CHP'ninki şuursuzluk değil, tercih!

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kabine toplantısının ardından yaptığı açıklamaların iki önemli ayağı vardı.

İlki küresel boyutta yaşanan salgınla ilgili alınan son tedbirler, verilen mücadele ve aşı takviminden oluşuyordu.

Diğeri ise CHP’nin ve etrafında kümelenmiş zihniyetin Türkiye’ye karşı kullandığı zehirli dilin panzehrini içeriyordu.

Konuşmanın bütünü Türkiye’nin sıhhati ve güvenliği üzerineydi.

Muhalefet etmekle ülkeye düşmanlık etmek arasındaki farkı, bile isteye manipüle edenlere karşı lafı dolandırmadı Cumhurbaşkanı, esirgemedi, gayet net ve sert ifadelerle hak ettikleri cevabı verdi.

Hak edenin hakkını vermek adaletin bir gereğidir.

**

Türkiye’de ekmeğini yiyip vatanına düşmanlık besleyen bir kesim var” dedi Cumhurbaşkanı.

O böyle demiş ve henüz tanımlamamışken, sosyal medya reaksiyonu üzerinden gördük ki kimlerden bahsedildiğini anında anladı Türkiye toplumu. Şahitlik ettiği, tepki verdiği ihanetin adresini anında bildi.

Erdoğan’ın işaret ettiği noktaların tamamı, siyasi ideolojik görüşü ne olursa olsun toplumun ortaklaştığı, siyasi bilincinin keskin olduğu konulardı. Güvenlik başta olmak üzere siyaset üstü milli konularda milletimiz zaten dikkatlidir, rikkatlidir, ferasetlidir ama son on yılda yaşananların, içeriden ve dışarıdan gelen saldırıların ne manaya geldiğini iyi bilmiş ve gereğini yapmıştır.

Bu açıdan CHP yönetiminin ve CHP’nin kuyruğuna takılarak siyaset yapanların durumu acıklı olmaktan çoktan çıkmış vaziyette.

Bir FETÖ operasyonuyla genel başkanı değiştirilen CHP, 2010 sonrası yaşanan hiçbir gelişmede Türkiye’nin hayrına bir tutum içinde olmadı. Milli menfaatlerini gözetmedi. Türkiye’yi haksız, ülkesine saldıranları haklı buldu. Yurtdışına her çıkışında Türkiye’yi suçladı, oyunu aldığı milletin menfaatini savunmadı. Muhalefet etmekle düşmanlık etmek arasındaki çizgiyi bile isteye manipüle etti CHP.

O açıdan CHP Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın Sakarya Tank Palet Fabrikası üzerinden Türk Silahlı Kuvvetleri’ne “satılmış ordu” demesi sözün şehvetiyle söylenmedi.

Zaten ne kendisi, ne partisi sarf edilen sözleri geri almadığı gibi maksadını da izah edemedi.

Zaten izah edilebilecek bir tarafı da yok bu olguya aykırı iftiranın.

Ama CHP’nin kimin eline geçtiğine, ne yaptığına ilişkin bir ispat gücü var.

**

CHP, AK Parti’den önce iktidar için askeri darbelere ihtiyaç duyar, sık sık “ordu göreve” çağrıları yapardı. En son 27 Nisan e-muhtırası yüzlerine çarpılıp AK Parti’yi kapattırma davası da AYM’den dönünce yeni çareler arandı.

FETÖ’nün kaset operasyonuyla CHP yönetimi değişti. Ama ne sokakta, ne sandıkta, ne yargıda istenen olmadı. 15 Temmuz’dan, FETÖ’nün TSK’dan kazınıp atılmasından sonra orduyu açıktan hedef aldı CHP. Askerin yurt içinde dışında yürüttüğü başarılı harekatları lekelemeye çalıştı. Terör örgütlerinin ve sahiplerinin iddialarını tekrar etti, ısrar etti.

Suriye’de TSK’yı değil YPG’yi kayırdı. Doğu Akdeniz politikasında, Yunanistan’la yaşanan gerginlikte, Libya ile imzalanıp gereği yapılan münhasır bölge anlaşmasında, Mavi Vatan doğal gaz politikasında, Azerbaycan’ın Karabağ mücadelesinde Türkiye’nin karşısında durdu. İkirciklendi, eleştirdi.

Bu tavırlar bir şey daha diyor. Meclis’ten çıkan tezkerelere ve ortak metinlere mecburiyetten katıldı CHP.

O sebepten Ali Mahir Başarır’ın “satılık ordu” ifadesi dil sürçmesi değildir. CHP’nin gayri resmi politikasıdır.

**

CHP Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın Türk Silahlı Kuvvetleri’ne “satılmış” demesine her yerden her kesimden tepki yağıyor.

En anlamlı tepkilerden biri de Sakarya Tank Palet Fabrikasında örgütlü Türk Harb-İş Sendikasından geldi. Sendika Başkanı Alaattin Soydan CHP milletvekilinin sözlerini reddettiklerini duyurarak “Sakarya 1'inci Ana Bakım Fabrikasının halen MSB’ye bağlı askeri yönetim kapsamında olduğunu” açıkladı. Sendika üyesi işçilerin Asfat A.Ş. bünyesinde çalışmaya devam ettiğini, tüm sermayenin Hazine’ye ait olduğunu ve şirketin yönetim haklarının Milli Savunma Bakanlığında bulunduğunu söyledi.

CHP bırakın diğer yetkilileri, Harb-İş Sendikasından bir işçiye bile sorsaydı doğru bilgiye ulaşabilirdi ama yazık ki yine “ajans”larda kaleme alınan iftiralarla ülkesine zarar vermeyi tercih ediyor.

Milli güvenlik sorunu bu değilse nedir?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dediği gibi “Ülkesinin felaketinden kendine iktidar çıkarmaya çalışanları bu millet affetmeyecektir.”