Bu çaða bir Yunus gerek!

Yunus Emre, 13. yy'da, Anadolu ve Rumeli'nin Ýslamlaþmasýnýn öncü isimlerindendir. Hacý Bektaþ Veli gibi, Horasan erenlerinden tevarüs ettiði geleneði, þiir diliyle topluma yansýtmýþtýr. Türkçenin en saf, arý duru mýsralarýyla, fetret dönemlerinde bile, milli bir dil olarak, birlik beraberliðin saðlanmasý imkânýný kurmuþtur. Bugün konuþtuðumuz dilin yününü eðirip, kilimini dokuyan, söz ile insan imar eden, gönüller Sultanýdýr Yunus Emre.

Edebiyatý ve hassaten þiiriyle Ýslam adabýný ve tasavvufi bakýþý kiþisellikten çýkartarak, kamuya, toplumsal olana mal etmiþtir. Türk tasavvuf edebiyatý sahasýnda kendine has bir tarzýn kurucusu olmuþtur. Edebiyat tarihçilerinin ifadesiyle; Yunus, Ahmed Yesevî ile baþlayan tekke þiiri geleneðini, Anadolu'da yeniden ortaya koymuþ ve Alperenlik anlayýþýyla Rumeli coðrafyasýna taþýnmasýna vesile olmuþtur.

Yunus'un þiiri, Türk ordusundan önce varmýþtýr, tüm serhat kalelerine ve gönülleri fethetmiþtir.

Onun þiirindeki samimiyet, bugün bile anlaþýlarak okunmasýný saðlar. Tabiata tefekkür dolu bakýþý, âlemi âdem ile birlikte söyleyiþi, gönlünden taþan heyecaný ve yýldýzlardan parlak aþký, hikmetli ve akýcý üslubuyla birleþince, Yunus'un ruhunda çaðlayan nehir, dinleyenlerinin gönlündeki baðý bostaný yeþertmiþtir. Kalkýn dilinde, sade, yüksüz þiiri halkýn ruhunda kolayca aksülamel bulmuþ, gönüllerde irfan geleneðinin kandillerini yakmýþtýr. Bütün insanlýðý ilahi aþka, kardeþliðe, merhamet ve þefkate davet etmiþ, insan olmanýn, kendini bilmenin, en önemli deðerler olduðunu dile getirmiþtir. 'Ýlim ilim bilmektir, Ýlim kendin bilmektir / Sen kendini bilmezsen, Ya nice okumaktýr'...

Söz, Yunus Emre ile yeniden eski deðerini kazanmýþtýr...''Söz ola kese savaþý / Söz ola kestire baþý/ Söz ola aðulu aþý / Bal ile yað ede bir söz'...

Onun bakýþ açýsý, halen büyük anlamlarýný korumakta ve sözüyle topluma yön gösterecek kiþilere önemli sýrlar vermektedir. Sözü güzel söylemek; dinleyenin anlayýþýný pekiþtirecek, gönülleri teskin edecek, kalpleri agâh kýlacak, birliði, uyumu saðlayacak çok deðerli bir yöntemdir.

Yunus, bir aþk merdivenidir. Onun sevgi temeli üzerine kurulu mefkûresi; insaný sevmekten baþlayýp, Allah sevgisine uzanan kutlu bir yürüyüþ misalidir. Ondaki sevgi kademe kademe zerreden küreye, bütün varlýðý içine alan ilahi bir sevgiye dönüþür. Onun tarif ettiði insan Hz. Peygamber'in þahsýnda temsil edilen "insan-ý kâmil"dir, Hz. Ýnsan'dýr.

'Caným kurban olsun senin yoluna,

Adý güzel, kendi güzel Muhammed'' diye seslendiði Sevgili Peygamberine benzemeyi kendisine bir borç bilir. Çünkü ondan kalan miras, güzelliðin ta kendisidir.

Güzelliði gönlüne ve hayatýna yerleþtirmiþ insan ise; yaratýlýþ gayesi olan ilahi ahlaka ulaþmýþ, üstün özelliklerle donanmýþtýr. Dava onun teklifine uyarak kemalat yolunda ilerleyebilme, hasýlý insan olabilme davasýdýr...

Lâmiî Çelebi, "Yunus'un þiiri baþtanbaþa tevhit sýrlarýyla dolu rumuzlar taþýr' der.

Âþýk Çelebi onu, "Yunus irfan mektebinde okuyan bir arif, sözü hâle dönüþtüren bir Allah dostu ve sýr sahiplerinin sýrlarýný açýklayan bir dilin sahibidir" sözleriyle tanýtýr.

40 yýl boyunca Þeyhi Tapduk Emre'ye eðri bir dal parçasý bile taþýmayan Yunus'un edebi, mütevazýlýðý, terbiyesi, çalýþkanlýðý, tertemiz inancý, baþlý baþýna ibretlerle dolu bir þiire benzer. Kuraklýk, daðýnýklýk, baþsýzlýk, fetret, yoksulluk, sahipsizlik, daðýnýklýk, çoraklýk arasýndan þiiriyle yol bularak, toplumu bir ve beraber olmaya çaðýrarak, nefret yerine sevgiyi öne çýkartarak, yardýmlaþma, dayanýþma, paylaþma ahlakýný ortaya koyarak, Anadolu'nun devletleþmesini, toplumun ise milletleþme serüvenini pekiþtirmiþtir.

'Gelin tanýþ olalým, iþin kolayýn tutalým,

Sevelim, sevilelim, dünya kimseye kalmaz.'