''Erdoðan'dan Kudüs'ün statüsü için tarihi öneri''

Cumhurbaþkaný Erdoðan'ýn dün Kabine Toplantýsýnýn ardýndan yaptýðý açýklamada çok önemli noktalar vardý. Esnafa ve çiftçilere yapýlan yardýmlarýn, destek programlarýnýn, hibelerin yaný sýra göðsümüzü kanatan Filistin yarasýna da kýymetli bir merhem sürdü Cumhurbaþkaný.

Halklarýn, vicdan sahibi insanlarýn meydanlara çýktýðý, sosyal medyadan haykýrdýðý Kudüs ve Filistin'in haklý davasý konusunda tarihi bir konuþma yaptý Cumhurbaþkaný. Ýsrail'i destekleyen devlet baþkanlarýnýn yaný sýra en cesurlarý sinik, sönük bir iki kýnamayla yetinmiþti oysa diðer ülkeler.

Hakký söylemekten çekinmeyen, hakký hakikati temsil eden Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaþkaný olarak Erdoðan ise Filistin'in haklýlýðýný, Ýsrail'in gaspçý bir terör devleti olduðunu ilan etti dünya kamuoyuna. Daha önce BM Genel Kurulu'nda ayný etki gücüne sahip konuþmalar yapmýþtý Cumhurbaþkaný. Devletlere ve uluslararasý kamuoyuna seslenmiþti. Dün doðrudan milletlere, tek tek insanlara seslendi.

Konuþmanýn kýymetini tarihçiler yazacaktýr. Ama dün dinlediðimiz bu destansý açýklamayý "söz uçar, yazý kalýr" düsturu gereði yazýya dökmek istiyorum. Cumhurbaþkanýmýzla ve bunu seslendirebilen yegane devlet-millet olmamýzla gurur duyuyorum. Buyurun:

"...Çekildikten sonra da Kudüs'ü yalnýz býrakmadýk.

Merhum bir tarihçi gazetecimiz 1972 yýlýnda yaptýðý Kudüs ziyaretinde Mescid-i Aksa'nýn avlusunda baþýnda Osmanlý askeri kalpaðý ve sýrtýnda askeri palto kalýntýlarý olan uzun boylu, kavruk yüzlü bir ihtiyara rastlar. Gazetecimiz bu ihtiyara yaklaþýp Türkçe olarak selam verdiðinde, karþýsýndaki meczup görünümlü kiþi donuk yüzü gülümseye dönerek aleyküm selam oðul diye mukabelede bulunur. Sonra gazetecimiz karþýsýndaki kiþinin hikayesini öðrenir, bu kiþi 9 Aralýk 1917'den, yani son Osmanlý birliði Kudüs'ten ayrýlýrken orayý muhafaza etmek üzere býrakýlan artçý birlikten imiþ, Iðdýrlý Hasan Onbaþý o günden beri de Mescid-i Aksa'dan ayrýlmamýþtýr. Evet, baþka hiçbir þey deðil ise bile Hasan Onbaþýnýn bu hatýrasý bize Kudüs'ü her þeyimizle savunmamýz gerektiðini göstermeye yeterlidir.

Evet, bugün Biden'ýn ciddi bir Ýsrail'e silah onayýyla ilgili imzasýný gördük. O da bakýyoruz ki çok çok önemli, 850 bin silah onayý. Lafa geldiðinde silahsýzlanma, þu-bu vesaire, bunlarý konuþuyorlar. Sayýn Biden, sözde Ermeni soykýrýmýnda Ermenilerin yanýnda yer aldý, þimdi de ciddi manada orantýsýz bir saldýrýyla Gazze'ye saldýran ve yüzbinlerce insanýn þahadetine vesile olan bu olayda da ne yazýk ki siz kanlý ellerinizle bir tarih yazýyorsunuz. Bunu söylemeye bizleri mecbur ettiniz, çünkü biz bu konularda çok daha fazla duramayýz, durmayacaðýz. Ve bugün de tekrar hatýrlatýyorum, 84 milyon hep birlikte Kudüs nöbetimizi devam ettiriyoruz, devam ettireceðiz.

Osmanlý'nýn yýkýlýþýyla barýþ ve huzur iklimini kaybeden pek çok coðrafya gibi Filistin topraklarý da zulümle, acýyla, kanla yakýnýyor, siz de buna destek veriyorsunuz.

Bugün Filistinliler tarafýndan El Nakba, yani felaket günü olarak adlandýrýlan 1948 yýlýndan itibaren ise bu kadim topraklardaki çatýþmalar ve istikrarsýzlýklar tek taraflý bir katliam ve hýrsýzlýk haline dönüþmüþtür. Deir Yasin katliamýndan beri hiç durmayan bu zulüm, Filistinlilerin ardý kesilmeyen göçleriyle, kamplardaki zorlu hayat þartlarýyla uðradýklarý katliamlarla süregelmiþtir. Elbette bu kötü fotoðrafýn ortaya çýkmasýnda ve sürmesinde Filistinlilerin kendi aralarýndaki çekiþmeler ile kimi Arap ülkelerinin meseleye bakýþ açýlarýndaki yanlýþlar da etkili olmuþtur. Her ne olursa olsun bize düþen görev, mazlumun yanýnda yer almak ve onun hakkýný, hukukunu gözetmektir.

Ýsrail'in 1967 savaþýnýn ardýndan Birleþmiþ Milletler kararlarýný hiçe sayarak saldýrýlarýna devam etmesi, bölgedeki acýlarý derinleþtirmiþtir. Sadece 1948 ile 1967 yýllarý arasýnda 3,5 milyondan fazla Filistinli yurtlarýndan edilerek mülteci durumuna düþürülmüþtür. Lübnan'ýn 1982 yýlýndaki iþgali sýrasýnda Sabra ve Þatilla kamplarýndaki binlerce savunmasýz sivil Filistinli mültecinin hunharca katli dahi dünyayý Ýsrail'i durmak için harekete geçirmeye yetmemiþtir. Filistin halkýnýn intifada olarak adlandýrýlan Ýsrail saldýrýlarýna karþý sivil itaatsizlik eylemleriyle kendini, evini, vatanýný koruma mücadelesinin hep yanýnda olduk, olmayý da sürdüreceðiz.

Sýnýrlarý hala belirsiz olan Ýsrail Devleti Siyonist hayaller peþinde koþan siyasetçilerin ve insanlýða karþý suç iþlemeyi mubah sayan radikallerin elinde bir terör aygýtýna dönüþmüþtür. Fanatik Yahudiler 1995'teki barýþ görüþmeleri sýrasýnda Filistinlilere taviz vermekle suçladýklarý kendi Baþbakanlarýný dahi öldürmekten çekinmeyecek kadar iþi ileriye götürebilmiþlerdir.

Evet, bir Yahudi Baþbakan -ismini vermeyeceðim- bana öyle demiþti, Generalliðimde ne zaman ki Filistinlileri öldürüyordum, bana en büyük zevki o veriyor demiþti, bunu ziyaretimde Türkiye Cumhuriyeti'nin Baþbakaný þahsýma söylüyordu. Bunlarýn cibilliyetinde bu var, bunlar kan emmekle ancak doyar. Filistin halkýna sürekli demokrasiyi ve meþru hak arama yollarýný tavsiye edenler, diplomasi alanýndaki mücadelelerinde Filistinlileri hep yalnýz býrakarak riyakarlýklarýný ortaya koymuþlardýr. Ve bunlar zaten terörden gelmiþlerdir, hepsi terör içerisinde yetiþmiþlerdir, þu andaki o da ayný. Ýsrail'in 2008'den itibaren Gazze'ye ve diðer Filistin hedeflerine yönelik saldýrýlarý da uluslararasý alanda yeterli karþýlýðý bulamamýþtýr.

Ülkemizden Filistin'e yardým için giden bir uluslararasý yardým organizasyonuna da uluslararasý sularda saldýran Ýsrail hukuk tanýmazlýðýný burada bir kez daha göstermiþtir.

Ya bunlar yavrularý öldürecek kadar katil. 5 yaþýnda, 6 yaþýndaki yavrularý öldürecek kadar bunlar katil. Kadýnlarý yerlerde süründürerek öldürecek kadar katil. Yaþlý insanlarý öldürecek kadar katil, bunlarýn eþi benzeri yok.

Ve ayný suda maalesef beslenenler de bunlarý destekliyor.

Ýsrail'in 2016 yýlýnda Birleþmiþ Milletler Güvenlik Konseyi'nin iþgal altýndaki Filistin topraklarýnda bulunan yasa dýþý yerleþimleri hemen durdurmasý kararýný tanýmadýðýný açýklamasý bile bu haydut devlete, bu terörist devlete karþý etkin tedbirler alýnmasýný saðlayamamýþtýr. Tam tersine, Amerika'nýn ve onu takip eden kimi ülkelerin 2017 yýlý sonunda Kudüs'ü Ýsrail'in baþkenti olarak tanýdýklarýný ilan etmeleri bu katil devletin kan dökme iþtahýný artýrmýþtýr. Üstelik bu korsan adýmla 1967 anlaþmasýnýn temelini teþkil eden baðýmsýz Filistin Devletinin Baþkentinin Doðu Kudüs olacaðý hükmü de fiilen uygulanamaz hale gelmiþtir.

Ýsrail'in artýk her Ramazan ayýnda tekrarlamayý alýþkanlýk haline getirdiði saldýrýlarý ve katliamlarý 2021 yýlýnda da özellikle de bu Ramazan Bayramýný hepimize zehir etmiþtir. Bir yandan Kudüs'ün mahremiyetine el uzatan, diðer yandan Gazze'deki sivilleri insafsýzca bombalayan, içinde medya gruplarýnýn olduðu devasa bir binayý da bombalayarak yerle bir edenler iþte bu terör devleti Ýsrail'dir.

Ýsrail kendini savunan Filistinlilerin direniþlerini zulmüne bahane etmekten de geri durmuyor. Ýsrail'in bombalayarak, kurþunlayarak, araçlarla üzerinden geçerek katlettiði onlarca masum çocuðu, yüzlerce masum sivili, evlerini yýktýðý, sürekli taciz ederek göçe zorladýðý on binlerce Filistinli aileyi görmezden gelenler Tel Aviv'e atýlan füzeleri öne sürerek insanlýðýn vicdanýný gölgelemeye çalýþmaktadýr. Kaç tane roket atmýþlar, attýklarý roketlerle acaba yok olan nedir; bir de bunu açýklayýn ya. Ama siz orantýsýz güç kullanýyorsunuz ve siz savaþ uçaklarýnýzla birlikte Gazze'ye bomba yaðdýrýyorsunuz. Acaba Gazze'nin savaþ uçaklarý var mý? Yok. Sizde sayýsýzca, onlarla vuruyorsunuz. Kiminle neyi aldatacaksýnýz?

Ben þu anda Ankara'dan tüm dünyaya bunu seslenmek istiyorum, bunu hatýrlatmak istiyorum.

Filistinli çocuklarýn bombalarla ölmesiyle ilgilenmeyenler, Ýsrailli çocuklarýn füze seslerinden korkmasý karþýsýnda dehþete kapýlabilmektedir; þu hale bak.

Halbuki çocuklar öldürülürken deðil uyutulurken sessiz kalýnmalýdýr.

Kadýnlarý, yaþlýlarý, sivilleri öldürenler deðil koruyanlar takdir edilmelidir. Kendi ülkelerinde patlayan bir bomba için binlerce kilometre ötede taþ üstünde taþ býrakmayanlar, Filistinlilerin onurlarýný ve evlerini koruma çabasýný teröristlik olarak rahatlýkla tanýmlayabiliyor.

Filistin'de yaþanan trajediye arkasýný dönen veya açýkça destek olanlar aslýnda yarýn kendi baþlarýna gelecek felaketlerin tohumlarýný ektiklerini unutmamalýdýr.

Þu anda buradan Avrupa'ya sesleniyorum, yeri geldiði zaman dost olarak bize hitap edenlere sesleniyorum ve þu anda onlara bir þeyi hatýrlatýyorum:

Baþbakanlýk binasýna Ýsrail bayraðý çeken Avusturya devletini telin ediyorum. Böyle bir resmi makama bir terör devletinin bayraðýný çekmek terörle iz düþümü bir hayat yaþamak demektir.

Avusturya devleti herhalde soykýrýma tabi tuttuklarý Yahudilerin faturasýný Müslümanlara ödetmeye çalýþýyor.

Ayný þekilde Ýsrail'in Kudüs'te ve Gazze'de yaptýklarýna destek veren diðer ülkeler de çocuk katillerinin günahlarýna ortak olmak suretiyle tarihe, insanlýða karþý iþledikleri bu suçun karasýyla anýlacaklardýr.

Türkiye týpký Kýbrýs'ta olduðu gibi Filistin topraklarýnda da iki devletli adil bir çözümden yana olduðunu her fýrsatta ifade etmektedir. 1967 sýnýrlarý temelinde baþkenti Kudüs olan baðýmsýz egemen ve coðrafi bütünlüðe sahip bir Filistin devletinin kurulmasý için her platformda çaba göstermeyi sürdüreceðiz.

Esasen gelinen noktada artýk Kudüs konusunda ayrý bir düzenlemeye ihtiyaç olduðuna inanýyoruz. Müslümanlarýn, Yahudilerin ve Hýristiyanlarýn vazgeçilmez dini sembollerini bünyesinde barýndýran Kudüs'ün kalýcý bir barýþa ve huzura kavuþmasý için herkesin fedakarlýk yapmasý gerekiyor.

Dün Katolik dünyasýnýn ruhani lideri Sayýn Papa Fransuva ile yaptýðýmýz telefon görüþmesinde bu hissiyatýmý kendisiyle de paylaþtým. Osmanlý döneminde tüm inanç mensuplarýnýn kendi ibadetlerini rahatça yapabilmelerine, ibadet imkanlarýna sahip çýkabilmelerine imkan veren uygulamadan ilham alarak þu teklifi yapýyoruz:

Kudüs'ün üç dinin temsilcilerinden oluþan bir komisyon tarafýndan yönetilmesi günümüz þartlarýnda en doðru ve tutarlý yol olacaktýr. Aksi takdirde bu kadim þehirde kalýcý barýþý saðlamak kolay mümkün görülmüyor.

Ýsrail güvenlik güçlerinin bu korumadaki Yahudilerin Mescid-i Aksa'ya yönelik her saldýrýsý fitili ateþlenen bir bomba etkisi yapmaktadýr. Dünya tarihi Kudüs'te ateþlenen bombalarýn yol açtýðý devasa çatýþmalarýn, yýkýmlarýn, oluk-oluk akan kanlarýn örnekleriyle doludur. Bu tehdidin önüne geçmenin mevcut durumundaki en hýzlý ve etkin yolu, Kudüs'ü teklif ettiðimiz þekilde yeni bir yönetim statüsüne kavuþturmaktýr.

Birleþmiþ Milletler'i, Birleþmiþ Milletler Güvenlik Konseyi'ni, kuruluþ amaçlarýndan biri de bu olan Ýslam Ýþbirliði Teþkilatý'ný ve diðer tüm uluslararasý kuruluþlarý bir an önce ve etkin þekilde Kudüs ve Filistinli mazlumlar için harekete geçmeye çaðýrýyoruz.

Perþembe günü Türkiye'nin giriþimleriyle toplanacak olan Birleþmiþ Milletler Genel Kurulunda sorunun çözümüne yönelik kayda deðer bir adým atýlmasýný temenni ediyoruz. Dýþiþleri Bakanýmýzýn da katýlacaðý bu toplantýyý önemsiyoruz.

Ýsrail'in bombalarý ve kurþunlarý altýnda öldürülen, evleri baþlarýna yýkýlan, yurtlarýndan atýlmaya çalýþýlan insanlara hiç deðilse denizlerdeki balýklar, göklerdeki kuþlar, ormanlardaki aðaçlar kadar hassasiyet gösterilmesini bekliyoruz. Kudüs'ün özgürlüðüne kavuþturulmasý ve Filistin halkýnýn saldýrýlardan korunmasý için atýlacak uluslararasý adýmlar hususunda ihtiyaç duyulacak her türlü siyasi ve askeri desteði vereceðimizi bir kez daha buradan ilan ediyoruz.

Son olarak diyorum ki, bu millet de bizimdir, bu ümmet de bizimdir, bu insanlýk da bizimdir. Biz medeniyetimizden ve ecdadýmýzdan tevarüs ettiðimiz mirasa uygun þekilde bunlarýn hepsini de kucaklayarak kendimiz ve kardeþlerimiz için en doðrusunu, en hayýrlýsýný, en güzelini yapmayý sürdüreceðiz."