Erdoðan, ekonomi seferberliði için neden 18 yýl bekledi?

Ben ekonomist deðilim ama ekonomistler, ekonomi üzerinden siyaset yapmakla meþgul olduðu için bu konuyu yazmak bize düþtü.

Bu enfeksiyonlu ekonomistler, önce "Ýpin ucu kaçtý, ülke batýyor" yaygarasý yaptý. Kifayetsiz muhalefet de bunlarýn peþine takýlarak, sel önünden kütük kapar gibi erken seçimle iktidar kapmaya kalktý.

Yahu sizin etrafýnýzda hiç mi "normal" insan yok? Siz günlerce "Ekonomi yönetimi kontrolden çýktý, dolar durdurulamýyor" diye tepinirken, "Biz saçmalýyoruz, faizi 2 puan artýrarak dolarý düþürmeyi düþünememiþ olamazlar" diyen olmadý mý?

Neyse, sonunda "Ekonomi kontrolden çýktý" söylemini sessizce terk ettiler. Þimdi de "18 yýldýr iktidardaydýnýz, neden þimdi..." yaygarasý yapýyorlar!

Bu gecikme, eko-vesayetçilerin anlayamayacaðý iki sebepten kaynaklanmaktadýr:

Birincisi altyapý hazýrlýðýdýr...

Sayýn Erdoðan ÝBB Baþkaný olduðunda "Müslümanlarýn Ayasofya Camii ile tekrar buluþmasý Ýstanbul'un ivedi meselesidir" demiþti. (Al Mujtama, 26 Nisan 1994) Sizce Erdoðan, fikri deðiþtiði için mi 26 yýl bekledi?

Sakýn "Ne alaka" demeyin. Türkiye'yi ekonomik vesayetten kurtarmak, Ayasofya'daki Haçlý zincirini kýrmaktan belki bin kat daha zordur. Çünkü ekonomik vesayet, Ayasofya gibi tarihte kalmýþ bir sembol deðil; altýn yumurtlayan tavuktur. Bu yüzden Erdoðan'ýn ekonomik vesayete savaþ ilan etmek için de, saldýrýya muhatap olacak cepheleri tahkim etmesi gerekiyordu. Nitekim siz görmek istemeseniz de Türk ekonomisi, önceki yýllara göre artýk çok daha mukavemetlidir. Buna ilaveten, Kovid-19 sürecini ekonomik açýdan da çok iyi yöneten Türkiye, geliþmiþ ülkelerin bile pusulasýný þaþýrtan bu küresel krizi "fýrsat"a çevirmeyi baþarmýþtýr. Bu fark, salgýn sonrasýnda çok daha iyi anlaþýlacaktýr.

Gecikmenin ikinci sebebi daha önemlidir...

Nalýncý keseri gibi hep emperyalistlere yontan "müstemleke ekonomisi"ni "bilimsel ekonomi" zannederek, Washington veya Frankfurt'tan gelen sufleye göre hareket edenler sadece, üniversite kürsülerinde ve tv ekranlarýnda muhalif takýlan faizkoliklerden ibaret deðildir. Erdoðan'ýn 2003 yýlýndan bu yana birlikte çalýþtýðý ekonomistlerin çoðunun da, ekonomik baðýmsýzlýk savaþýný, "ülkenin batýþý" olarak gören vesayetçilerden oluþtuðu görülmektedir. Yýllarca ekonomiyi emanet ettiði Ali Babacan'ýn bugün sergilediði tavýr, tam bir emperyalist uþaklýðýdýr. Bu zatýn ekonomiyi yönettiði ve baþbakan yardýmcýsý olduðu yýllarda, "Erdoðan'ý bir kaþýk suda boðmak isteyen Batý, ayný çizgideki Babacan'ý nasýl bu kadar seviyor ve baþarýlý buluyor" diye çok merak ederdim. Meðer "baþkalarýna" göre baþarýlý imiþ. Erdoðan'ýn bugün baþlattýðý seferberlikte, ilk karþýsýna dikilenler, eskiden yanýnda olan ekonomi bürokratlarý ve gazetecileridir. Erdoðan Ali Babacan, Durmuþ Yýlmaz gibi omurgasýzlarla mý baðýmsýzlýk savaþý baþlatacaktý?

Bu savaþýn ilan edildiði bu günlerde ekonominin kokpitinde oturan kiþinin bile ayný vesayetçi zihniyete mensup olduðu anlaþýlmaktadýr. Þer cephesinin "Ýpin ucu kaçtý" yaygaralarý, Hazine ve Maliye Bakaný'nýn kamuoyuna, ne yapýlmaya çalýþýldýðýna dair tek kelime etmediði için karþýlýk bulmuþtur.

Zafer ancak inanmýþ insanlarla elde edilir. "En kritik istiklâl savaþýmýz" diyebileceðimiz bu teþebbüsün, hedefe ulaþmasý için de bir avuç inanmýþ insan yeterlidir. Bunlarýn baþýnda geldiðine inandýðým Sayýn Nureddin Nebati'ye, "Kazanýz mübarek olsun" diyorum.