Türkiye'nin modernleþme yolculuðu 29 Ekim 1923'te ilan edilen Cumhuriyet'le önemli bir eþiði aþtý. Tabi ki meþrutiyet tecrübemizi, Milli Mücadele'deki kongreleri, 1. Meclis dönemini hatýrlamadan Cumhuriyet'e giden süreci anlayamayýz. Osmanlý aydýnlarýnýn bir kýsmý modernleþme maceramýzý tenkit ederken bir kýsmý da zaruret ve bekâ olarak görüyordu.
Meþrutiyet dönemi kalemlerinden Kýlýçzade Hakký 1912 yýlýnda "Rüya yahut Pek Uyanýk Bir Uyku adýyla bir yazý neþretmiþti. Güya gördüðü bir rüyasýný kaleme alan Kýlýçzade Hakký, yýllar sonra neredeyse Atatürk döneminde gerçekleþen bütün uygulamalarý tek tek yazmýþtý.
"Sultanýn Müslüman bir hanýmý olacak ve hiçbir cariyesi olmayacaktýr. Þehzadeler, harem aðalarýnýn ve hizmetçilerinin bakýmýndan uzaklaþtýrýlacak, askerlik hizmeti de dâhil olmak üzere, tam bir eðitimden geçeceklerdir. Türkler, Kur'an'ýn hükümlerine son derece iman ile tevessül edip bir takým menkûlat ve Ýsrailiyyat yerine, ma'kûlatý ikame edeceklerdir. Fes kaldýrýlacak ve yeni bir baþlýk kabul edilecektir. Mevcut kumaþ fabrikalarý geniþletilecek ve yenileri açýlacaktýr. Padiþah, þehzadeler, ayanlar, milletvekilleri, subaylar, memurlar ve askerler bunlarýn imalatýný giymek zorunda kalacaklardýr. Kadýnlar israfa kaçmamak þartýyla diledikleri tarzda giyineceklerdir. Polisler, softalar ve arabacý makulesi kimseler kadýnlarýn giyimlerine asla müdahale etmeyeceklerdir. Þeyhülislâm Efendiler de çarþaflara dair beyannameler yazmayacak ve imza etmeyeceklerdir. Polisler, kadýnlarýn davranýþlarýna, ancak, münasebetsiz ve genel görgü/ahlak kurallarýný ihlal ettikleri zaman müdahale edecekler ve bu görevlerini büyük bir nezaketle yerine getireceklerdir. Erkekler, kadýnlarýn önemini takdir edip saygý göstereceklerdir. Kadýnlar ve genç kýzlar, Müslüman Boþnak ve Çerkezlerde olduðu gibi, erkekten kaçmayacaklardýr. Her erkek, kendi gözüyle gördüðü, tetkik ettiði, beðendiði ve seçtiði kýzla evlenecektir. Görücülük adetine son verilecektir. Kýzlar için diðer mekteplerden baþka bir de Týbbiye Mektebi açýlacaktýr isteyenler orada týp okuyacaklarý gibi, ayrýca kýzlarýmýz Kýzýlay'a hizmet için hasla bakýcýlýðý eðitimi de alacaklardýr...."
Þükrü Hanioðlu'nun tabiriyle Cumhuriyetin kuruluþ felsefesi bu yazýdaydý. Alfabenin deðiþtirilmesinden medeni kanuna, tevhid-i tedrisattan þapkaya kadar birçok inkýlap bu 'ütopya'nýn içinde yer alýyordu. (R.Altýntaþ, Kýlýçzade Hakký ve Projesi)
Kýlýçzade Hakký bir müneccim yahut falcý deðildi. Batýcý-pozitivist cephenin sesi, Ýçtihad mecmuasýnda yazýyordu. Ancak gördüðü rüya kendince aksaklýklarý tespit ediyor, doðuda/batýda olup bitenleri takip ediyor, kültürel atmosferi doðru okuyordu.
1923 sonrasý bu geçiþin sert ve hýzlý uygulamalarý tartýþmanýn esasýný oluþturuyordu. Cumhuriyetle sessizce kavga eden kitlenin asýl derdi ise Cumhuriyet rejiminden çok tepeden inmeci inkýlâplarlaydý. Ayrýca yeni Cumhuriyetin her bölgede ve þehirde algýlanýþý da farklý olacaktý. Rumelililer ve mübadiller için genç Cumhuriyet bir kurtuluþ ve ümit idi. Ýþgalden kurtarýlan bölgelerimiz için bir zaferin adýydý Cumhuriyet. Hasan Tahsin, Þahin Bey, Sütçü Ýmam Cumhuriyete giden yolun yalnýzca bilinen kahramanlarýydý.
1924 anayasasý ile birlikte ulus devlet modelinden memnun olmayanlar bir müddet sessiz kalsalar da gelecekte ortaya çýkacak kimlik tartýþmalarýný gündeme taþýyacaklardý. Farklý toplumsal katmanlar yeni Cumhuriyetin Hanefi-Sünni-Türk kodlarý ile sorunlar yaþýyordu. Her ne kadar bu tanýmlamalar laiklikle baskýlansa da zamanla dýþ etkilere açýk bir çalýþma sahasýydý bu kitleler.
Attila Ýlhan'ýn deyimiyle 1940 karanlýðý ise sancýlý bir dönemdi. Milletin talebiyle CHP'nin içinden Demokrat Parti doðdu. Artýk Cumhuriyetin demokrasiye ihtiyacý vardý. 1950 seçimleriyle baþlayan çok partili hayat ve demokrasiye geçiþ hikayemiz, darbeler ve vesayet kurumlarýnýn sýk müdahaleleriyle bugünlere geldi.
Son yýllarda Cumhuriyet Bayramlarýmýz daha coþkulu kutlanýyor. Siyasi yelpazenin her katmaný cumhuriyet coþkusunu mesajlarýyla dile getiriyor. Bunun en bariz sebebi demokratik olgunluðun artmasý ve milletle devlet arasýndaki köprülerin nispeten ortadan kalmasý. Elbette burada milat 15 Temmuz 2016 gecesidir. O geceye kadar geçmiþten gelen travmalarýyla, acý hatýralarýyla devlete mesafeli olan kitleler hürriyetin, tam baðýmsýzlýðýn, cumhuriyetin, demokrasinin ne kadar kýymetli olduðunu yüreklerinde daha çok hissettiler. Türkiye dindarlarý ve milliyetçileri yýllarca yüce deðerlerini suistimal eden FETÖ yapýlanmasýna karþý mücadele ettiler. Üstelik o gece yanlarýnda Aydýnlýkçý Atatürkçüler, apolitik insanlar, bardan çýkýp gelen gençler de vardý.
Erdoðan ve Devlet Bahçeli o gece Türkiye'yi bir karanlýktan kurtarýrken TBMM'de milletvekilleri demokrasi ittifaký yapmýþ ve bombalanan mecliste demokrasi nöbeti tutmuþlardý.
Yakýn tarihimizde herkesin devlet diye bildiðimiz sistemle yaþadýðý bir travmasý vardý. Tek parti döneminde jakoben laiklik uygulamalarý, Menderes ve arkadaþlarýnýn idamý, 68 kuþaðý liderlerinin idamý, 12 Mart karanlýðý, 12 Eylül cuntasýnýn kararttýðý hayatlar, ülkücü ve devrimci gençlere yapýlan iþkenceler, Diyarbakýr Cezaevi'nde yapýlanlar, 28 Þubat'ta maðdur edilen üniversiteliler...
Þimdi geçmiþten ders alýp geleceðe bakma zamaný geldi. Eski travmalarý yaþatmanýn ve kendi rüyalarýnýza inanmanýn bir faydasý olmayacaðýný anlamak gerek. Yalnýzca bu ülkeyi ve dünyanýn gidiþatýný doðru okuyabilenler Türkiye Rüyasýný önceden yazabilirler.