Millet olmak, büyük acýlarý hep birlikte göðüslemek demektir. Hamdolsun yaþadýðýmýz son hadiselerde milletimiz kendisine yakýþaný yaparak erdemli bir tavýr ortaya koymuþtur.
Ýdlib’teki saldýrý ve göç dalgasý, Elazýð’daki deprem, Van’daki çýð, Ýstanbul’daki uçak kazasý gibi olaylarla sarsýldýk, kayýplar verdik, büyük acý ve sýkýntýlara maruz kaldýk.
Bunlara karþý milletimizin sergilediði vakur duruþ, acýyý ve sýkýntýyý sahiplenen hamiyetli tavýr, yaralarý sarmaya yönelik fedakâr çaba takdire þayandýr.
Musibetler bir terör devletinin saldýrýsýyla, bir doðal afetle veya bir kazayla meydana gelmiþ olabilir. Bu tür durumlar devlet ve milletçe bir bütün olarak kriz yönetimi yapmayý gerektirir. Nitekim depremde de gördük ki, sivil toplumdan devlet kurumlarýna kadar herkes seferber oldu, her bir vatandaþýmýz yardým elini uzatma gayreti içine girdi.
Bu umumi tavra karþý münferit bazý tavýr ve yaklaþýmlar ise musibetin kendisi kadar milletimizi üzdü.
Acý ve üzüntü veren bir olay meydana geldiðinde bazý sorumsuz kiþiler hemen suçlu aramaya, birilerini kötülemeye, aþaðýlamaya, felaket tellallýðý yapmaya baþlayabiliyor.
Sosyal medyada, televizyonlarda, gazete köþelerinde bu sorumsuz tavrýn örneklerini görebiliyoruz.
Elbette yaþanan her olayýn samimi muhasebesini, bilgiye dayalý þekilde deðerlendirmesini, yeri ve zamaný geldiðinde kritiðini yapmak gereklidir. Ancak daha olayýn ilk sýcaklýðýnda, insanlar can derdindeyken, herkesin yüreði aðzýna gelmiþken suçlu aramak veya birilerini suçlamak hem sorumsuzluktur, hem de ayýptýr.
Hukuk devletinde her olayýn idari, adli, teknik incelemesi yapýlýr; hata, kasýt, kusur varsa ortaya konur. Peþin hükümlerde bulunmak, yargýsýz infazlar yapmak, çirkin yakýþtýrmalara ve iftiralara baþvurmak doðru bir tavýr deðildir.
Ýdlip saldýrýsýnda þehitler veriyoruz, birileri Esed rejimiyle empati yaparcasýna saldýrgan tarafý savunan kendi devletini eleþtiren yaklaþýmlar sergiliyor.
Elazýð depreminde herkes seferber olup insanlarý kurtarmaya, yaralarý sarmaya çalýþýyor, birileri çýkýyor çok haksýz siyasi polemikler çýkarýyor.
Van’da çýð felaketi meydana geliyor, birileri çok yakýþýksýz ithamlarda, suçlamalarda bulunuyor.
Siyasetçiliðin, gazeteciliðin, akademisyenliðin öncelikli meselesi sorunun çözümüne katkýda bulunmak olmalý.
Çýð felaketi sýrasýnda televizyon kanallarýna baðlanan ve uzman olduðu söylenen bazý kiþiler kurtarma operasyonunu yerden yere vuran yorumlar yaptýlar. Yardým ekipleri tipi altýnda ve büyük risklere raðmen hayat kurtarmaya çalýþýrken Ýstanbul’daki sýcak odalarýndan ahkâm kesen bu uzmanlarýn o dakika bu tür deðerlendirmeler yapmalarý çok yanlýþ olmuþtur.
Bazý yorumcular çýð altýnda her geçen dakikanýn önemli olduðunu ve çok sayýda kiþiyle kurtarma yapmak gerektiðini söylerken, bazý yorumcular çok sayýda kiþiyle müdahale edilmesini eleþtirdiler.
Olayýn ne olduðunu, nasýl yaþandýðýný bilmeden çýð altýnda yaþam mücadelesi veren jandarmayý, kurtarma personelini eleþtirdiler. Oysa kendisi de olaydan yaralý kurtulan AFAD il müdürü olay yerindekileri uzaklaþtýrmaya çalýþan görevlilerin çýð altýnda kaldýðýný söylüyordu.
Öncelikli olarak haber vermek yerine suçlu aramak ve eleþtiri getirmek, öncelikli olarak yardýma koþmak yerine yardýma koþanlarý suçlamak hiç doðru olmamýþtýr.
Neredeyse bütün gazeteler ‘çýð felaketi’ baþlýðýný attýðý yerde bazýlarýnýn ‘kurtarma felaketi’ vurgusu yapmasý da sözde uzmanlarýn sorumsuz yorumlarýnýn bir benzeridir.
Kriz yönetimi medyasýyla, sivil toplumuyla, uzmanlarýyla bir bütün olarak yönetilir. Krizi yönetmek sadece olay mahallinde yapýlanlarla sýnýrlý deðildir. Kriz anýnda yapýlan habercilik de, yapýlan yorumlar da, sergilenen siyasi tavýrlar da daha sorumlu olmalýdýr.