BM kürsüsünde Erdoğan

Cumhurbaşkanı Erdoğan bugün BM Genel Kurulu'na hitap edecek.

Erdoğan her sene doğru, isabetli ve etkili mesajlar verdiği için bugün de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmakla gurur duyacağımız bir konuşma yapmasını bekliyoruz kendisinden.

Hakkı söyleyeceğini, sorunlara dair net çözüm önerilerini sunacağını umuyoruz.

Malum bu sene "Güvenin yeniden tesisi ve küresel dayanışmanın yeniden canlandırılması" temasıyla toplandı BM.

Seçilen başlığın da "açık" ettiği gibi büyük bir "güven bunalımı" içinde yaşlı dünya. Çatışmaların yayılma ihtimali, kutuplar arası gerilim, iklim krizinin ölümcül boyutlara ulaşması, yeni salgın korkusu, gıdaya erişimin zorlaşması, küresel enflasyon gibi devasa sorunların varlığı ve küresel güç dengelerinin değişmekte oluşu ülkeleri hem korkutuyor hem yeni dünya düzeni için "acaba mı" dedirtiyor.

CESARET AŞILAYACAK

İşte o "acaba"yı "neden olmasın"a dönüştüren, ülkelere cesaret aşılayan bir lider Erdoğan.

On yıldır BM kürsüsünde iki şey yapıyor Cumhurbaşkanı.

"Dünya 5'ten büyüktür", "Daha adil bir dünya mümkün" diyerek hem güçlü bir itirazı dile getiriyor Cumhurbaşkanı hem umut aşılıyor.

BM'de reforma gidilmesini ve krizler karşısında vaktinde harekete geçmeyen BMGK'nın hesap verebilir hale gelmesi öneriyor Erdoğan. "Uluslararası sistem kurallara dayalı ve adil bir biçimde reforma tabi tutulmalı" diyor.

EVRENSEL BEYANNAME KÂĞITTA MI KALSIN?

Ham bir hayal değil bu. Gerçekleştirilebilecek bir ideal ve etkisi giderek yayılıyor.

BM Güvenlik Konseyindeki 5 üyenin kendi menfaatlerine göre kullandıkları veto yüzünden dünya haksızlığın, adaletsizliğin, eşitsizliğin kol gezdiği bir yer çünkü.

İkinci Dünya Savaşı sonrasında donup kalmış arkaik bir yapı BMGK. Dünya değişti değişiyor ama giydirilen elbise daralmış, demode kalmış, yırtılmış yıpranmış ama yamanmıyor bile.

Bazı devletler diğerlerine üstünlük taslıyor. Bazı insanlar diğerlerinden daha eşit. Daha üstün, ayrıcalıklı, iyi şeylere daha layık. Diğerleri o kadar da değil... Öldürülebilir, açlıktan hastalıktan ölmesine göz yumulabilir, mülteci olduğunda eziyet edilip bindiği botu şişlenebilir... Müslümansa hakları gasp edilip kutsallarına hakaret edilebilir...

Bu yüzden BM İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi kağıt üzerinde güzel duran ama gerçek hayata geçmemiş, bu gidişle hiç geçmeyecek bir metin durumunda.

Oysa dünyanın, insanlığın bu ortak değerlere, ideallere ihtiyacı var.

Peygamber Efendimizin Veda Hutbesinde garanti altına aldığı, Medine Vesikasında ilan ettiği hukuka Müslümanlar olarak bizler tâbi olsak da dünya geneli için BM Evrensel Beyannamesi asgari standart sayılabilmeliydi.

1,5 MİLYAR MÜSLÜMAN TEMSİL EDİLMİYOR

Diğer yandan dünya üstündeki bir buçuk milyar Müslümanın BMGK'da söz hakkı yok mesela. Hem eksik temsil sorunu var hem yükselen İslam karşıtlığı, Müslüman düşmanlığı gibi tehlikeleri önleyecek akıldan ve mekanizmalardan yoksunluk sorunu var.

Artan İslam düşmanlığına, kutsal kitabımıza yönelen saldırılara ve yükselen ırkçılığa karşı tarihi bir çıkış yapmasını beklemeliyiz bugün Cumhurbaşkanından. İsveç'in NATO üyeliğine karşı hem F16 şantajına hem "ifade özgürlüğü" kamuflajlı Kuran-ı Kerim'e yönelik saldırılara boyun eğmesini bekliyorlar Türkiye'den. Birbirinden ayrı her üç konuda da doğruyu dile getirecektir Erdoğan.

BATI CEPHESİNDE YENİ BİR ŞEY YOK

Bunun dışında Türkiye'nin PKK, FETÖ, DEAŞ başta olmak üzere terör örgütlerine karşı verdiği mücadeleyi anlatacak Erdoğan.

ABD ve Avrupa ülkeleri bu konuda seçilmiş körlük içinde çünkü. İkiyüzlü tutumlarını gizlemek için görmemiş gibi, bilmiyor gibi yapmayı seçiyorlar başından beri.

Avrupa Parlamentosunun ve ABD Dışişleri Bakanlığının yayınladığı son raporlar bu çarpıklığın en taze örnekleri. Her iki rapor da öylesine haksız, mesnetsiz, kötü ezberle dolu. Önyargıdan öte de aslında. Kasti yalanlardan, iftiralardan ve dezenformasyon örneklerinden ibaret.

O sebeple Cumhurbaşkanı Erdoğan da -dikkat edin- BM, G20, NATO gibi uluslararası organizasyonlara giderken, zirveler sürerken, uluslararası medyanın katıldığı basın toplantılarında konuşurken Batının gözünün içine baka baka yüzlerine vuruyor yalanlarını. Işıklar üzerindeyken ayna tutuyor gözlerine. Yüzleştiriyor.

İKİ YÜZLÜ BATIYA AYNA TUTACAK

İki ay önce NATO zirvesi için Vilnius'a giderken bir sürpriz yapıp "Madem İsveç'in önünü açmamızı istiyorsunuz, o zaman siz de Türkiye'nin AB'ye üyelik için önünü açın" demişti Cumhurbaşkanı.

Karşılıklı iyi dilekler dile getirildi. Türkiye İsveç için Madrid mutabakatını hatırlattı ama değişen bir şey olmadı. Bilakis dayatmalar, yalanlar, iftiralar bitmedi.

O yüzden BM'ye giderken AB'ye resti çekti Cumhurbaşkanı. New York'ta da AB için yeni fırsat pencereleri olduğunu, Türkiye'nin gücünü ve potansiyelini doğru anlaması gerektiğini hatırlattı.

Lakin AB'nin 60 yılda değişmeyen Türkiye'ye yanlış bakış açısının bu saatten sonra değişmeyeceği ortada aslında.

Ama yeni bir şey var: Erdoğan'ın tuttuğu ayna sayesinde AB'nin ve ABD'nin iki yüzlü çirkin tutumu aşikar oluyorken Türkiye haklı pozisyonundan aldığı güçle ve her alanda artan gücünün de etkisiyle önce bölgesinde, sonra küresel düzeyde sözü geçen etkin bir ülke haline geliyor.