Demokrasi, en büyük tehdidi her zaman darbelerde görmüþtür. Modern Osmanlý zamanlarýnda baþladý bu darbeler. Abdülaziz'in hal'i budur. Ýlk defa askeri cunta aracýlýðýyla bu darbe yaþanýr. Sonra da II. Abdülhamit. Ýttihat ve Terakki askeri cuntasý, bunu yapar. 1908 Meþruiyetine geçen ve Kanuni Esasiyi uygulamayý kabul eden uzlaþmacý tutumuna raðmen padiþah zorla görevinden indirilir.
Modern dönemin bu siyasi geleneði, tarihteki isyanla iktidarý deðiþtirme yöntemi yerine geçer. Artýk isyan yerine bir askeri grup cunta oluþturur ve sonra da hâkim iktidarlarýn egemenliðine el koyar. Cumhuriyet döneminde bu gelenek 1960 darbesiyle yeniden ortaya çýkar. Bu defa yeni anayasa yapýlýr, çeþitli kurumlar ihdas edilir, askeri vesayet rejimi kurulur. MGK ve DGM gibi yapýlar aracýlýðýyla bu vesayet rejimi tahkim edilir. Sol Kemalizm, bu darbenin ideolojisi olur. Yön Hareketi, buna ruh verir. Cübbeli hukukçular bu vesayetin sipariþi ile anayasa hazýrlar.
12 Mart, 12 Eylül ve 28 Þubat darbeleri ile darbeci gelenek süreklilik kazanýr. Bunlar içinde 12 Eylül, 60 darbesi gibi köklü bir düzen deðiþimine gider. MGK ve DGM yapýlarý devam eder, yeni bir anayasa inþa eder, YÖK gibi yapýlar üretir. Devlet, yeni bir vesayet tarzýyla yeniden üretilir. Atatürk etrafýnda ideolojiler ve heykeller çoðalýr. Ýþkencehaneler gençlerle doldurulur. Toplum da devlet de lider kalitesindeki insanlarýný kaybeder.
15 Temmuz'la gelen darbe teþebbüsü bu defa vesayeti "din referanslý" bir grup temelinde oluþturmayý hedefler. Ordu içindeki cunta ve buna öncülük eden Gülen ve "mahrem imamlar" öne çýkar. Bu açýdan da oldukça farklý ve dikkat çekici. Darbe teþebbüsünün meþruiyetini dine dayandýrma çabasý belirgin hale gelir. Hareketin baþýndaki lider de hayatý imam olarak geçmiþ ve cemaat oluþturmuþ biri. Devlet içinde ve toplumda paralel yapýlar kurulmuþ. Paralel devlet ve paralel toplum inþa edilmiþ. Bu açýdan da çok yönlü özelliklere sahip. Medya, asker, bürokrasi ve sermaye yönleri geliþtirmiþ. FETÖ, bu özellikleriyle Türkiye darbeler tarihinde epeyce özgün!
Türkiye'nin yüzyýllýk siyasi tarihinde 4 darbe gerçekleþmiþ ve biri de akamete uðramýþ. Ancak büyük bir insan sermayesi kaybý ortaya çýkmýþtýr. Demokrasi tamamen yerinde edilmese de örselenmiþtir. Türkiye siyasal türbülasyona girmiþtir. Ulusal ve uluslararasý iliþkilerde birçok sorunla boðuþmak zorunda kalmýþtýr.
Meselenin en önemli yönü, sadece darbecilerin deðiþmesi. Buna karþýn darbe düzeneði yüzyýl içinde varlýðýný sürdürmüþ. Temel meselemiz de þudur: Darbecilerden daha fazla darbeci düzeni ve ruhunun kökten yok edilmesi. Bunu baþarmak zorundayýz. Sivil siyasetin boyunduruk altýna alýnmamasý, korku altýnda tutulmamasý, yerinden edilmemesi için darbe zihniyet ve düzeneklerinin tamamen temizlenmesi gerekir. Demokrasi, Türkiye'de bütün kesimlerin siyaset yapmasýna açýk. Bu nedenle devleti ve iktidarý deðiþtirmek isteyenler burada mücadelelerini ortaya koyma imkanýna sahipler. Fakat milletin iradesine güvenmeyen ve bu imkânlarla iktidara gelemeyeceðini bilen çevreler de darbe çarkýný her zaman akýllarýnda tutacak.
"Ordu eksenli" vesayetten "din eksenli" vesayetine dayalý darbe zihniyeti, belki de bu defa "mafya ortaklý" arayýþa yönelecek. Bilmiyoruz! Fakat hukuk önünde hesap veremeyen bütün iliþkiler, devlet içindeki bütün mikro paralel yapý örgütlenme çabalarý ve kendini devlet sanan tüm gruplar darbe çarkýný çevirme iþtahýna her zaman kapýlabilirler. Bundan dolayý demokrasinin olmazsa olmaz ilkeleri olan hukuk, muhalefet, seçim, insan haklarý meþruiyetini korumalýyýz. Bu ilkelere saygý göstermeliyiz. Siyasal kültürümüzü bu ortak payda da güçlü hale getirmeliyiz. 15 Temmuz ruhunun derinliði de budur.