Erdemli siyasetin “beka sorunu” Kılıçdaroğlu…

Kılıçdaroğlu’nun, FETÖ kumpası sonucu CHP’nin başına geldiğini herkes biliyor ama sonuçlarını kimse irdelemiyor… Sizce, Kılıçdaroğlu o koltuğa oturduktan sonra FETÖ; “Sepeti koluna, herkes yoluna” mı demiştir?

Birlikte bakalım...


Kılıçdaroğlu ile birlikte CHP’de, FETÖ’ye endeksli siyasetin yoğunlaştığını görüyoruz. Dev ekranlara yansıtıp üzerinde tepindiği veriler, 17-25 darbesinde ortaya saçılan FETÖ dosyalarından alınmıştı.

15 Temmuz’a karşı; her türlü siyasî ve ideolojik farklar üzerinde oluşturulan geniş yelpazede Kılıçdaroğlu hiç yer almadı. Tam aksine o gece, tankların açtığı yoldan ilerleyerek gittiği evde, İnönü’nün 1960’ta yaptığı gibi darbe sonucunu bekledi. Ama bu sefer; o kahvesini yudumlarken millet; ölüm şerbeti içme pahasına hainleri durdurduğu için İnönü gibi muradına erememişti.

Nitekim Yenikapı mitingine “kerhen” katılmış ama CHP tabanı dahil; bütün milletin “darbe” dediği 15 Temmuz hıyanetine, aynen Fetullah Gülen gibi “Tiyatro” demiş, “darbe” tabirini, FETÖ ile mücadeleye hukukî zemin oluşturan OHAL için kullanmıştı.

FETULLAH GÜLEN ALACAK TAHSİLİNDE ACIMASIZDIR

FETÖ, işine yaramayacak olana selam dahi vermez. Birini bir yere getirmişse, mutlaka karşılığını alır ve “tahsilat” konusunda da; mafyadan daha acımasızdır.

Son yıllarda; emperyalist kuşatmaya karşı yürütülen mücadele, Kurtuluş Savaşı’ndan farksızdır. Hatta şimdi; düşman çok daha kalleş ve karmaşıktır. Bugün, üç dolarlık Marshall yardımı için millî sanayiimizi kendi elleriyle boğan CHP’lilerin asla anlayamayacağı kadar yerli ve millî bir dış politika yürütülmektedir. Kaldı ki; “Komutan yanlış karar verdi” diye; düşman saflarına geçip kendi vatanına saldırmak hıyanettir. Oysa Kılıçdaroğlu’nun; emperyalist uşağı PKK/ PYD teröristlerine karşı takındığı müsamahakâr hatta himayeci tavrı ve “Afrin’e girmeyin, Libya’da ne işimiz var” gibi; millî menfaatlerimizi zaafa uğratan tavırları, asla “muhalefet yapmak”la izah edilemez. Hiçbir vatansever, millet menfaatleri üzerinden siyaset yapamaz. Bu tutum Erdoğan’a değil, Türkiye’ye zarar vermektedir.

Teröristler sınır ötesinden yıllarca bomba yağdırırken, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Harekât” talimatlarını, “Suriye bataklığına girersek çıkamayız” bahanesiyle geçiştiren FETÖ’cü komutanlar(!) ile “Suriye’de ne işimiz var” diyen Kılıçdaroğlu arasında ne farkı var?

BU ADAMIN, ESKİ KILIÇDAROĞLU İLE HİÇ İLGİSİ YOK

Kılıçdaroğlu’nun 22 Mayıs 2010’a gelişi çok iyi araştırılmalıdır.

Savaş Ay’ın programındaki, mahcup olma erdemini kaybetmemiş SSK Genel Müdürü Kılıçdaroğlu’nu; “gerçek” gibi yalan söyleyebilen CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ile karşılaştırın. Bu “değişim”i Darwin bile açıklayamaz.

Kılıçdaroğlu, 11 yıllık “muhalefette iktidar” başarısını, FETÖ’nün “algı operasyonu” ve “takıyye” taktiklerine borçludur.

CHP’de ayyuka çıkan taciz ve tecavüzleri inkar edemeyen ama tek kelime de söylemeyen Kılıçdaroğlu, CHP kürsüsünden yine kadınlara; “Haklarınızı savunun” diyebiliyorsa bu “yüz”ün; adli tıpta incelenmesi gerekir. CHP’li tecavüzcülerin oluşturduğu gündemi, “Gündemi değiştirmek istiyorlar” diyerek değiştirmeyi; ancak FETÖ şeytanları düşünebilir.

Oysa kendisi; ne zaman köşeye sıkışsa, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a karşı seviyesiz bir hakaret veya iftira ile gündemi değiştirmeye çalışmaktadır. Bu yüzden aldığı mahkumiyetin sayısı belli değildir.

Son terbiyesizlik de aynı FETÖ taktiğinin ürünüdür.

Bu mahkumiyetlerin, tazminat cezalarını milletvekillerine yükleyen Kılıçdaroğlu’na hiçbir zararı yoktur! Problem de tam buradadır. Dürüstlük endişesi taşımayan Kılıçdaroğlu, “kaliteli siyaset” açığını, ahlaki değerleri heba ederek karşılamaktadır. Sadece “düşmanımın düşmanı” diye bu seviyesizliklere müsamaha gösterenler de, bu katliamın suç ortaklarıdır.

Siyaset hızla yozlaşmaktadır ve bu ahlak savurganlığının faturasını Türkiye ödeyecektir.