Çocuklar ve Kur'an, bir yaz gölgeliði...

Yaz tatili gelince kýsa bir dinlenmeden sonra cami yollarýný tutar minik çocuklar. Ellerinde Elif-Ba'larý, kumaþtan bir çantaya konmuþ defter kalem ile sessizce pýtýr pýtýr, ama neþeli bir gidiþtir bu. Kuþluk vaktinde veya ikindi sonrasý yani güneþin nispeten incitici olmadýðý zamanlarda gidilir Cami'ye... Gölgenin nimeti, çocuklarla birlikte gelir...

Camilerin aðaçlarý olur, çoðu kez söðüt, bazen selvi, kestane veya manolya, büyük þehirlerdeyseniz çýnar... Bir köy camisinin avlusunda yan yana dizilmiþ dört tane kavak görmüþtüm. Hafif bir rüzgârda, sanki her dalýnda yanýp sönen mücevherlere dönüþmüþ yapraklarýyla gelinlik kýzlar gibiydiler... Kur'an Kursu'na giden çocuklarýn kimisi koþmaca oynuyordu, kimisi de kavaða kulaklarýný dayayýp, kendi aralarýnda coþkuyla konuþuyorlardý. Bir müddet onlarý seyrettikten sonra ben de meraklanmýþ, çocuklar derse girdikten sonra gidip kavak aðacýna kulaðýmý yaslamýþtým... Aman Ya Rabbim, ne harika bir müzik vardý, þýkýr þýkýr akan bir nehir geçiyordu sanki kavaðýn gövdesinden, tik tak, tik tak, saatler çalýþýyordu... Ve her birinin ayrýydý sesi... Yeryüzünde her þey biricikti, her þey için ayrý özen göstermiþti Allah...

Çocuklar ne kadar masum ne kadar güzellerdi... Camiler, çocuklarla gül bahçesine dönüþüyordu. Her küçük adýmda sanki Cami'ye deðil de cennete gidilir gibi, sümbül bahçelerinden geçercesine, baygýn zambak kokularýnýn arasýndan, sanki kelebeklerle mi yoksa meleklerle mi, insanýn tam anlamýyla karar veremediði bir latif uçuþmayla birlikte tutulur Cami'nin yolu...

Elham, Sübhaneke, Allahümme Salli- Barik, Meleklerin isimleri, Ýslam'ýn Þartlarý, Ýmanýn Þartlarý... Sanki Peygamberimiz hiç dünyasýný deðiþtirmemiþtir de o kadar yakýndýr çocuklara, sanki kýzý Fatýma'nýn örtüsü, cüzlerini açtýklarý rahlelere deðecek gibi olur... 'Cebrail Aleyhisselam herhalde uzun boyludur, Meleklerin büyüðü olduðu için...' diyor Furkan, diðer çocuklar kýkýrdayýnca, öðretmenleri hafifçe 'sus..' iþareti yapýyor arkadaþlarýna... En çok cennetten konuþmayý seviyorlar. Orada bir sürü dondurma, çiklet, þeker, çiçekler, kuzular, kuþlar, balýklar olacaðýný düþünüyorlar, yazýyorlar bunlarý kâðýtlarýna... Sonra da dünyada kendileri kadar þanslý olamayan arkadaþlarý için dua ediyorlar, Afrika'dan bahsediyor bazen öðretmenleri... Çöl varmýþ orada, denizlerden daha fazlaymýþ, git git bitmiyormuþ, nasýl buluyorlarmýþ o çocuklar yollarýný, çöllerde kaybolmuyorlar mýymýþ? Ýçecek sularý yokmuþ, günler ve geceler boyunca aç kalýyorlarmýþ... 'Onlar bizim kardeþlerimiz' diyor sýk sýk öðretmenleri...

Ezber derslerini verdikten sonra teneffüse çýkýyorlar. Caminin içi de, bütün serili halýlar da, avlusu da, þadýrvaný da onlarýn artýk... Koþa koþa oyun oynuyorlar, kýrlangýçlar gibi döne döne... Þadýrvanda ellerini yýkarken, kaçamak yapýp birbirlerini ýslattýklarý da oluyor... Sonra öðretmenlerinin onlara ikram ettiði bisküvilerden yiyip, meyve sularýný içiyorlar, doðru derse... Bahçesinden erik veya kiraz getiren de oluyor bazen... Ders çýkýþý, eve dönerken, ceplerine koyuyorlar, seke seke, hepsi de birer uçurtma gibi neþeyle zýplayarak evlerine dönüyorlar.

Yaz, cami, Kur'an Kursu, çocuklar... Elifler, cimlere karýþýyor, þeddeler cezimlere, Besmeleler, Âminlere... Miniklerin hece hece öðrendikleri Kur'an, sanki caminin kubbesinde birikiyor. Bir hatýra definesi var sanki o kubbede, cami yapýldýðýndan beri kim bilir kaç yaz geçti, kim bilir kaç Kur'an Kursu, kim bilir kaç çocuk... Çocuklarýn âminleriyle örülü sanki bu kubbe...

Onlar Kýble'ye dönüp, öðretmenlerine uyarak namaz kýlarken, minberden bir yol açýlýyor sanki duvarlar, yollar, daðlar, denizler açýlýyor: Ýþte burasý Mekke, burasý Kâbe, burasý Allah'ýn evi... Her çocuk Kýble'ye döndüðünde, Allah'ýn evine giden yolun buradan geçtiðini biliyor. Sündüs de bu yüzden sordu dün sabah: 'Öðretmenim bu Kýble'ye doðru, hep böyle yürürsek yürürsek sonunda Hacý olur muyuz' diye, herkes yine kýkýrdadý, öðretmenleri yine '..sus' iþareti yapýyor. Sonra Kâbe'de gördüðü kuþ yuvalarýný anlatýyor çocuklara... Sevgili Peygamberimizin kuþu ölen çocuðun taziyesine gidiþini, onun gönlünü alýþýný anlatýyor... Ayþe: 'Benim de balýðým öldü öðretmenim' dedikten sonra gözleri yaþarýnca, öðretmenleri Sarman'ý içeri çaðýrýyor... Sarman, caminin kýdemli kedisi, çocuklar onun da beþ vakit namaz kýldýðýný düþünüyorlar, bembeyaz, ama biraz yaþlanmýþ Sarman, aðýr baþlý, çocuklar hemen onu aralarýna alýyorlar... Elif, Lam, Mim der demez, uykuya dalýyor Sarman, çocuklarýn arasýnda, bir cennet uykusu...

Mýrýl mýrýl, pýrýl pýrýl...