CHP'nin Katar'la sorunu ne?

CHP’lilerin Katar’la ne sorunu olduğuna geçmeden önce Türkiye-Katar ilişkilerine dair kısa bir özet yapalım. Hem böylece “CHP Katar’ı neden sevmez?” sorusunun da cevabını bulabiliriz.

Katar, 1871’den 1916’ya kadar İngilizlere karşı Osmanlı himayesi ve hilafet sancağı altında olmayı tercih etmiş ve bunun için de Körfez’deki diğer kabilelerle mücadele etmiş bir ülke. Fakat Balkan Savaşlarını verdiği sırada Osmanlı, Körfez’de elinde tutabildiği son yer olan Katar’dan da askerlerini çekmek zorunda kalmış.

Katar bu tarihten sonra İngiliz hakimiyetine girmiş, ta ki 1971’de bağımsız olana kadar.

(Türkiye’nin Katar’la kurduğu iyi ilişkilerin zeminin anlamak adına Prof. Zekeriya Kurşun’un Necid ve Ahsa’da Osmanlı Hâkimiyeti ve Basra Körfezi’nde Osmanlı İngiliz Çekişmesi gibi eserlerine bakılabilir.)

Katar ile ilişkilerin tarihsel derinliği, Körfez ülkeleri arasında özellikle Suud ve BAE ile kıyaslandığında, o gün de bugün de, Türkiye’ye yakınlık duyan bir aile tarafından yönetiliyor olması önemli bir avantaj. Türkiye’nin bunu dikkate alarak ilişki geliştirmesi gayet yerinde ve anlaşılır bir tutum.

Zira Katar, Suud ve BAE’nin Türkiye ve İran karşıtı politikalarını benimsemediği için ambargoya maruz kalmış. Batı bloku tarafından ise İhvan’a verdiği destekten ötürü “terör örgütüne yardım etmekle” suçlanmış.

Son 5-6 yıla baktığımızda, bir bakıma, Türkiye ile benzer baskılara maruz kalmış. İki ülke bu süreçte ekonomik ve siyasi anlamda birbirini desteklemiş.

Katar 2,5 milyon nüfunu olan ve bizim Kütahya ilimiz büyüklüğünde bir ülke. Az nüfusu ve küçük yüzölçümüne rağmen tarihte de bugün de konumu itibariyle hep önemli olmuş. Üstelik artık petrol ve doğal gaz kaynakları itibariyle dünyanın en zengin, kişi bayına düşen gelir itibariyle de en müreffeh ülkelerinden.

Adamların kendi ülkelerinde yatırım yapmaya ihtiyaçları yok. Başta İngiltere ve ABD olmak üzere dünyanın en zengin ülkelerinde de çok ciddi yatırımları var. Bunu, ekonomideki doğal gaz ve petrole bağımlılığı azaltmak adına bir strateji olarak benimsemişler.

Türkiye ise gerek uzunca bir süredir uğradığı ekonomik baskılardan, gerekse Kovit’ 19 salgınının yol açtığı ekonomik küçülmeden muzdarip şekilde, yabancı yatırımcıya ihtiyaç duyuyor.

Zaten muhalefet dahil herkesin ağzındaki sakız şu değil miydi? -Ekonomi kötü yönetiliyor! -Nerden belli? -Ülkenize yabancı yatırımcı gelmiyor, olan da kaçmaya bakıyor.

Şimdi ise kapılarını açmış bekleyen onlarca ülke varken bize gelen Katar sermayesini aynı muhalefet, kürekle kovmaya çalışıyor. Yalan dolan ve manipülasyonla, “Ülkeyi katar katar sattınız”, gibi en ucuz en pespaye laflarla...

TSK’ya “satılmış” diyebilecek kadar ileri giderek üstelik…

Katar’ın 40’dan fazla ülkede 400 milyar doların üstünde yatırımı var. Volkswagen, Deutsche Bank, Siemens, Heathrow Havaalanı, British Airways,

Londra Borsası, Rusya’nın en büyük petrol üreticisi Rosneft, St. Petersburg Havalimanı gibi Alman, ingiliz, Rusya menşeli pek çok önemli dünya markası ya da kurumun sahibi ya da hissedarı.

CHP’liler Cem Boyner’e sorup öğrenebilirler aslında, bu işlerin nasıl olduğunu. Ülkeyi satmak anlamına mı geldiğini yoksa ülkeye değer mi kattığını. Çünkü geçen sene itibari ile Boyner’in lüks giyim markası Beymen’i Katarlı bir firma satın aldı ve Cem Boyner satışı; ülkemizin ve şirketlerinin geleceğine duyulan güvenin bir göstergesi olarak değerlendirdi.

CHP’nin “milli kurumlarımız”, “öz sermayemiz” vs. diyerek yaptığı ajitasyon, samimi milliyetçi duygularla ama cahilane olsa gene ses etmeyelim ama basbayağı Türkiye’nin menfaatleri hilafına sistematik bir politika izliyorlar.

Katar, Türkiye’ye herhangi bir şart koşmadan yatırım yapan bir ülke. CHP’nin isteği ise iktidarın devrilerek ülkenin onlara teslim edilmesi. ABD’ye, Fransa’ya yahut Almanya’ya bunun için yalvarıyorlar. ABD’nin yeni başkanından medet umuyorlar. “Aradığınız kullanışlı iktidar biziz” diyorlar.