Bizim mâbedlerimiz, ‘ateist'lerin ‘yolgeçen haný' deðildir

'Tiyatrocu, spiker vs.' diye anýlan ve 'Ýslam ve özü itibariyle 'vahy-i ilâhî' kaynaklý diðer dinler konusunda nasýl alaycý sözler sarfettiði de bilinen bir kiþi ölmüþ.. Bu kiþi, 'Öldüðümde beni yaksýnlar, küllerimi de Boðaz'a serpsinler..' demiþmiþ..

Bu kiþinin cenazesini dün Ankara'da bir câmie getirmiþler. Tabutunun üstüne de, bir futbol takýmýnýn flâmasý serilmiþ.. O kiþinin geçmiþ sözlerini bilenler, 'Bu kiþi yakýlmasýný istemiþti, niye buraya getirildi?' deyince, gerilim olmuþ..

*

Câmiler meðer, 'Yolgeçen Haný' mýdýr?

Câmileri, 'Âhiret'e gidiþ vizesinin verildiði yer' ve cemaati de, 'önlerine gelen herkes cenaze için namaz kýlmaya mecbur bir yýðýn kalabalýk' sanmak, nasýl kabul edebilir?

*

Geçmiþte, mizah yazarý A. Nesin veya koruma altýndaki bir baþkasý.. Bunlar 'ateist'liklerini gizlemiyorlardý ve ölümlerinden sonrasý için, herhangi bir dinî merasim istememiþlerdi.

*

Bir de, 'ateist'liðini açýkça ifade eden Ýmran Öktem isimli bir Yargýtay Baþkaný vardý. Mayýs-1969 baþýnda öldüðünde, cenazesini Ankara-Maltepe Câmiine getirdiler. Kitleler kararlýydý.

Ýsmet Ýnönü de oradaydý ve müdahaleye kararlýydý..

Cemaatin, öðle namazýndan sonra cenaze namazý kýlmayacaðý görülünce, Ýnönü'nün etrafýný aran bazý azgýn generaller tabancalarý çekip, cemaati cenaze namazýný kýlmaya zorlamýþlar, ama, halk oralý olmamýþtý. Sonunda, 15-20 kiþiyle, alel-acele, -güyâ- cenaze namazý kýlýnmýþtý.

'Ateist'liðini veya 'Müslüman olmadýðý'ný açýkça ilân ederek ölenler konusunda, Müslüman halk, kendisini bir figüran olarak hiç bir zaman kullandýrmamalýdýr.

Ayný þekilde, cenaze namazý sonundaki 'tezkiye ve helâllik' , en azýndan, ölenin tanýyanlarýndan istenmelidir. Herkesin, 'Ýyi biliriz, hakkýmýz helâl olsun!.' demeleri de sýradanlaþma örneði..

*

Bu vesileyle iki sahneyi de aktaralým.

Önceleri Fransa'nýn en ünlü komünist düþünürlerinden iken, Müslüman olan 'Roger Garaudy (Roje Garodi)' 2012'de vefat ettiðinde, cenazesi pek izah edilemeyen þekilde, yakýlmýþtý.

Avrupa'da, 'cenaze yakma' iþi giderek yaygýnlýk kazanýyor ve cesetler, 1200 derecelik özel fýrýnlarda, 'krematoryum'larda yakýlýp, külleri küçük bir þiþeye doldurularak, yakýnlarýna veriliyor.

Antik Roma'da da ölenler, piþirilip, yakýnlarý tarafýndan yeniliyormuþ..

500 yýl öncelerdeki fransýz düþünürlerinden Montaigne, 'Ne kadar korkunç diyebiliriz'; ama, ölülerini yiyerek damarlarýnda hissettiklerini düþünenler de bizim, sevdiklerimizi bir çukura gömdüðümüzü görselerdi, 'Ne kadar korkunç derlerdi..' diyordu.

*

Büyük Fransýz filozofu, kardinal Jean Guitton, Fransa'nýn eski Devlet Baþkanlarýndan Mitterand'la ilgili olarak þöyle diyordu:

Bir gün Baþkan Mitterand tlf. etti ve 'Üstad, sana geleceðim' dedi.

Ben onun kanser olduðunu bildiðim için, 'Zahmet etmeyin mösyö, ben geleyim..' dediysem de, geldi ve dedi ki: 'Üstad, biliyor musun, benim þimdi kemo-terapi seansý için doktorda olmam gerekiyor. Ama, bedenimin acýlarýna tahammül edebiliyorum da, ruhumun acýlarýna, hayýr! Ruhum ancak, senin yanýnda huzura kavuþuyor..'

Ve.. Tanrý , hayat, ölüm ve ölümden sonrasý gibi konularda soruyordu.

Hayretimi gizlemedim.. 'Mösyö Baþkan, sizi hep 'ateist' olarak biliyorduk, beni þaþýrttýnýz.' deyince.. 'Evet, beni öyle bilirler.. Ancaak, ben 7 yaþýmdan beri Tanrý'yý ne zaman terketmek istediysem de, Tanrý beni hiç býrakmadý..' dedi.

*

Bir de kendi dünyamýzdan:

Mýsýr'ýn ünlü laik düþünür, yazar ve siyasetçilerinden müteveffâ Hasaneyn Heykel hâtýrâtýnda anlatýyor:

Bir gün, Baþkan Abdunnâsýr'la, bir lüks otelin terasýndan aþaðýdaki Kahire'yi seyrediyoruz; dakikalarca konuþmaksýzýn..

Sonra Nâsýr dedi ki: 'Heykel!.. Allah'a inanýyor musun?

Hiç beklemediðim bu suale, '-Bu konuda aynen sizin gibi düþünüyorum, Reisim..' dedim..

Birkaç dakikalýk sessizlik..

Nâsýr tekrar sordu: '-Ýyi, ama.. Ölümden sonrasý n'olacak?'

-Bu konuda da aynen sizin gibi düþünüyorum, efendim!'

*

Yani, Nâsýr ve Heykel, ne demek istemiþler?