Ýki asýrdýr baþýmýza örülen çorabýn ne olduðunu hâlâ bilmiyoruz.
Ancak en azýndan Tanzimat sonrasý yaþadýklarýmýzý birçok insanýn yavaþ yavaþ sorgulamaya ve araþtýrmaya baþlamasýný kâr hanemize yazabiliriz.
Amacý ve gayesi milleti inanç ve ahlak deðerlerinden uzaklaþtýrmak olan Köy Enstitülerinin kurucusu, Kemalizm dini mensubu Hasan Ali Yücel'e izafe edilen, "Okullar olmasa maarifi ne güzel yönetirdik!" sözünü siyasal alana teþmil ederek; bir kýsmýnýn gafil, kayda deðer bir kýsmýnýn da düþman bölüðüne yazýlý halkýn bazen hiç olmamýþ olmasýný temenni ediyoruz.
Zira muteber bir istinatgâhý olmayan; fikirleri, menfaatleri, hevesleri, erekleri birbirinden çok farklý gafil güruhun idaresi siyasal alanýn görevi haline geliyor. Ve iþin doðrusu bu meþguliyet hakikatle aramýza mesafeler koyuyor.
Gafil güruhun makul þekilde idare edilmemesi durumunda ziyadesiyle sinsi, zeki, akýllý ve organize düþman tarafýndan ele geçirilmesi ve üzerimize tehlikeli bir yekûn olarak sürülmesi Tanzimat'tan beri benzerlerini sýklýkla yaþadýðýmýz bir vakýadýr.
Gafil güruhun idaresi ne yapýp edilerek düþmanýn eline býrakýlmamasý gerektir.
Çünkü gafil güruh, düþmanýn elinde silah haline dönüþtüðünde, kendisi için caný pahasýna hayýrhah uðraþlar veren merkezi tarumar eder, hatta üzerinde zafer naralarý atar; öyle bir tehlikeli alandýr burasý.
Teoman Duralý hocaya müracaat ederek geçtiðimiz iki yüzyýlý kuranýn Ýngiliz-Yahudi birlikteliði olduðunu gayet net þekilde görebiliyoruz.
Bu birliktelik, merkezimizi felç ederek, daðýtarak, gafil güruhu eline geçirmeyi öyle ya da böyle baþarmýþtýr.
Ve bu gafil güruhun içinden de bize karþý alternatifli onlarca kadrolar organize halinde yetiþtirilmiþtir.
Bunlar, bu sefil güruh eliyle gündemimize gelen tezleri de antitezleri de ve hatta sentezleri de kurgulamýþtýr.
Medyanýn büyük kýsmý, akademinin, sanat camiasýnýn büyük kýsýmlarý, cemaat zannedilen fýrkalarýn bir kýsmý, dava diye yutturulan ideolojik oluþumlarýn önemli bir kýsmý ve bütün bunlar eliyle oluþturulan gündemlerin büyük kýsmý bu kaynaklardan önümüze koyulan tez, antitez ve sentezlerin bizatihi kendisidir.
Din ile mutabýk sosyolojinin düþman merkez tarafýndan ele geçirilmiþ olduðunu kabul etmemiz zor olsa bile tespit etmemiz gereken acý bir hakikattir.
Geniþ halk kitlelerinde infial oluþturmadan partili, cemaatçi, tarikatçý, ideolojik vs. çokça merkezin düþmanýn silahý olmaktan çýkarýlmasý zarureti ortadadýr.
Ýhtimal ki son iki yüzyýlda "din elden gidiyor" diye sahaya sürülen ve gayet kolaylýkla kitleyi manipüle edebilen bu merkezler düþman politbüronun içimizdeki karakollarýdýr.
Ve bu karakollar dinin de dindarýn da sahibiymiþ gibi davranmaktadýrlar.
Þöyle bir mecburiyetle karþý karþýyayýz. Taþlanma pahasýna da olsa bu gafil güruha, din diye bildikleri manzumelerin Allah'ýn dini olmadýðýný, düþman merkez tarafýndan kurgulanan muadil dinler olduðunu söylemek zorundayýz.
Ve bendeniz dahi taþlanacaðýmý bilerek bu gafil güruha, ittiba ettikleri kiþiler eliyle kendilerine öðretilenlerin, hak din yerine düþman tarafýndan organize edilmiþ muadil dinler olduðu gerçeðini söylemeye kendimi mecbur hissediyorum.
Cumhuriyet'in kuruluþuyla, Diyanet Ýþleri Baþkaný yapýlan kiþinin bir Yahudi olduðu rivayet ya da dedikodularý ne manaya geldiðini düþünmek zorundayýz.
Eðer gerçekten Yahudi ise görevi boyunca Müslüman ülkemiz lehine neler yapmýþtýr?
Bu durum su götürmez bir gerçek midir deðil midir?
Bizim gibi sancaktar bir milletin, dini organizasyonunun baþýna bir Yahudi'yi getirildiði doðruysa (inþallah deðildir), devlet millet için önemli olan diðer kurumlarýn baþýna da benzer adamlarý getirmiþ ise, her birinin yapýp ettiklerinin son yüzyýl içerisinde yaþadýklarýmýz üzerindeki etkileri nedir diye araþtýrmayacak mýyýz?
Dil Kurumunun baþýna bir Ermeni'yi, Eðitimin baþýna bir dinsizi getiren merkez aklý ciddiye almadan yaþadýðýmýz hayatýn düþmanlar tarafýndan kurgulanmýþ olduðunu anlayamayýz.
Ýsmet Özel'in dediði gibi, Tanzimat'la birlikte baþýmýza örülen çorabýn ne olduðunu hala bilmiyoruz.
Bu durumda yarýnlar için ayný tehlike devam etmiyor mu?
Biz bugünün sorunlarýný çözmeden yine çocuklarýmýzýn önüne mi býrakacaðýz?
Mesela Diyanet, kurumun ilk baþkanýnýn kim olduðunu, tarihçesini ve dahi bu kurumun baþkanýnýn sosyal ve sosyolojik sorumluluk alanlarýný açýklayarak Þirin Payzýn'a bile cevap verebilir.
Geminin dümeninde olan biziz, buz daðýný görüyoruz ve zor manevra yapabiliyor; biliyoruz.
Fakat biz bu gemiyi doðru rotada yüzdüreceðiz; buna da inanýyoruz.