Çevreyi, aslında gezegenimizi ve hayatı korumaya dair teklifler şimdiye kadar dünya politikalarının merkezinde olamadı. Dünya dediğimiz zaman, finans sistemlerinin ve politik sert kamplaşmaların hemen her yeri kapladığı, maddi kudrete dayalı büyük bir söylem çıkıyor ortaya. Para ve siyasal güç, neredeyse insanlığın tek gerçeğiymiş gibi işletilen tüm sistem mimarileri, giderek insan olmaktan uzaklaştıklarını, hatta insansızlaştıklarını farkındalar mı?
Nezaketli anne sesiyle dikkatimizi çekmek istiyor Emine Erdoğan hanımefendi. ''Dikkat insan var'' dercesine, insanın gündelik yaşamını, temel ihtiyaçlarını, özlemlerini ve hakikatlerini önümüze taşıyor. Aslında küreselleşmenin ahlaki ve insani prensiplerine vurgu yapıyor. Şimdiye kadar, dünyadaki mazlumların sesini kendi sesine konuk etmeyi ve bu acılı hayat hikayelerini, dünyayı yönetenlerin huzuruna taşımayı adeta kendisine ödev bildi... Kendisine Arakan ve Somali'de eşlik edebilme şansını yakalamış bir gazeteci olarak, insan onuruna, açlıkla mücadeleye, mültecilik, göç, kuraklık, yoksulluk ve istihdam problemlerine dikkat çekmek için nasıl çırpındığına şahit oldum... Arakan'daki insani drama tüm dünyanın dikkatini çekmeye çalışırken onun faaliyetlerini yakından izleyen Prof.Richard Falk'un sözleri bugün gibi kulağımda:
Prof. Falk : "... Benim ülkemde (ABD'de) tarihin ancak sert güçle yönlendirilebileceği zannedilir. Ama Türkiye'de farklı bir yol daha açılıyor. Dış politikalarımızı, ahlaki küreselleşmeye göre belirleyebilir miyiz? ... Sayın First Leydi'nin Somali ve Arakan'da yapmak istediği de tam olarak budur. Uluslararası hukuk ne yazık ki tıpkı Somali'de olduğu gibi Arakan'da da başarısızlığa uğramıştır. Siyasi iradeyi, uluslararası hukuku harekete geçirmek için tepkilerimizi seferberlik düzeyine getirmeliyiz. Bu yumuşak güçtür, insanlığın ahlaka çağrısı. Hanımefendinin dokunaklı sözleri ve sesi kulaklarımda çınlıyor; çünkü o birinci göz olarak acının doğduğu yere gitti, gördü ve tüm dünyaya bir şey söylemek istedi..." demişti.
Emine Erdoğan hanımefendi, son zamanlarda çevrenin korunması, atıkların geri dönüşüme uğrayarak hayata yeniden kazandırılması, israfın önlenmesi, gıda ve tarım ekseninde üretim ve tüketimde bilinçlenme gibi konular üzerinde farkındalık oluşturuyor. Ben de yeni öğrendim, meğer öncülüğünü yaptığı 'Sıfır Atık' projesiyle, bugüne kadar 24,2 milyon ton geri kazanılabilir atık işlenerek ekonomiye kazandırılmış. Bu toplanan atıklardan 39 milyar lira ekonomik kazanç sağlanmış. 3 milyon ton sera gazı salınımı önlenerek 265 milyon ağaç kurtarılmış... 397 milyon ton hammadde, 315 milyon kilovat saat enerji, 345 milyon metreküp su ve 50 milyon varil petrol tasarruf edilmesi sağlanmış. Tam 17 milyon ton kullanılabilir atık toplanmış... Böylece atık ilaçlar, organik atıklar, atık camlar, atık piller, bitkisel atık yağlar, atık elektrikli ve elektronik eşyalar ile tekstil atıkları toplanarak geri dönüşüme kazandırılıyor.
Bu mesele aynı zamanda toplumsal bilinçlenme anlamını ve teklifini de taşıyor. 'İsraf haramdır' diyen bir medeniyetin evladıyız. Şayet tabaklarda yemek artığı bırakırsak, meleklerin ağlayacağını söylerdi rahmetli babaannem. Ekmeği çöpe atmayan bir annemiz vardı, kaza ile yere düşse ekmek parçasını endişeyle yerden kaldırıp öpüp kenara kaldırırdık çocukken...
Sanki nimete olan bu hürmeti hayatında hiç duymamış, bu irfani tavırdan hiç haberdar olmamış gibi 'israf etmeyelim' çağrısını ağır sözlerle sekteye uğratmaya çalışanları görünce hayret ettim. Oysa Emine hanımın bahsettiği rakamlar, nasıl bir israf batağına saplandığımızın resmiydi:
'Tüm dünyada, tarladan satış noktalarına kadar, her yüz gıdadan 14'ü, ziyan oluyor. Soframıza ulaşana kadar ise her yüz gıdadan 33'ü çöpe gidiyor. Gelişmiş ülkeler, gıdayı daha çok marketler veya evlerinde israf ediyorlar. Bunun ekonomik bedeli 680 milyar dolardır. Gelişmekte olan ülkelerde ise gıda, sofralarına gelmeden önce ziyan oluyor. Alt yapı ve teknoloji yetersizliği, hasatta, depolamada ve taşımada yaşanan kayıpların sebebidir. Bunun ekonomik bedeli ise 310 milyar dolardır. Yani, çöpe giden gıdanın değeri, 1 trilyon dolar! Halbuki israf edilen gıdanın 3'te 1'i dünyadaki tüm aç insanları doyurmaya yetiyor. Son derece üzülerek söylüyorum ki ülkemiz de bu durumdan muaf değil. Günlük 4,9 milyon somun ekmek çöpe gidiyor. Taze meyve sebzenin israf oranı yüzde 50. Birleşmiş Milletler Çevre Programı, 2019'da yayınladığı bir raporda, gıda israfının yüzde 61'inin evlerde gerçekleştiğini söylüyor. ' Bunu önlemek için neler yapmalıyız? Emine Erdoğan, anne kalbiyle, kadınlık bilinciyle çözümler arıyor. Ve bu mesele, partiler üstü bir mesele, diğer lider eşleri de destek verseler mesela, harika olur...