oldu.

Evet, millet gerçek manada söz sahibi oldu ya işte kendilerini milletin fevkinde gören zümreler bundan fevkalade rahatsızlar.

Rahatsızlıklarını seçilmişlerin meşruiyetin sorgulayarak, rahatsızlıklarını devletin kurumlarına baskınlar yaparak dışa vuruyorlar.

Daha evvel Merkez Bankası'na, TÜİK'e, Milli Eğitim Bakanlığı'na yaptıkları baskının bir benzerini dün Adalet Bakanlığı'na yaptılar.

Bu sefer bakanla görüşme talebinde de bulunmadılar şovlarını yaptılar, o kadar!

6 yaşındaki bir çocuğa istismar iddiası karşısında bakanlığın gerekeni yapmadığı gerekçesiyle sokaklara döküldüler.

Sokaklara dökülen lise ya da üniversite öğrencileri değil, yaşı 70'in üzerinde CHP genel başkanı ve arkasındaki milletvekilleriydi.

Amaç adalet arayışı falan değil amaç başka!

Çünkü olay savcılığa intikal ettiğinde dosya açılmış, iddianame hazırlanmış kabul edilmiş ve duruşma günü tayin edilmiş, geçmişte dosyada ihmalinin bulunduğu ihtimali üzerine ilgili savcı hakkında soruşturma izni verilmiş yani bakanlık kanunen yapılması gereken her şeyi yapmış!

Buna rağmen bakanlığa yürümenin anlamı nedir?

Bakanlık başka ne yapacaktı?

Adalet Bakanı da gereken cevabı vermiş!

CHP siyaseten içine düştüğü beceriksizlik ve başarısızlık çukurundan ergen eylemleriyle çıkmaya çalışıyor anlaşılan!

Attığı hiç bir adımın halk nezdinde heyecan uyandırmadığı gibi kendi çevrelerinden dahi eleştirilmesi CHP'yi sokaklara dökmüşe benziyor!

Çaresizlik!

ABD, İngiltere seyahatleri ve vizyon toplantısıyla batıya teslimiyet bayrağı çekmiş olan CHP'ye sokağa dökülme taktiğini kim vermişse siyaset acemisi olduğu anlaşılıyor!

Partisindeki onca taciz/tecavüz vakası karşısında sessizliğini korurken devletin her türlü kanuni işlemi başlattığı olayda bu kahramanlık edası ne ola ki?!

Kendi teşkilatı içindeki olaylara aylar sonra müdahale eden ya da hiç görmezden gelen CHP'nin bakanlığa yürüyüşü yüzsüzlük değilse nedir?

Mesela, Ümraniye CHP Gençlik Kolları üyesi 20 yaşındaki D.A., CHP Ümraniye Gençlik Kolları eski Başkanı G. Ö. A. tarafından tacize uğradığını iddia etti. G. Ö. A. ya 5 yıla kadar hapis istemiyle iddianame düzenlendi. CHP'nin göz yumduğu G. Ö. A., kamuoyunun baskısıyla görevinden tam 7 ay sonra uzaklaştırıldı!

CHP Sultangazi İlçe Başkanı M.P.'nin "Sana yardım edeceğim" diyerek ofisine çağırdığı kadına tecavüz etmeye kalkıştığı öne sürüldü. CHP yine 3 maymunu oynadı.

Bunlar ve daha başka vakalar üzerinde yapışmışken, bakanlığın gerekeni yaptığı davada 'geç kaldın' yürüyüşü yapmak hakikaten yüzsüzlüğün daniskasıdır!

Hani kendisi yersiz olarak 'Bırakın bu ayakları' diyor ya işte o ifade tam da CHP'nin dün yaptığı yürüyüşle birebir örtüşüyor!

Ziya Paşa ne güzel söylemiş:

"Onlar ki verir lâf ile dünyaya nizâmât

Bin türlü teseyyüp bulunur hânelerinde"

( Teseyyüp: Kayıtsızlık, tembellik, ihmalcilik TDK)