Ferudun Niğdelioğlu
Ferudun Niğdelioğlu
Tüm Yazıları

Ego savaşları

Hafta sonu oynanan maçların ardından maç fazlasıyla Galatasaray liderliğini sürdürdü. Galatasaray, Antalya deplasmanında yıldız golcüleri ile maçı zorlanmadan, rahat bir skorla kazanmasını bildi. Beşiktaş da ilk yarıda attığı gollerle Konyaspor maçını rahat kazandı. Bu haftanın kaybedeni Fenerbahçe oldu. Fenerbahçe, transfer yasağı olan Samsunspor önünde iki kez öne geçtiyse de iki puanı kaybetti.

Maç fazlası bulunan, lider Galatasaray'ın 8 puan gerisine düştü. Ligin dokuzuncu haftası itibariyle Fenerbahçe'nin bir yenilgisi ve iki beraberliği bulunuyor. Geçen sezonun 99 puanlı, İsmail Kartal Fenerbahçe'si tüm sezon boyunca bir yenilgi, altı beraberlik almış ve 102 puan toplayan Galatasaray'ın ardından ikinci olmuştu.

Mourinho, Ali Koç tarafından başkanlık seçimini kazanabilmek için getirilmiş olsa da camianın beklentisi İsmail Kartal'ın yapamadığını yapması, yenilmez bir Fenerbahçe futbol takımı oluşturmasıydı. Nitekim Ali Koç da camiaya, "öyle bir takım kuracağım ki şampiyonluk sözü vermeme gerek kalmayacak" dedi. Bu sözler ve Mourinho anlaşması sonrasında, 6 sezonda 0 çekmiş olması bir anda unutulan Ali Koç, "muhtacız" tezahüratlarıyla 3 yıl daha başkan seçildi. Ardından otomatik opsiyonu devreye giren Krunic ile Fenerbahçe önceki sezon kadrosuna dokuz transfer ekleyerek lige başladı. Geçen yılki kadrodan giden bir tek Ferdi Kadıoğlu var. Ama gelin görün ki işler Fenerbahçe'de hiç de iyiye gitmiyor. Kendi sahasında iğneden ipliğe ezilerek Galatasaray'dan 3 gol yiyen Fenerbahçe, Göztepe'ye karşı 2-0 galipken maçtan beraberlik ile ayrıldı. Samsunspor karşısında ise iki kez öne geçmesine rağmen maçı 2-2 beraberlik ile bitirebildi. Ligin daha çok başı ancak futbol yorumcuları da, taraftarlar da Fenerbahçe'de bir ışık göremiyor.

MOURINHO'NUN KAÇIŞ RAMPASI

Mourinho'nun maç sonrası üstten bakan ve konuştuğu kitleyi aşağılayan tavırları son derece çirkin ve rahatsız ediciydi. Yaşanan puan kaybını maçın son pozisyonuna bağlaması, hakem hatası ile maçın sonucunu açıklaması, sorulan sorulara verdiği acayip ve konuyla ilgisiz cevapları Mourinho'nun daha ligin dokuzuncu haftasında, tünelin ucundaki ışığı görmeye başladığının en açık göstergesi.

Hangi ışığı mı?

Üzerine gelmekte olan trenin ışığını.

Samsunspor maçı özelinde hakem makem demekle konunun bir izahı olamaz. En büyük rakip Galatasaray'ın maçında da Galatasaray aleyhine hakem hataları oldu. Sonuç değişti mi? Güçlü futbol oynayan Galatasaray, rakibini ezdi geçti.

Hakem hatalarına rağmen sonuç değişmedi. Çünkü Galatasaray'da iki gol atan Icardi oyundan çıktıktan sonra yerine giren Osimhen şahane bir gol atıyor. Yetmiyor, Batshuayi devreye giriyor. Sen ne yapıyorsun? İki defa öne geçiyorsun. Her defasında tavşan-kaplumbağa hikayesindeki gibi geriye yaslanıyorsun. Samsunspor seni yarı sahandan çıkarmıyor. Oyunun bu bölümlerinde yüzde 65-yüzde 35 topla oynama oranı çıkıyor ortaya. Adeta Göztepe maçının ikinci devresinin bir kopyası oynanıyor Samsunspor karşısında. Stoperler dışında temaslı futbol oynayan tek bir futbolcu yok Fenerbahçe'de. Herkes eli belinde rakip karşılıyor. Gerek topa sahip olma oranı gerekse yapılan faul sayıları Fenerbahçe'nin durumunu açıklamaya yeterde artar bile. Takımın omurgasını aynı anda değiştiren, tandemi bozup, çakma sol bekle oyuna devam eden Mourinho bana göre kaybedilen iki puanın baş sorumlusu. Rakibi analiz edememiş, sahaya çıkan 11'de de takım kadrosunda yer bulamayanlarda da sorun var. Oyunun içindeki taktik ve diziliş baştan sona hep aynı. Saha içindeki oyuncuların yerlerini değiştirerek çözüm bulmak mümkünken takımın omurgasını değiştirip aynı oyunla çözüm bekleyen bir Mourinho var saha kenarında. Yüzünden düşen bin parça, moralsiz ve umutsuz bir görüntü ile takımının başında.

Maç sonrası basının önüne çıkıp, kibirle, sorulan sorularla alakalı olmayan cevaplar veriyor. Fenerbahçe Kurumsal İletişimine bir tavsiyem olacak: Mourinho'ya hakem hataları ile ilgili anlattığınız hikayenin dozunu kaçırmayın. Farkında mısınız bilmiyorum, Mourinho artık kusuru kendisinde görmüyor gibi. Ona göre kaybedilen puanlarda baş sorumlu hakemler; kısmen futbolcular. Yavaş yavaş da sıra başkan ve yönetime gelecek gibi gözüküyor. Mourinho, Levent Mercan ve Oğuz Aydın sorularına neden bu denli sinirleniyor? Çünkü bu isimler ona sorulmadan başkan tarafından alınan futbolcular. Kendisine bu oyuncularla ilgili sorulan soruları da başkanın gazetecilere sordurduğunu biliyor. Bu yüzden sinirleniyor. Ego işte böyle bir şey. Mourinho'nun egosu ile Ali Koç'un egosu çarpışıyor.

Ali Koç, "Ben başında olduğum sürece Fenerbahçe'yi şampiyon yapmayacaklar", "karşımızda olan yapı" söylemleri ile 6 yılını geçirdi. 6 yıl içinde birlikte olduğu herkeste hata var. Bir tek Ali Koç'ta hata yok. Bu sezon ise önceki yıllarda mazeret olarak gösterilen unsurlar bir bir ortadan kalktı. Sezon başında devletin zirvelerine yapılan ziyaretler, Acun Ilıcalı'nın gür sesle ilan ettiği "ben burada oldukça devlet ile sorun olmaz" söylemi, TFF seçimlerinde oy verilmeyen Hacıosmanoğlu Federasyonu'nun içerden dizayn edilmesi sonrasında "Federasyona güveniyoruz" açıklamaları... Ali Koç'un elinde ne kaldı?

Bir hiç.

Ali Koç başarısızlıklarının müsebbibi olarak işaret ettiği tüm argümanlarını bir bir kaybetti. Şimdi bu yüzden Ali Koç ve yönetimi bir düşman arayışı içinde. Olağan şüpheli Aziz Yıldırım. Aziz Yıldırım ise hiç oralı değil. Bu yüzden stadyumda söylenen "gitme sana muhtacız" şarkısının yerini "elini sallasan ellisi" şarkısı almış vaziyette.

İHALE KİME KALDI?

Geçtiğimiz hafta yazdığım bir yazımda büyük kulüplerimizden birinin sportif ekipman tedarikçisi ile kulübün bir profesyonel çalışanı arasındaki çarpık ilişkiden bahsetmiştim. Yazımın yayınlanması sonrasında, söz konusu kulübün hukuk departmanında işten çıkarmalar olmuş diye duydum. Söz konusu profesyonel çalışana dokunmayan başkan, sözleşmenin hazırlanmasında görev alan hukukçuları kapının önüne koymuş. Tam bizim futbol iklimimize göre bir çözüm. Sorumlunun yanmadığı, mesuliyeti olmayan masum insanların işinden olduğu bir futbol iklimi. Yine de ümidimi yitirmedim. Bekliyorum bakalım, asıl sorumluya ne zaman sıra gelecek?