15 Temmuz darbe giriþiminin üzerinden 7 yýl geçti. Türkiye'nin ne büyük bir tehlikeyi bertaraf ettiðini her geçen zaman daha iyi anlýyoruz. Bu süreyi Türkiye kanýmca iyi deðerlendirdi. Darbe giriþimi, 2013'te açýða çýkan saldýrýlar silsilesinin pik noktasýydý ama onunla da bitmedi. Millet iradesinin tecellisi olan siyasi iktidar darbe ile çökertilemeyince daha sofistike yöntemler devreye sokuldu.
PKK ve FETÖ, egemen devletler düzenindeki muhataplarýmýz tarafýndan alenen kayýrýlmaya devam etti. Dahasý hepinizin bildiði gibi içeride muhalefet bloku bu iki yapýnýn ümidi oldu. En son 14-28 Mayýs seçimlerine giden süreçte bunu gördük. Adeta muhalefet blokunun suflörleri, hatta muhalefet masasýnýn mucidi olarak iþ gördüler. Neyse ki milletimizin basireti ve feraseti milli iradenin siyaset dýþý aktörlerce rehin alýnmasýna izin vermedi.
15 Temmuz'un darbeler tarihimizde sonu olmasýný umut ediyoruz. Bu bir temenni ancak bunu temenni olmasýnýn ötesine taþýyacak þartlarý da haiz.
Madanoðlu cuntasýný saymaz isek -ki bence mahiyet ve cesamet olarak da kýyas kabul etmez, ilk kez bir darbe amacýna ulaþamadý ve milletçe bastýrýldý. Bu Türkiye'de bir daha darbe yapýlamaz cümlesini kurabilmemizin en önemli dayanak noktasý bana kalýrsa. Yeniden darbeye heves edenler çok olur, niyet edenler dahi olabilir. Ancak milletin gösterdiði direniþ cesareti ve siyasi iradenin dik duruþu bir milat oldu. Dolayýsýyla bundan sonra milli iradeye karþý geliþecek her teþebbüs 15 Temmuz hafýzasýný hesaba katmak durumundadýr. En ince hesaplarý yapsalar, dünyanýn tüm süper güçlerinin desteðini alsalar da milletin direniþi hesaba katmak zorunda kalacaklar.
15 Temmuz'u evvelki darbelerden farklýlaþtýran en önemli husus, darbenin milletçe ve siyasi iradenin dik duruþuyla bastýrýlmýþ olmasýdýr.
Ancak baþkaca pek çok husus daha var, farklýlýk olarak altýný çizebileceðimiz.
Hiçbir darbe olumlu hatýrlanmaz. Fakat, darbenin bastýrýlabilmiþ olmasý, olumlu tecrübelere ve sonuçlara vesile oldu.
Darbenin yapýlýþ biçimi, toplumsal hafýzamýzda derin bir iz býraktý. Bizi millet yapan önemli milatlardan biri olarak anýlacak. Darbenin bastýrýlabilmesi sayesinde asker ve sivil bürokraside FETÖ temizliði daha da hýzlanabildi.
Önceki darbelerde, darbenin bir sahipleneni olurdu. 12 Eylül'ün Kenan Evren'i, 28 Þubat'ýn Çevik Bir'i, Hüseyin Kývrýkoðlu'su vardý. Bu isimler darbeyi sahiplendikleri gibi "Bugün olsa yine yaparýz" diyecek kadar da darbeci kafalarýyla övünen isimlerdi. 27 Mayýs'ý ise sol-Kemalist taife hiçbir zaman darbe olarak görmedi. 15 Temmuz'un askeri komuta içinde öne çýkan bir sahibi olmadý. Darbe, Yurtta Sulh Cihanda Sulh Konseyi adý altýnda FETÖ'nün sivil imamlarý tarafýndan yönetildi. 15 Temmuz darbesine dair yapýlan-yapýlacak çalýþmalarda dikkate alýnmasý gereken hususlardan biri de bu.
27 Mayýs'ta Baþbakan ve Bakanlar asýldý, 12 Eylül'de yaþý büyütülüp idam edilen gençler oldu. 28 Þubat'ta toplumun çok büyük bir kýsmýný eðitim ve çalýþma hayatýndan dýþlayan uygulamalar hayata geçirildi. 15 Temmuz'da ise ilk kez milletin silahlarý millete doðrultuldu. 252 vatandaþýmýz, asker kýlýklý FETÖ'cülerin ateþ emriyle þehit edildi. Ve yine ilk kez devletin ve milletin en üst kurumlarý bir ilk olarak darbeciler tarafýndan bombalandý. Bunlar ancak bir ülke iþgal altýnda iken yaþanabilecek þeylerdi. Bu yüzden çoðu kiþi 15 Temmuz'u bir darbe giriþimi olmaktan çok ülkenin iþgal giriþlimi olarak algýladý.
Darbeyi bastýrmýþ olmak, ilk kez kapsamlý bir darbe yargýlamasý tecrübesine vesile oldu. Çok kýsa sürede tüm temyiz süreçlerine açýk bir yargýlama gerçekleþtirildi.
Türkiye, 15 Temmuz'u bastýrarak sadece demokrasisini kurtarmadý, devleti bir habis ur olarak içeriden çökertemeye ayarlý FETÖ'yü tasfiye ederek devlet kapasitesini de artýrdý. O günden bu yana Türkiye tüm kurumlarýyla tüm alanlarda çok daha verimli ve etkili çalýþabiliyor.