Fransa Cumhurbaþkaný E. Macron geçen hafta yaptýðý bir konuþmada yine büyük çamlar devirdi.
Macron’un þu ifade veya vurgularý büyük sorunlar içeriyor:
“Ýslam kriz yaþýyor”, “Ýslam’ý yeniden yapýlandýrma”, “Ýslam’ý aydýnlatma”, “Fransa Ýslam’ý”, “Ýslam’ý dýþ etkilerden kurtarmak”, “Ýslam’ý eðitimden ve kamu sektöründen tümüyle çýkarmak”, “Ýslamcý terörizm”, “Ýslamcý ayrýlýkçýlýk-radikalizm” vs…
Müslümanlar açýsýndan kabulü mümkün olmayan bu ifadelerin hepsi çok tartýþýlacak boyutlar içeriyor. Bunlar lafta kalsa belki bir cehalet ürünü veya teorik safsata olarak görülebilir. Ancak sözlerin sahibi devlet baþkaný ve sarfettiði sözler bir yasa tasarýsýný, hükümetin somut uygulama hazýrlýklarýný yansýtýyor. Bu yüzden vahim bir durum var.
Macron’un yaptýðý sadece bir dine yönelik tezyif ve karalamada bulunmak deðil ayný zamanda o dine yönelik müdahalede bulunmak.
Bunun adý din mühendisliðidir.
Kendisini dini otorite olarak gören, dini konularda vukufiyete sahip olan kimseler için bile dini alanda yapýlabilecekler ve yapýlamayacaklar vardýr. Dinin kendi müntesipleri içinde ehil olanlar içtihada, tecdide, dini hükümlerden güncel sorunlar için çözümler üretmeye, tefsir ve te’vil yapmaya soyunabilirler. Bunlarýn da uymasý gereken kesin hükümler, kurallar ve hassasiyetler vardýr. Yani içtihat alaný da keyfiliðe kapalýdýr.
Macron bir baþka dini þekillendirmeye, yapýlandýrmaya, oluþturmaya, aydýnlatmaya yönelik cüretkar ve hadsiz laflar ediyor.
Dini yapýlandýrmaktan bahsedince ortada din, dini anlayýþlar, dini yorumlar, dini topluluklar, dindar kiþiler vardýr. Devlet ve özellikle Fransa Baþkaný Macron ne dine müdahale edebilir, ne dini anlayýþlarý aydýnlatmaya soyunabilir, ne dini topluluklarý veya dindarlarý þekillendirebilir. Hukuk çerçevesinde topluluk ve fertlere yönelik belli düzenlemeler yapýlabilir ama bunlar da evrensel haklara aykýrý olamayacaðý gibi dinin alanýna yönelik de olamaz.
Dine yönelik bu tür mühendislik çabalarý açýkça ‘þarlatanlýk’ olur. Fransýzca’dan Türkçe’ye geçen bu kelime, eðitimi ve yetkisi olmadan bir mesleði icra eden, bir uzmanlýk alanýna yönelik ahkâm kesen sahtekârlar için kullanýlýr.
Macron’un böyle bir alanda top koþturmaya çalýþmasý zýr cahillik veya kara cahillik olarak nitelendirilebilir.
Açýkça ayrýmcý, ýrkçý ve faþist uygulamalarý çaðrýþtýran böyle bir zihin dünyasý ciddi bir aydýnlanmaya muhtaçtýr. Temel evrensel deðerlerle, AB deðerleriyle, insanlýk deðerleriyle tenakuz oluþturacak böyle bir anlayýþýn laiklik kavramýyla örtülmesi, meþrulaþtýrýlmaya çalýþýlmasý mümkün deðildir.
Maalesef AB’nin iki önemli aktöründen biri olan Fransa’nýn baþörtüsü tartýþmasýna dönmesi Avrupa’da nasýl bir akýl tutulmasý ve gözü dönmüþlük yaþandýðýný ortaya koyuyor.
Ýslam’ý küçümseyen ve haþa ehlileþtirilmesi gereken bir öðreti gibi takdim eden bu anlayýþ açýkça kendince haçlý seferi baþlatmaktadýr.
Dünyaya tepeden bakan bu elitist, jakoben, þýmarýk tavýrlarý sergileyenler paçalarýndan akan cehaleti ve seviyesizliði bile anlayabilecek durumda görünmüyorlar.
Sömürgecilik ve soykýrým yaptýklarý ülkelerdeki insanlarýn dinlerini de dizayn etmeye cüret eden bu hastalýklý anlayýþýn Ýslam’ý ve Müslümanlarý müdahale edilebilir görmesi büyük bir hatadýr.
Fransa ile siyasal aþka tutulan kimi Körfez ülkelerinin Ýslam’a yönelik bu çýkýþlar karþýsýnda sessiz kalmasý da çok hazindir. Kendilerini ‘aydýnlanmýþ Ýslam’ýn temsilcisi’ gibi gösterip Fransýz elinin dini karýþtýrmasýný eziklikle izleyenlerin yaptýðý Macron’unki kadar þarlatanlýktýr.