Eðer Müslüman isek; unutmayalým ki, Peygamberimiz de bir ‘muhacir'di...

Sen..

Bu ülkenin insanlarýndan isen.. Osmanlý coðrafyasý içinde veya dýþýnda nice toplumlardan nice farklý etnik veya coðrafî köklerden veya sosyal gruplardan olanlarýn çocuklarýndan oluþan bir toplum olduðunu düþünemeyecek kadar kör olamazsýn.. Çünkü, senin atalarýndan tevarüs ettiðin inanç ve kültürde, Allah'ýn yarattýklarýna merhametle muamele etmek esas idi.

Evet, þimdi sadece Lozan Andlaþmasý sýnýrlarý içinde kalan topraklarý kutsayan ve bu sýnýrlarýn dýþýnda kalan üç kýta üzerindeki geniþ coðrafyalarda geçen asýrlarca birlikteliði hatýrlamak istemeyen ve emperyalizmin telkinlerine göre ýrkçý ve faþist anlayýþlara sahip siyasetçilerin ve resmî ideoloji kullarýnýn pençesine düþmeyecek kadar bir þuûrun varsa..

Kalpleri ilâhî mesajlarý hissetmemek için mühürlü olan mâlum çevrelerin iðrenç çýðýrtkanlýklarýnýn oyuncaðý deðilsen, gel seninle biraz sohbet edelim..

*

Kendileriyle ayný ülkenin vatandaþý durumunda olmaktan utanç duymamýz gereken o ilkel ve insanlýk anlayýþýndan nasipsiz kimselerle aramýzda, temel insanî deðerler manzumesi açýsýndan bir uçurum varsa..

O halde.. Sen nasýl olur da, ve hem de sadece Müslüman coðrafyalardan gelenlere hitaben, 'yabancýlara ölüm!' diyen sefil ruhlu tahrikçilerin telkinlerine takýlýp kalýr ve hattâ ülke içindeki ýrkî, coðrafî ve sosyal farklýlýklara bakarak suçlu insan tipleri oluþturursun?

Bugün mâlûm bazý ýrkçý, faþist kafalý, laik- materyalist siyasetçilerin körüklediði bir ilkel düþmanlýk sonunda sürüklenmek istendiðimiz nokta, müstekreh ve ilkel bir anlayýþsýzlýk bataklýðýdýr..

*

Eðer, insan isen..

Eðer, Müslüman isen..

Eðer, insanlýk þeref ve haysiyetinden Müslümanca bir nasibin varsa..

Senin dinin, bütün insanlara 'Benî Âdem' diye bakar. Ve insanlar arasýnda tek ayýrýcý kýstas olarak, hangi ýrktan, renkten, soydan, cinsten, coðrafyadan veya sosyal kesimler içinden ve hangi zaman diliminde dünyaya gelmiþ olursan ol, seni sadece Ýslâm'ýn tanýmladýðý ölçüler içindeki yerine göre, Kur'an'ýn tarif ettiði ölçüler içindeki takvâ ve fazilete göre deðerlendirir.

Ve unutma ki, senin Peygamber'in, insanýn gerçek özgürlük manifestosu olan 'Lâ ilâhe illallah!'ý haykýrdýðý, insanlarý birbirinin kurdu, tanrýsý, putu, efendisi veya kölesi yapan bütün beþerî sistemlere bir reddiye getirdiði için; Mekke'den Taif'e sýðýnmak istediðinde, oradaki kitlelerce de taþlanmýþ, ayaklarý kan içinde kalmýþ ve hattâ kendisine 'deli' diye baðýrmýþtý.

Evet, 'Ben Müslümaným..' diyorsan; sen, 'muhacir' olan böyle bir Peygamber'in ümmetindensin..

*

Bu satýrlarýn sahibi, ömrünün 35 yýlýný, 12 Eylûl 1980 Askerî Darbecilerinin eline düþmemek için, doðduðu topraklarýn dýþýnda geçirmek zorunda kaldý ve Müslüman coðrafyalarýnda kendisini hiç bir zaman 'yabancý' hissetmedi. Çünkü temelde ayný inancý paylaþtýðý kardeþlerinin arasýnda yaþadý.. Ve bulunduðu her yerde de, 'Er-rýzq'u al'Allah..' /Rýzk Allah'tandýr..' diyerek, kendi nasibiyle ve kendi emeðiyle idame-i hayat eyledi. Ama, her an, 'Unutma ki, sen bir yabancýsýn!'diyebilecek, ham, sýð ve hödük kimseler çýkabileceðini de asla göz ardý etmedi, 18 sene boyunca.. Ve hamdolsun ki, öyleleriyle çok az karþýlaþtý.

Baþta Almanya olmak üzere, 'gayrimuslim'lerin ekseriyette ve hâkim olarak yaþadýðý ülkelerde geçen 17 yýlýnda ise, her söz ve hareketinden, derhal inancýnýn sorgulanacaðýný, devamlý daha bir teyakkuz halinde bulunmasý gerektiðini asla unutmamýþtýr. Çünkü, biz de o ayrý inanç ve kültürlerin insanlarýnýn beðenmediðimiz hallerini, davranýþlarýný görüp eleþtirirken; onlarýn þahýslarýný deðil, mensup olduklarý dünya görüþleri ve deðerlerini, inanç ve kültürlerini hedef alýyorduk..

Onlar da en küçük bir yanlýþýmýzý gördüklerinde bizim 'Müslüman' kimliðimizi hedef alarak, suçlamalar yapýyorlardý.

*

TV ekranlarýnda günlerdir yapýlan ve karþýlýklý sataþmalara da varan çoðu sýð ve tahrikçi tartýþmalardan da anlaþýlacaðý üzere, ülkenin bazý yerlerinde týrmandýrýlmak istenen gerilimlerde 'yabancý' olan olduðu söylenen bir genç, yerli bir genci öldürdü diye, kitleler bazý yerlere çýlgýnca saldýrtýlmýþ; bazý iþyerleri tahrip edilmiþ; bazý insanlar taþlanmýþ..

13-14'ünde bir çocuðun, etrafýný saranlara, korku dolu gözlerle, 'Beni öldürmeyin..' diye yalvarýþýndan, insanlýktan zerre kadar nasibi olan herkes utanýr herhalde.. Avrupa toplumlarýný içten içe kemiren ve kendi dýþýndakileri, 'Cehennem.. Yani ötekiler..' diye niteleyen bir sefil ve hayvanî ýrkçý anlayýþýn zebunu olan kitlelerde görülen tablo, bizim toplumumuzda da sahnelenmek isteniyor. Sosyal hadiselerde, linç psikolojisi böyle çalýþýr ve ferden asla kabullenilmeyecek bu gibi ilkel davranýþlar ve saldýrýlar, harekete geçirilmiþ bir ilkelliðin sevkiyle nicelerini de içine çeker..

Farazâ, bir veya bir kaç kiþi suç iþlese bile, bütün bir toplumun suçlu sayýlmasý kadar bir ilkellik nasýl kabul edilir ve savunulabilir? Bu utanca meydan verirsek, Allah huzurunda da sorumluyuz ve insanlýk karþýsýnda da hepimizin yüzsuyu dökülür.

*

Unutmayalým, bizim Peygamberimiz de bir 'muhacir' idi ve sýðýnmak istediði Taif'de taþlanmýþtý, sûreten/ þeklen insan, ama, sîreten baþka bir þey olanlarca.. Ve 'muhacir kalbi' mahzundur, onu kýrmak kolaydýr, ama, onun bedduasý yeri-göðü titretir..

*