Ona çok aldýrmýyoruz. Dünyanýn bizden yorulduðuna hiç bakmýyoruz...
Onun bir kalbinin olduðunu, olabileceðini sadece þairler söylüyor ve ancak çocuklar inanýyor. Moden insan, ihtiyar Dünya’mýzýn kalp sekteleriyle dönüp durduðuna ise pek de aldýrmýyor. Çünkü onun iþi çok, profesyonellerin yaþamýnda ne gökyüzüne bakmaya vakit var, ne bir saniyeliðine de olsa durup sesleri dinlemeye... Herþey o kadar hýzlý ki ve herþey zamanýn tadýný çýkartmaya ayarlý; ‘’carpe diem’’ talimatý, tüm baþtan çýkartýcý tekliflere hazýr hale getiriyor insaný... Ýlerleme, geliþim, teknik keþifler derken asýrlarca yaðmaladýðýmýz dünya ile iliþkilerimizi bir türlü düzeltemiyoruz.
***
Dünya ile olan iliþkimizi emanet ve varis olmak ile belirleyecek olursak, dün ile yarýnýn arasýný barýþ hukuku çerçevesinde ve insanca kuruyoruz...
Dünya ile olan iliþkimizi mülkiyet ve kapital üzerine inþa ediyorsak, dün ile yarýnýn arasýný hoyratça yýrtarak, hiç bir sorumluluðu yüklenmeden sadece tüketmeye odaklanýyorsak, insanlýðýmýzdan çýkarak, tehlikeli kemirgenlere dönüþüyoruz...
Bakýþ açýmýzý deðiþtirmek için, büyük depremleri, büyük yangýnlarý, büyük selleri ve büyük kuraklýklarý mý bekliyoruz? Ama bunlarýn hepsi de geliyor zaten baþýmýza?
Avustralya’yý kýta büyüklüðünde esir alan ve aylardýr aralýksýz devam eden yangýnlarý, insanlarýn, hayvanlarýn, aðaçlarýn çaresiz þekilde yandýðýný gözlerimizle seyretmedik mi... Ve hemen akabinde Okyanusya’yý ele geçiren sel baskýnlarý... Ýklim deðiþkliðinin yarattýðý kutup kargaþasýnda, insanýn baþ edemeyeceði ölümcül kalp krizleri gibi...
Ya Ýspanya’daki deniz baskýnlarýna ne demeli, otobanlarý kaplayan deniz köpükleri, caddelerde çýrpýnan morinolar, levrekler, istirdyeler.. Denizin altý üstüne gelmiþ gibi bir karmaþa...
Veya Çin’den peydahlanarak tüm dünyaya yayýlan bir acaip ölümcül grip... 72 saatte ele geçirdiði insanlarý öldürmeye kadir, bilinmeyen, gizemli, belalý bir hastalýk...
Geçen akþam, Elazýð Sivrice’de vurulduðumuz 6.8’lik zelzele... Týkýr týkýr kýpardayan, bir türlü sakinleþemeyen Anadolu yaylasýný taþýyan yorgun yer kabuðu...
Sanki bir kýyamet provasý içindeyiz. Dünya bize birþeyler söylüyor, farkýnda mýyýz?
***
Dünyadaki kimyasal üretim þayet Kyoto kriterlerine göre düþürülmezse, iklim deðiþikliði çok kötü þekillerde karþýmýza çýkacak... Sera gazý emisyonlarýnýn küresel ölçekte artmaya devam etmesi ve iklim deðiþikliðinin olumsuz etkilerinin daha fazla hissedilir olmasý üzerine 1997 yýlýnda imzalanmýþtý Kyoto Protokolü. (Biz 2009’da imzaladýk) Dünya ülkelerinin sýcaklýk artýþýný 1.5 derecenin altýnda tutmaya özen göstermesi gerekiyor. Aksi taktürde kuraklýk ve kýtlýk bizi bekliyor...
***
Elazýð depreminin ardýndan milletimiz yekvücud oldu. Hem devletimiz, hem mahalli idarelerimiz, sivil gruplar dayanýþma içinde çalýþýyorlar. Allah hepsinden razý olsun... Yalnýz bu hassasiyet için deprem felaketini beklemeden evvel, önlem almamýz ve özellikle inþaat sever dürtülerimizi denetim altýna almamýz gerekmiyor mu... Yine yýkýldýk iþte! Allah Ýstanbul gibi afet anlarýnda mezarlýklar dýþýnda kaçacak yeri kalmamýþ kentlerimize yardým eylesin. Yeryüzü yoruldu, bizi ve doymak bilmez nefslerimizi sessizce taþýmaktan.