M. Yalçın Yılmaz
M. Yalçın Yılmaz
Tüm Yazıları

Bölgede değişim rüzgârı

Türkiye seçime giderken bölgemizde yaşanan trafik dikkat çekici. Deprem ve seçim atmosferi dünyada olup bitenlere seyirci bırakmasın bizi. 14 Mayıs'ın bölgemizden ve dünyadan bakınca önemi giderek artıyor.

Uzun zamandır bölgeyi tedirgin eden İran-Suudi Arabistan gerilimi araya Çin'in girmesiyle enteresan bir boyut aldı. Bütün hesapların çatışmaya yönelik yapıldığı bir dönemde Pekin'in diplomatik başarısı dikkatleri çekti. Petrol aldığı ülkelerin arasında istikrar için adım atan Pekin yönetimi, elbette bu süreci Putin'den uzak gerçekleştiremezdi.

Riyad'ın Şangay İşbirliği Örgütü'ne katılma iradesi ise çok kutuplu dünyada ülkelerin yeni arayışlarını bize gösteriyor.

BRICS ülkelerinin küresel sistemle sorunları ortada. Bu hattın genişlemesinde petrol üreticisi ülkeler, stratejik yollar ve limanlar önem kazanıyor.

ABD'nin güç uyguladığı alanlarda ortaya çıkan sorunlar küresel sorunlara da yol açtığı için artık bölgesel aktörler de süper güç karşısında soru işaretlerini yükseltmiş durumdalar.

Türkiye dış politikada uzun yıllar ABD ile sorunların hallolacağına inanmıştı. Ankara'nın bölgesel çözüm arayışları ve yerel ortaklıklarla ilerlemesi artık daha rasyonel sonuçlar verebiliyor.

Bölgesel Krizlerde Yerel Çözümler

1990'lı yıllarda PKK'nın Suriye'deki varlığı Ankara'yı rahatsız ediyordu. Öcalan'ın Şam'da yaşaması ve uluslararası irtibatları yakın takip altındaydı. 1998 yılında Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel bu meselenin halli için sesini yükseltmişti. O günlerde Suriye'de Hafız Esad iktidardaydı.

Ankara-Şam gerilimi iyice artmıştı. Türk Silahlı Kuvvetleri sınıra asker yığmaya başlamıştı. O günlerde Süleyman Demirel, Mısır lideri Hüsnü Mübarek'le görüştü ve desteğini istedi. Hüsnü Mübarek iki ülke arasında yaşanacak çatışmanın bölgeye olumsuz yansıyacağını dile getirerek her iki liderle görüşmeler yaptı. Bu gelişmelerden sonra 20 Ekim 1998'de Adana Mutabakatı imzalandı ve terör örgütü lideri Öcalan Suriye'den uzaklaştırıldı.

2011 yılı hem Mısır hem de Suriye için sokakların hareketlendiği bir dönem. Arap Baharı adı verilen sokak hareketleri Soğuk Savaş konseptinin izlerini silmek isteyen küresel bir organizasyondu.

Tunus'ta başlayıp yayılan dalganın etkileri bölgeyi sarmıştı. Bu ülkelerde yaşananlar hepimiz için öğreticiydi. Bölgede desteklenen uluslararası akımların ve demokrasi rüzgârlarının rasyonel olmadığı ve hâkim sistemlerin egemenlik reflekslerini tetiklediğine tanık olduk.

Bölge ülkelerine dair fikir beyan edenlerin büyük bir kısmının Batı'dan esen rüzgârın etkisinde kaldığını ve siyasal alanı kuşattıklarını bizzat gördük.

Soğuk Savaş döneminde neşet eden fikir hareketlerini sıkı takip ettiğinizde dalganın kaynağını da görebilirsiniz. Türkiye'deki düşünce akımları yeterince tartışılmadığı için siyasi elitlere ne derece nüfuz ettiği de göz ardı edilmiştir.

Bugünlerde bölgesel ilişkilerde yumuşamalar ve karşılıklı pragmatizmin hakimiyeti söz konusu. Ankara-Kahire görüşmeleri, Kahire-Şam görüşmeleri dışişleri bakanları nezdinde yürüyor. Suriye'nin yeniden Arap Ligi'ne katılacak olması ise bölgedeki ilişkilerin yeniden 2010 öncesine dönebileceğini işaret ediyor.

Türkiye'nin 2010'lu yıllardaki Orta Doğu perspektifine nüfuz eden fikri hareketler ve temsilcisi uluslararası aktörler tasfiye edilmiş durumda. Hem de tam eski konseptin renkleriyle birlikte gökkuşağı koalisyonunda yerlerini almış durumdalar.

Uluslararası denklemde Ankara'nın bölge gerçekleriyle hareket ederek sorunları çözdüğü bir dönemdeyiz. Kolay mı değil. Elbette zaman alacak. Akdeniz'deki kıyıdaşlarımızla sorunların çözüldüğü bir döneme yolculuk yapma zamanı.