Bu sefer olur mu?

Devlet Bahçeli'nin cesur çýkýþý sonrasý Sayýn Cumhurbaþkaný'nýn nasýl bir karþýlýk vereceði merakla bekleniyordu. Dünkü grup konuþmasýna kadar ihtiyat aðýr basýyordu. Ne tam destek tavrý vardý ne de eleþtiri. Daha çok ihtiyatlý iyimserlik... 29 Ekim Resepsiyonu'nda yaptýðý konuþmada da doðrudan bu konuya girmedi. Fakat dünkü grup konuþmasýnda hem doðrudan Bahçeli'nin çýkýþýnýn ne kadar kýymetli olduðunu ifade ederek durduðu yeri gösterdi hem de bana kalýrsa bu son çýkýþýn evvelki süreçlerden farkýna dair çok önemli ipuçlarý verdi.

"Deðerli milletvekili arkadaþlarým çatýsý altýnda bulunduðumuz bu aziz Meclis 23 Nisan 1920'de faaliyetlerine baþlamýþ, zaferin ardýndan 29 Ekim 1923'te Cumhuriyeti ilan etmiþtir. Burada þu noktanýn altýný çizmek isterim, cumhuriyet belli bir kitlenin belli bir mezhebin, belli bir etnik kökenin cumhuriyeti deðildir. Bu cumhuriyet alevinin de sünninin de cumhuriyetidir. Bu cumhuriyet solunda cumhuriyetidir saðýn da cumhuriyetidir. Bu cumhuriyet hayat tarzý her ne olursa olsun, kendisini bu vatana ait hissedenlerin cumhuriyetidir. Bu Cumhuriyet Türk'ün olduðu kadar Kürt'ün de Cumhuriyeti'dir. Bu cumhuriyet bizim hepimizin eseridir. Bu cumhuriyet 85 milyonun tamamýnýn cumhuriyetidir. Ben inanýyorum ki bu topraklar üzerinde yaþayan hiç kimsenin cumhuriyet fikri ile bir meselesi yoktur."

Grup konuþmasýndaki bu cümleleri evvelki akþam devlet geleneðine yaptýðý güçlü vurguyla birleþtirmek gerektiði kanaatindeyim. Sorun çözmek adýna taviz verilmeyecek þeylere iþaret ediyor. Türkiye, etrafý ateþ çemberi olsa da askeri ve diplomatik açýdan en güçlü ve manevra kabiliyetinin en geniþlediði zamanlarýnda. Ayný zamanda içindeki kýrýlganlýklarýn "himaye" yöntemiyle kullanýlmasýna izin vermeyecek kadar da uyanýk ve tecrübeli.

Gelelim etnik ayrýlýkçýlýkla beslenen terör örgütüyle giriþilecek ya da zaten baþlamýþ olan sürece. Bu konuda devletin elini en çok güçlendiren þey belki de baþarýsýzlýkla sonuçlanan evvelki çözüm süreci. Cumhurbaþkaný o süreci þöyle tarif etti: "Hak ve özgürlükleri geniþletme konusunda tarihi adýmlarý biz attýk. Bunu yaparken dedik ki terörü ve terörün ürediði bataklýðý bitirmeliyiz. Sarsýlmadan yürüdük ve yürüyoruz. Kardeþlerim Türk ile Kürt'ün kardeþliðinin büyütülmesi için ne gerekiyorsa yaptýk. Her seferinde karþýmýza bir duvar, bir alçaklýk çýktý. Sorundan beslenenler sorunun çözülmesine engel oldular. Terörden beslenenler terörün bitmesini istemediler. Kardeþliðin pekiþmesiyle Türkiye'nin ne kadar büyüyeceðini görenler, kardeþliðin önüne geçtiler. Sýrtýmýzdan hançerlendik ancak umudumuzu kaybetmedik. Kardeþlik hukukundan asla ve asla ayrýlmadýk. Türkiye'nin ve milletimizin aydýnlýk geleceði için ne yapýlmasý gerekiyorsa yapacaðýz."

Herhalde bugün yeniden kollarý sývamayý mümkün kýlan duygu þu cümlede saklý:

"Sýrtýmýzdan hançerlendik ama asla ümidimizi kaybetmedik"

PKK'ya ABD eliyle Suriye'de açýlan alan, PKK'nýn çözüm sürecini bitirmesine yol açtý. "Süreci bitiren PKK mýydý?" diyeceksiniz. Devlet elbette bu iþin yürümeyeceðini farkýndaydý ama istemeyen PKK oldu. Çünkü Suriye'deki iç savaþý Türkiye'ye taþýmak ve fiili durum oluþturup özerklik ilan etmek istiyorlardý. Barýþ ortamýnda bunu yapamazlardý. O yüzden mütemadiyen þiddeti týrmandýrdýlar. Abdullah Öcalan'ý "düþkün" ilan etmeye, "örgüt üzerinde hakimiyeti yok" demeye kadar iþi vardýrdýlar. Nihayet sürecin yürümeyeceði ve Türkiye dört koldan çevrelenmeye çalýþýldýðý anlaþýldý. Cumhurbaþkaný Erdoðan'ýn "Bir taraftan PKK, bir taraftan FETÖ, bir taraftan DEAÞ.... Topunuz gelin..." dediði günler...

Ancak onum gibi gözü kara bir kiþinin karþýsýnda durabileceði hayasýzca bir akýn...

Þimdikinin öncekinden farký ne? O günlerde olmayan bugün neden olsun? Sürecin çýktýsý ne olur bilemiyorum. Ama belli ki devlet PKK'yý yok etmeye yeminli. Artýk eskisi gibi ABD ve Ýsrail'in istihbaratýyla, verdiði silahlarla ve müsaade ettiði kadarýyla yetinerek mücadele etmiyoruz. Bu çok önemli. "Stratejik ortaðýmýz" da bunun çok farkýnda. Üstelik içimizdeki FETÖ illetinden de kurtulduk. Yani þimdi deðilse ne zaman?

Ayrýca çok temel bir fark var, devlet bir kere ýsýtýldýðý yerden bir daha ýsýrýlmaz, ýsýrýlmamalý. Çözüm sürecinin ýlýmlý ikliminde zannediyorduk ki siyaset güçleniyor. Meðerse PKK, FETÖ ve HDP iþ birliðiyle ülkenin doðu ve güneydoðusunda hendek terörü için hazýrlýk yapýlýyormuþ. Dolayýsýyla süreç yürürken de devlet sert gücünü göstermekten çekinmeyecektir. Esenyurt Belediye Baþkaný'yla ilgili baþlayan yargý süreci de bunun bir baþka göstergesi.

Erdoðan'ýn "Devlet Bey, tavýr, konuþma, söylem ve siyasetiyle, cesur çýkýþlarý ile daima tarihe not düþen, tarihe istikamet çizen bir lider. Milliyetçiliðin ne olduðunu en açýk, en sarih, en çarpýcý þekilde izah etmiþtir. Son çaðrýlarýný bu çerçevede okuyanlar tarihi fýrsat penceresini görmekte ve heyecanlanmaktadýr." þeklindeki sözleri ise 15 Temmuz'daki gibi güçlü irade birlikteliðini yansýtýyor. FETÖ gibi PKK'yý da yok etmek!

Suriye'de Türkiye'nin ikna olabileceði herhangi bir çözümün yolu ancak PKK'nýn tamamen silah býrakmasý ve kendini laðvetmesinden geçiyor.

HDP-DEM çizgisinin aldýðý oyu PKK'ya meþruiyet sayanlar bu tarihi fýrsatý kaçýrýrlarsa onu da bulamayacaklar. Öyle bir meþruiyet olsaydý, Hendek terörü zamaný Kürt halký, Kandil'in ve o çok sevdikleri Selahattin Demirtaþ'ýn çaðrýlarýna kulak verirdi.

Kürtler artýk silahýn gölgesinden kurtulmak, oy verirler siyasetçilerin de PKK vesayetine karþý dik durmasýný istiyor.