Nato'da iki ayrı söz: Kutuplaşmak mı dayanışmak mı?

Nato Zirvesi'ne Türkiye damgası vuruldu desek abartmış olmayız. Başkan Biden'ın yorum konuşmasına; Türkiye hakkındaki değerlendirmelerle başlaması ve Türkiye vurgusunun konuşmasının bel kemiğini oluşturması, zirvenin en kayda değer görüntüsüydü. Kuşkusuz görünmeyen kısmında, çok daha kritik konular da müzakere edildi, hatta kapsamlı görüşmelerim heyetler tarafından devam ettirileceği de sık sık vurgulandı, ama biz görüntü hakkında konuşacaksak, Başkan Erdoğan'ın açık sözlü tavrının altını çizmeliyiz, konuşmasında hiç bir sakınca, çekince, bagaj taşımayan edası, ters bir rüzgarla karşılaşmadı. Hatta Fransız Başkanı Macron'un, özel görüşme talebiyle, kendisinin asında İslam düşmanı olmadığı halde durumunun medya tarafından çarpıtıldığını adeta üzüntüyle ifade etmesi, Erdoğan'ın ise bunun karşılığında Fransa'daki Müslümanları İslam karşıtı olmadığına ikna etmesi gerektiğini söylemesi, doğrusunu isterseniz büyük işti... Türkiye, başkalarının değil kendisinin sözünü söyledi.

Erdoğan küresel ekonomik ve güvenlik mimarisinde köklü değişimlerin yaşandığını ve bunun da bölgesel aktörleri daha fazla öne çıkarttığını vurguladı. Buna karşılık Biden ise, eski ve güçlü Amerikan rüzgarını yakalamanın derdindeydi. Sık sık ''Amerika geri geliyor'derken ki bu slogan onun seçim sloganıydı, aslında uluslar arası bir zirvede olduğunu da zaman zaman karıştırarak, Trump dönemindeki popülist bulduğu politikaları eleştirmekten de geri durmadı.

'Yeniden Amerika' siyasetinde, iki büyük düşman belirlendiğinin startıydı bu konuşma aynı zamanda, Çin'in yeni stratejik gerilimler oluşturduğunu ve Rusya'nın saldırgan tavırlarını defaatle eleştirirken, Doğu Avrupa ülkeleri ve Baltık ülkeleriyle yeni ilişkiler kuracaklarını, Pasifikte de müttefik arayışlarının süreceğini ifade etti. Görünen o ki; ABD, yeni bir transatlantik siyasi söylemin liderliğine soyunacak.

'ABD geri geliyor' söylemi ne olursa olsun korkutucuydu. ABD'nin geri gelmesi; işgal, nükleer silah ve dolara endekslenmiş adil olmayan gelir dağılımı, yoksulluk, göçmenlik, ırkçılık, İslamofobi gibi köklü insani sorunları da anımsatıyor. Kaldı ki 'dünya jandarmalığı' statüsüyle, zaten hiç gitmemişti. ABD geri geliyor cümlesi, demokrat postu giyinmiş bir kurdu anımsatıyor bu haliyle.

Biden'ın, Rusya ve Çin'e karşı çok açık olarak koyduğu tavra karşı Erdoğan'ın pandemi tecrübesi üzerinden küresel sistemdeki açıklara dikkat çekerek, insanlığın daha çok dayanışmaya ve adalete ihtiyacı olduğu vurgusu, aslında taban tabana zıt iki anlayışın göstergesi gibiydi. Biden: 'ABD geri geliyor' dedi. Erdoğan: 'Hepimiz güvende olana kadar, hiç birimiz güvende değiliz' dedi. Biden kutuplaştırıcı, Erdoğan ise, çevreyi merkeze taşıyan bir dil ile konuştular. Kabil Havalimanı statüsü hakkında konuşulurken, Erdoğan'ın konuşma masasına Macaristan ve Pakistan'ı da çekme çabası bunun çok açık bir yansımasıydı.