‘Christmas', ‘Weihnachten' ve de, ‘insan'ın ‘çıkmazları'...

Bugünler 24 Aralık ile 1 Ocak arasındaki 1 haftalık zaman dilimi, Katolik Hristiyan dünyasının ve Protestanlığın takvim hesaplarına göre, Hz. İsa aleyhisselamın Hz. Meryem'den dünyaya geliş yıldönümü olması dolayısıyla en büyük bayramlarından birisi olarak kutlanır. İngilizce ve Fransızcada Christmas, Almanca olarak 'Weinnachten' olarak anılan bu bayram günlerinde ticaret canlanır, her toplumdaki inanç merkezli kutlamalar ve bayramlarda olduğu üzere, insanlar hediyeleşirler.

Ama,

Ortodoks Hristiyan dünyasında ise, bu tarih genel olarak, Ocak ayının 7 ile 14'üncü günlerine rastlar (Bilindiği üzere, 'Hristiyan' terimi, Christ'in, yani Hz. İsa Mesih'in, Hz. Jesus'un yolundan giden, ona inanan manasındadır. Avrupa dillerinde, bu anlayışa paralel olarak, Müslümanlar için 'Muhammed'in yolundan giden' manasında, yanlış olarak, 'Muhammedan' denildiğini de görürüz. Ama Müslümanlar, bu terim yerine, 'Allah'a teslim olanlar, onun emir ve nehylerini gözetenler' manasında, kendilerini Kur'an'ın isimlendirmesine uygun olarak İslam, Muslim / Müslüman diye isimlendirirler).

Hz. İsa hakkında zaman içinde çok farklı yorumlar yapıldığını tekrarlamaya gerek yok.

En önemlisi, Allahu Teâlâ'yı, her şeyin yaratıcısı olarak en üstün ve tek irade sahibi olarak kabul eden biz Müslümanların 'tevhîd' inancımıza taban tabana zıt olan, 'Baba, Oğul ve Rûh'ül-Quds' diye anılan 'teslis / trinité / üçleme' inancına büyük çapta bağlı olduklarından, aramızdaki en temel ayrılık noktası burasıdır.

Buna rağmen, çok sistematik şekilde olmasa bile, Hristiyan insanlardan niceleri de 'teslis' inancını kabullenemediklerini ve bunun yerine 'tevhîd' inancının son derece tatmin edici olduğunu söylerler. Kaldı ki Hz. İsa dininin ilk asrında, İskenderiye Kilisesi etrafında şekillenmiş olan 'Arius Mektebi' de 'tevhîd' inancına yakın bir inanç sistemi geliştirdiği için, diğer Hristiyan mezhepleri tarafından 'inançsızlık veya sapıklık' olarak suçlanmıştır.

İnsanların farklı bakış açılarının veya idrak ve müşahede kabiliyetlerinin olması yüzünden, inanç konularında da farklılıkların ortaya çıkması tabiidir.

Bu izah çabalarından sonra belirtelim ki, Hz. İsa Mesih aleyhisselamın hangi tarihte doğduğuna dair kesin bir tarih gösterilemese de, bu yıl, 2024'ncü miladi yıla girmek üzereyiz. Her hâlükârda, dünyaya bir beşer olarak gelmiş bir yüce peygamber olması açısından; onun muhtemel 'veladet' günlerini kutlayan Hristiyanların bu kutlamalarına kendi inanç değerlerimiz açısından zıtlaşmayan bir çerçeve içinde kaldıkları takdirde, onlara biz de tebriklerimizi dile getirebiliriz elbette.

Tabiatıyla biz Müslümanlar, 'Amentü' diye başlayan inanç formülümüz içinde 'Allah'a, meleklerine, kitaplarına, resullerine, ahiret gününe ve öldükten sonra hesaba çekileceğimiz' gibi temel inançlara bağlılığımızı söylerken; bütün bu kabullerimizin, İslam açısından teyit ve tasdik olunmuş şekliyle sınırlı olduğunu da bilhassa bilmek zorundayız.

Evet, bu sınırlar içinde o yüce Peygamber'in muhtemel velâdet yıldönümü günlerinde ona bağlılık gösterenlerin sevincine, bütün ilahi peygamberler gibi, sırf o yüce peygamberin yüzü suyu hürmetine de tebriklerimizi sunarız. Yeter ki, kutlamalarını, o yüce Peygamber'in şanına yakışan bir tarz ve olgunlukta gerçekleştirsinler. (Bu konuda, Hristiyan Arap yazarlarından Khalîl Cibran'ın 100 sene öncelerde yazdığı nefis bir Hz. İsa yazısı vardır; ona önümüzdeki günlerde bir vesileyle değiniriz, inşallah.

Aynı durum, Hz. Âdem, Hz.Nuh, Hz. İbrahim, Hz. Musa ve Hz. Davud ve diğer bütün enbiyaullah için de geçerlidir. Çünkü enbiyaullah, karanlık bir gecede, gökyüzünden bize ışık veren yıldızlar hükmündedirler. Hele de materyalistleşmiş, taşlaşmış, güce tapar modern çağların ateistleşme azgınlığına saplanmış ve sureten insan olmakla birlikte; sireten, ruhen insanlıktan nasibi olanlara, acımaktan başka söyleyecek sözümüz yoktur.

İnsanlığın o yüce kurtuluş önderlerini hakkıyla anlamak, idrak etmek ve onların gösterdiği istikamette bir hayat çizgisi tutturmak dikkat ve çabasında olanlara, tekrar tebriklerimizle.

*

Giderek daha bir materyalistleşen, insanın ruhunu anlamaya kapalı bir çağın, insanlara bakışının 'Homo hominu lupus.' (İnsan insanın kurdudur.) şeklindeki sapkınlıkları, bugün, dünya çapında, 'ateizm'in dondurucu iklimlerinde daha bir şuursuzca yol almaktadır. 'İnsan'ın muhtaç olduğu kurtarıcı bütün ilahi mesajları, hepsini kendi potasında kaynaştıran İslam inancı ve Müslüman idraki ise, bütün ilahi peygamberlerin aziz hatıralarıyla bütün insanlığın yolunu aydınlatmaktadır.