Darbe hýyanetlerine karþý devamlý teyakkuz halinde olmak.. Ve de Afganistan konusu..

Osmanlý'nýn yýkýlýþýný, Müslüman coðrafyalarýnýn parça-parça edilip her parçanýn baþýna, emperyal güçlerce bir kuklanýn dikildiðini görmüþ bir kalp adamý olan Mehmet Âkif merhum, 'Allah bu millete, bir daha Ýstiklâl Marþý yazdýrmasýn..' demiþti, 100 yýl önce.

Böyle bir felaketli manzara karþýsýnda Allah'a güvenip, onca yoksulluk içinde cephelere koþan Müslüman halkýn verdiði mücadelelere nasýl minnet ve þükran duygularýyla bakýlmaz?

Müslüman bir halk, aslî hayat deðerlerine göre, üzerinde hür olarak yaþamak için, gerektiðinde ölmeyi göze alabileceði bir toprak parçasýna sahip olmasý gerektiðinin de idraki içinde o mücadelelere atýlmýþtý.

Ama, Müslüman halk, verdiði o mücadelelerin ve yaptýðý fedakarlýklarýn Ýttihad-Terakki kalýntýsý örgütlü kadrolarýnca nasýl çalýndýðýný ve kimlerin nasýl bir 'toplum mühendisliðine soyunduklarýný ve emperyal güçlerin emellerine hizmet ettiklerini, bir askerî zaferden sonra gelen hüsran içinde görmüþlerdi. Müslüman halkýmýz, merhûm Necip Fâzýl'ýn deyimiyle, 'Öyle bir hayata çatýk ki, hayata kurmuþ pusu..' diyordu, lisan-ý hâl ile.. O hýyanetleri iþleyen kadrolarýn tepeden inmeci, tahakkümcü yöntemlerini, bir asýrdýr nasýl sürdürdüklerini tekrara gerek yok..

Halbuki, geçmiþteki askerî hayatlarýnda çok üstün hizmetler yapmýþ olanlar bile, gerçek kahramanlar kendilerini millete dayatmazlar. Belki, halk, öyle kahramanlarý kendi iradesiyle çaðýrýr baþýna..

Nitekim, Müslüman halkýmýz, yaþadýðý bunca acý tecrübelerden sonra kendi içinden ve kendi aslî deðerlerine baðlý insanlar da eliyle idare edilmek arzusunu, eline geçen her fýrsatta ortaya koymuþtur ve koymaktadýr.

*

Bunlarý, yarýn, 15 Temmuz Darbe Hýyaneti'nin 5. Yýldönümü olduðu için hatýrlatýyoruz.

5 sene önce, USA ve AB adresli emperyal güçlerin yol göstermesi ve bir takým inanç motifleriyle sarmalanmýþ halk kesimleriyle iç-içe, bir hýyanete âlet olan 'asker-sivil güç odaklarýnýn, milletin silâhlarýný, daha önceki darbelerde bile görülmeyen bir alçaklýk ve hýyanetle halkýmýza çevrilmesi; ezân sesleri arasýnda ve 'Halkýna güvenen ve halkýn güvendiði bir lider' denklemiyle, etkisiz hâle getirilmiþti. O alçakça oyunun yine ayný emperyal odaklarca teþvik edileceði de unutulmamalýdýr. Keza, 'Bu darbe ancak alkýþlanabilir, laiklik tehlikeye düþüyordu. Ülke Ýslâm Devleti'ne gidiyordu. Erdoðan Amerika'nýn dostu deðildi..' diyenlerin Amerikalý hangi üst dereceli yöneticiler olduklarý ve AB çevrelerinin de o darbenin kýrýlmasýndan nasýl kahýrlandýðý da unutulmamalý..

Ama, özellikle son 1,5 senedir yaþanan dünya çapýndaki büyük salgýnýn, bütün dünyada ortaya çýkardýðý sosyo-ekonomik rahatsýzlýk ve sarsýntýlarý, birçok ülkeye göre, daha az kayýpla kapatmýþ olsa bile; ülkemizde geniþ kitleleri, Müslüman halkýmýzý ümitsiz hale getirmeye çalýþanlarýn, çabalarýný daha bir artýrdýklarý da unutulmamalýdýr.

*

*Afganistan konusu giderek daha bir çetrefilli hâle geliyor gibi..

Amerika bugünlerde Afganistan'dan çekilirken; orada -Ecevit'in Baþbakanlýðý zamanýndan beri, 20 yýldýr-, 'muharip olmamak' (savaþ gücü rolü üstlenmemek) ve 'sadece, þehirlerin inzibatýný saðlamak' þartýyla bulunan 2 bine yakýn Türkiye askerî güçlerinin bu uzun süre boyunca, direkt olarak hedef alýnmayýþý, elbette dikkat çekicidir.

*

Evet, Türkiye Hükûmeti, o zaman, orada Amerika'nýn isteðine uygun olarak bulunmuþtu, ama, Afgan halký, genelde, 'Bunca çok uluslu askerler arasýnda sadece Türkiye'den Müslüman askerler var' diye deðerlendiriyordu durumu..

TSK güçleri þehirlerde düzeni saðlýyor ve halk onlarla selamlaþýyor, sohbet ediyor ve baðýrlarýna basýyordu. Ama öteki ülkelerin askerleri þehirlerde dolaþamýyorlardý.

*

1996-2001 arasýnda Afganistan'a hâkim olan Talibân'ýn, Amerika çekilmesi hýzlandýkça daha da güçlendiði söyleniyor ki, bu doðru da olabilir.

Afganistan'da 1978'deki Sovyet iþgaliyle baþlayan yýllardan beri, savaþlarda ve sonu gelmeyen bombalý saldýrýlarda, sadece resmî kiþi ve güvenlik güçlerinin deðil, çocuk ve kadýnlar da dahil, sýradan halktan, yüzlerce sivil insanýn da can vermesi karþýsýnda, Talibân'ýn yayýnladýðý bildirilerde, bu bombalý saldýrýlarý üstlenmese bile, suçladýðýna dair bir beyaný da görülmemesi ilginçtir.

Afgan resmî güçlerine ve sivil halka vahþice yapýlan saldýrýlara sessiz kalan bir teþkilatýn, 'yabancý' sayýlan bütün güçler gibi Türkiye'ye de bir 'yabancý güç' olarak bakacaðý açýktýr.

Bu yüzdendir ki, Amerikan Baþkaný Biden, Kabil Havaalaný'nýn güvenliðinin Türkiye'ye verilmesinin düþünüldüðüne dair görüþlerine, Baþkan Erdoðan, temkinli yaklaþmýþ ve Talibân üzerindeki etkinliði bilinen Pakistan'la birlikte üstlenme ihtimalini söz konusu etmiþti.

Geçenlerde Talibân liderlerinden birisi, 'Türkiye mükemmel bir ülke..' diye bir beyanda bulunmuþtu. Ama, ilk lider Molla Muhammed Ömer'in öldürülmesinden sonra, bu örgütün resmî liderinin fiilen kim olduðu açýklanmýyor.

Böyleyken, Talibân liderliðinin dün yaptýðý ve 'yabancý askerlerin geri çekilmesi ardýndan, Türkiye'nin Afganistan'daki bazý birliklerin Kabil'in Havaalaný'ný korumak ve iþletmek planlarý, 'sonuçlarý' konusunda, 'Afganistan Ýslâm Emirliði bu ayýp kararý kýnýyor. Türkiye yetkilileri ülkemizin iþgalinin devamý konusundaki kararlarýný gözden geçirmezlerse, onlara karþý tavýr alýnacak, sonuçlarýnýn sorumluluðu da onlarýn olacaktýr' þeklindeki tehdit ifadelerinin kenarýndan teðet geçilemez.

Afganistan'ýn nice büyük güç odaklarýna uzun vâde de bir bataklýða dönüþtüðü unutulmamalýdýr.

*