Bu elçi, kimin adýna elçilik yaptýðýný zýmnen itiraf etmiyor mu?

Yunanistan'la Akdeniz'deki adalarýn statüsü etrafýnda giderek yaklaþan bir sýcak sürtüþme ihtimali artarken. Zaman zaman Türkiye Hariciyesi'nin göklere çýkarýlan diplomatlarýnýn içinde nasýl bir ihanet damarýnýn olduðu gözden kaçýrýlýyor. 'Monþer'ler' denilen bu kesimin en hýzlýlarýndan birileri bu sýralarda ana muhalefet partisinin dýþ siyasetini belirleyen isimler. Herkesi zan altýnda býrakamayýz; ama, Türkiye'nin Hariciyesi ve emekli diplomatlarý bir araya getiren bir takým kuruluþlar da, bu gibi ihanet uzantýlarýný aralarýndan fýrlatýp atamazlarsa, o ihanetin gölgesi hepsinin üzerine düþecektir. Yarasý olmayan gocunmasýn.

Nasýl ki, 'TSK'nýn içindeki bir avuç darbecilere bakarak, yüzbinlerden oluþan koskocaman bir ordu kurumuna nasýl ki, 'darbeci' gözüyle bakýlamaz.' þeklindeki izahlar doðru sanýlýp, tarihimizdeki bütün darbeleri, o 'bir avuçcuk' diye bilinen darbeciler gerçekleþtirdikleri görmezlikten gelinirse; Hariciye'nin içinde de bir takým karanlýk odaklarýn durumu da aynýdýr. Ve o karanlýk odaklar kendilerini yýllarca, 'en parlak diplomatlar' olarak sergile(t)mekte baþarýlý da olmuþlardýr.

Geçmiþteki parlak diplomatlardan birisi, Yunanistan'la Türkiye arasýnda giderek týrmanan ve hattâ bir savaþa dönüþme ihtimali bile bulunan 'adalar meselesi'konusunda, geçen hafta, 'Türkiye sahillerinin 3 mil ötesindeki bütün adalarý Yunanistan'a býrakmýþýzdýr.' deyiverdi. Hani, 'emekli bir diplomat, sefir vs. Belki de matûhiyet halindedir, ne dediðini tartamamýþtýr.' filan denilebilir. Ama, bu kiþi, ana muhalefet partisine üye olup konuþmaya baþladýðýna göre, bu, ihanet çapýnda bir durumdur.

Emekli Büyükelçi Y. Eralp'in bir TV yayýnýnda, "Lozan, üç milin dýþýndaki adalarý, beðenelim ya da beðenmeyelim, Yunanistan'a vermiþtir. Bu adalarýn egemenliði, þartlý deðil. Böyle bir þey yok. 3 milin üstündeki adalar, Yunanistan'ýn... Türkiye bunu yýllarca kabul etti. Bunu tehlikeye sokmak Türkiye'yi mütecaviz (saldýrgan) bir devlet durumuna düþürür.' þeklinde konuþurken, ona, "Büyükelçi müsveddesi, terbiyesiz. Bu adamlar büyükelçilik yaparsa bu ülkenin hali ne olur" ifadelerini kullanan Baþkan Erdoðan 'sert tepki vermek'le mi eleþtirilmeli?

Evet, bu gibi kiþilere hadleri bildirilmezse, emperial güçlerin kuklasý ve finosu olarak 200 yýldýr bizim paçamýzý ýsýrmaya çalýþan Yunanistan adýna, üzerimize daha nice top atýþlarý da yapacaklardýr. O halde, böyleleri, o sözlerinin hesabýný vermek ve millet tarafýndan beslenmekten mahrum edilmelidir; týpký darbeci subaylarýn bütün mukteseb haklarýnýn ibtal edilmesinde olduðu gibi.

*

Bu vesileyle, 13 Haziran tarihli Sözcü'de Sinan Meydan imzalý ve 'Adalar Lozan'da kaybedilmedi.' baþlýklý yazýya da deðinmek gerekiyor. Ancak, önce þunu da belirtelim ki, 'adalar' derken, son 100 yýldýr Ege Denizi diye anýlan ve Akdeniz'in, Anadolu Yarýmadasý ile Mora Yarýmadasý arasýndan kuzeye doðru uzanan ve irili ufaklý , hattâ küçücük kayalýklardan oluþan yüzlerce adalarýn bulunduðu bölgesi anlaþýlmalý.

Evet, bizim dilimizde, 100 yýl öncelere kadar 'Ege' diye bir yer yoktu. Antik Yunan mitolojisindeki Kral Aigeus'un adýný taþýr bu deniz. Osmanlý, Akdeniz'in bu bölgesine 'Adalar Denizi' derdi. Ama, 1923'den sonra, o deniz coðrafyasýnýn yunanca adý kabul edilerek, o bölgelerin Yunanistan'a aid olduðu zýmnen itiraf olunmuþtur.

*

Sözcü'deki yazýya, 'Adalar Lozan'da kaybedilmedi.' baþlýðý atýlýrken, anlaþýlýyor ki, maksad, okuyucularýn tarihî konularda aydýnlatýlmasý deðil, -eski Cumhurbaþkanlarýndan A. Necdet Sezer'in- 'Laik cumhuriyeti ona borçluyuz.' dediði 'Lozan'ýn temize çýkarýlmasý.'

Halbuki, Marmaris'in iki deniz mili ötesinde bulunan ve Yunanistan'ýn Balkan Savaþlarý sýrasýnda iþgal ettiði Meis Adasý'nýn Lozan'da terk edildiði, o yazýda da, (Temmuz -1923'de imzalanan Lozan Barýþ Konferansý'ndaki), 'uzun müzakereler sýrasýnda, çözülememiþ bir sorun olarak kalan Meis, barýþýn önündeki en önemli engel haline geldi. Kanla kazanýlan vataný ve 10 yýldýr beklenen barýþý Meis için riske atmak olmazdý.

Ýsmet Paþa, 4 Haziran 1923 tarihli oturumda (...) Meis konusunda 'çok aðýr fedakârlýk yaptýklarýný' söyledi.' deniliyor.

*

Kaldý ki, (Yunanlarýn Ege dediði bölüm de dahil) Akdeniz'deki 'adalar'ýn hemen tamamý da asýrlarca bir vatan parçasýydý. En baþta da, Kýbrýs.

Kýbrýs adasý, 1571'den 1914'e kadar, 343 sene boyunca Osmanlý'nýndý . (Sadece 1877-78 /Osmanlý-Rus Harbi sýrasýnda Ýngiltere'nin askerî yardým teklifine karþýlýk olarak, bu adanýn 'intifa/ faydalanma hakký' Ýngiltere'ye býrakýlmýþ; 1914'de Osmanlý ile Ýngiltere rakip saflarda savaþa girince, Ýngiltere bu adayý 'ilhak' ettiðini açýklamýþ ve Osmanlý ise bu 'ilhak'ý tanýmamýþtý..)

Savaþýn sonunda ise...

Lozan'da, 'Ankara Hükûmeti, Kýbrýs'ý bir Ýngiltere adasý telakki eder.' þeklinde yazýlan bir maddeyle, Kýbrýs bütünüyle terk edilmiþti.

O halde, 'Adalar, Lozan'da kaybedilmedi.' gibi iddialar tutarlý deðildir.

Bununla, 'Lozan bir hezimetti.' demek istemiyoruz. O günün þartlarýnda o kadar olabilmiþti denilebilir. Amma, bir 'zafer', hiç deðil, asla!

*

Facia çapýnda olan ise, bir emekli büyükelçinin, '1947- Paris Andlaþmasý'nda, '12 Ada' ve diðerlerinin Yunanistan'a býrakýlmasýnda yer alan 'adalarýn silâhsýzlandýrýlmasý' þartýný bile görmezden gelip, Türkiye'yi, 3 milin dýþýna, ancak Yunanistan'dan özel izin alarak geçmeye zorlayan ve Amerikan tarafýndan desteklenen Yunan yorumlarýnýn paralelinde konuþmasýdýr; kimin 'elçi'si ise...

*