Sevil NURİYEVA İSMAYILOV
Sevil NURİYEVA İSMAYILOV
Tüm Yazıları

Devletlerin sınavı ve “salgın sonrası dünyaya hazır mıyız” sorusu

Covid-19 salgını ile beraber dünyadaki tüm devletler, kendilerinin devlet sınavını da vermekte.

Kiminin sınıfta kaldıklarına şahitlik etmekteyiz. Kimi fikir ve ideallerin nasıl boşluğa dönüştüğünü, kimilerinin sağlık sistemindeki açıklarını, kimi yerlerde devletlerin arasındaki ilişkilerin fazlasıyla açıldığını görmekteyiz!

“Yıl sonuna kadar etkisi altında kalınacak” yorumlarına odaklanırsak, bizi bu salgın sonrası yeni ve acımasız bir boşluk beklemekte.

Tabii ki, sınavı verebilenlerin ayakta duracaklarına dair ipuçlarını şimdiden görebiliyoruz.

ABD gibi büyük ekonomilerin etkilenmesine rağmen çökmeyeceği düşüncesi, çoğunluk düşünce olarak devrede.

Tabii ki derin ekonomilerin ayakta kalma şansı daha fazladır. Lakin bu ekonomik çöküş ortamında, paranın cep ve sahip değiştirdiğini de görmekteyiz. Demek ki, salgın sonrası dünya, bize yeni para sahiplerini de tanıtmış olacak. Bu durumda kimlerin veya hangi devletlerin şu anki krizi, yarın fırsata dönüştürme çabasında olduklarını da göz ardı etmeden okuma yapmamız lazım.

Evet, bu küresel salgınla savaşırken, tanımının konulamadığı düşmanla baş ettikten sonraki durumlara hakimiyetimiz de, bizi ileriki merhalede başarılı kılabilecektir.

Çin ve ABD örneklerine baktığımızda ciddi ipuçlarını görebiliyoruz.

Bence Türkiye; abartısız, içinde bulunduğumuz süreci en başarılı götüren devletlerin başında gelmekte. Başkanlık sisteminin de beraberinde getirdiği avantajları, böyle durumlarda teorik değil pratik olarak tanımlayabildik. Salgın sonrası yeni duruma nasıl geçit yapacağımıza dair çalışmaların olduğu bilinmektedir. Türk Devletinin aklı ve özellikle Başkan Erdoğan’ın çaplı strateji üretme kabiliyeti, elimizdeki en önemli silahımızdır. Türkiye’nin devlet olarak nasıl bir sosyal devlet anlayışına sahip olduğunu, eylemleri ile sadece kendi vatandaşına değil dünyaya örnek olarak da göstermektedir. Gurur duymamak, Türkiye Cumhuriyeti devletine teşekkür etmemek elde değil.

Çin küresel ekonomik aktör olma kabiliyetini, açık söylemek gerekirse insani yardım konularındaki taktikleri ile de izah etmekte. Avrupa’daki, İtalya İspanya gibi destek çağrısında bulunan ülkelere Türkiye’nin cevabı manidar olduğu kadar, ileride stratejik hamleleri için etkili faktör olacaktır.

Rusya, Çin ve Türkiye her ne kadar birbirinden yapısal ve karakter farklılığı olan ülkeler olsa da, talep edilen destek çağrılarına olumlu cevap konularında benzer refleksle tepki verdi.

Rusya’da kilise ve dua ritüelleri, son günlerde devletin resmi siyaseti haline geldi. Rusya’nın savaşlar döneminde, Moskova’ya manevi etkisi olacak bakış açısı ile ikonlarla dualara başvurulması, ilginç yeni dini etkinin sadece göstermelik değil, devletin esas ana hattını oluşturacak gibi durmakta. Putin’in, Tanrı’ya inanç konusundaki cümleleri, normal siyasi diline ekleyerek daha fazla bunun üzerine adımlarını pekiştirmekte.

Petrol fiyatlarının bu denli düşmesi, yeni dünya için bize neyi vadediyor? Rusya ciddi ekonomik düşüşün pençesinde, alternatif yollara başvurulsa da durum kritiktir.

Önümüzde iki aktörün, ABD ve Çin modelinin duracağı açıktır. Avrupa Birliği fikri de, sınırları da ciddi tehdit altında. Bu fikir ve bu birliğin, nasıl suni değerler söylemi üzerine inşa edildiğini görmek elbette üzücüdür! Nedenini sorarsanız, dünyadaki dengeyi korumak için “çok kutuplu dünya fikri” bir çoğu felaketlerin önünü kesen argümandır. O sebepten Avrupa’daki devletlerin bundan sonraki dönemde nasıl strateji üretecekleri önem arz edecektir. Bu ekonomik durgunluktan ve bu kadar küçülme sonrası, nasıl bir gelecek bizi bekliyor. Buna kafa yormalıyız. Salgın sonrası dünyaya, hazır olmamız lazım. Bilim ve teknoloji alanında hamlelerimiz, bizi ciddi açığı kapattırmaya yardım niteliğindedir.

Ve Türkiye’nin değerler sistemi. Kalıcı yapan şeylerin başında gelen nimettir, değerler sistemi. Türkiye’nin kökündeki bu sistemin daha da pekişmesi, gövdesinin hep dik kalmasını sağlayacak en önemli argümandır.