Bugünkü zihniyetiyle Cumhuriyet Halk Partisi’nin fazla siyasi performans, siyasi mücadele, siyasi tavýr gerektirmeyen bir ülkede siyaset yapmasý lazým.
Malum, bazý Kuzey Avrupa ülkelerinde halkýn seçimlerle çok ilgilenmediðini, hatta siyasetçileri çok fazla tanýmadýðýný, parti rekabetinin ve siyasi mücadelenin daha düþük profilde geçtiðini biliyoruz.
Ülkelerin siyasi gündemleri, dýþpolitika meþguliyetleri, küresel meselelere yönelik ilgileri zayýfladýkça siyasetçinin de, seçmenin de politik tutumu deðiþiyor.
Büyük ülkelerin dertleri de, iddia ve vizyonlarý da büyük oluyor. Büyük devlet olup siyaseten küçük davranmak mümkün deðil…
Bazý ada ülkelerinin iyi-kötü komþu diye bir dertleri, bölgesel sorunlarý olmayabilir.
Vatikan, Monaco, Liechtenstein gibi sembolik ülkelerin de etkili dýþpolitika sergilemeleri gerekmeyebilir.
Barbados, Greneda, Seyþeller gibi çok küçük ülkeler de kendi yaðlarýyla kavrulmayý, dünyanýn büyük dertlerine bulaþmamayý tercih edebilirler. Ama Türkiye ne coðrafi olarak, ne nüfus olarak ne de siyasi/tarihi müktesebat açýsýndan böyle bir ülke deðil.
Türkiye gibi tarihi, stratejik, jeopolitik önemi olan, siyasi ve kültürel hinterlandý üç kýtayý kapsayan, müzmin ve karmaþýk bölgesel ihtilaflara, büyük meydan okumalara, risk ve tehditlere maruz kalan bir ülkenin edilgen, silik, ilgisiz, etkisiz bir yönetim sergilemesi mümkün deðildir.
Türkiye’nin milli menfaatleri ve ulusal çýkarlarý bölgesinde aktif roller oynamasýný gerektiriyor. Ortadoðu’da ve Doðu Akdeniz’de süren inisiyatif mücadelelerine seyirci kalan bir Türkiye, çýkarlarýný kaybetmenin ötesinde mevcut varlýðýný korumakta bile zorluklarla karþýlaþýr.
Cumhurbaþkanýmýz Erdoðan’ýn dünkü grup konuþmasýnda söylediði gibi artýk içpolitika ve dýþpolitika iç içe geçmiþ durumda.
Kýlýçdaroðlu’nun CHP’si bugünkü Türkiye’nin küresel ve bölgesel iddialarýný gözeten bir yaklaþým sergileyemiyor. Bu tür bir siyaset tarzýyla ne iddialarýnýzý hayata geçirebilirsiniz, ne de hak ve menfaatlerinizi koruyabilirsiniz.
Tavýr takýnmak, politika ortaya koymak, vizyon sergilemek, büyük düþünmek, stratejik davranmak, zor sorunlarýn üstesinden gelmek, krizlerle baþetmek gibi siyasetin olmazsa olmazlarý konusunda bugünkü CHP yönetiminin çok zayýf kalýyor.
Ýstemeyiz demek, yaptýrmayýz diye tutturmak, olmaz diye söylenmek CHP’nin temel siyaset tarzý…
Kendi gündeminde boðulan, bir vizyon ve fikir üzerinden deðil günlük tepkiler üzerinden konuþan, içe kapanmacý ve tutucu bir siyaset tarzý bu…
“Suriye’ye karýþmayalým”, “Libya’da ne iþimiz var”, “Irak’la uðraþmayalým”, “Kanal Ýstanbul’u yapmayalým” türü çýkýþlar CHP’nin edilgen, kendi kabuðuna çekilen ve gerçeklikten kopuk dünyasýný ifade ediyor.
Tepkisiz, duyarsýz, ilgisiz kalmak bir siyaset tarzý olamaz. Bunun adý olsa olsa ‘siyasetsizlik hali’ olabilir.
Ülke ve dünya gerçekliðine gözünü kapayan, siyasi tavýr ve aksiyon ortaya koyamayan bir anlayýþýn, Türkiye siyasetinde ‘etkisiz eleman’ olarak kalmasý mukadderdir. Türkiye ise böyle bir siyasi anlayýþa mahkûm olamayacak özellikte bir ülkedir.