2020 zorlu bir giriþ yaptý, hem dünyada, hem ülkemizde.
Suriye krizi sadmelerini arttýrak bizi güvenlik çizgisinden teyakkuz çizgisine geçirtti... Ýdlip’te yaþanan insanlýk krizi artýk kapýmýzda. Bu insani krizi tek baþýmýza göðüslemeye çalýþýrken, önce deprem dalgalarýyla sarsýldýk ve Elazýð-Malatya hattýnda can evimizden vurulduk... Daha gözümüzün yaþý kurumadan Bahçesaray’dan beyaz deprem, ‘’çýð’’ haberleri geldi. Gerçekten de göz gözü görmez o tipinin içinde, canla baþla gerçekleþen kurtarma çalýþmalarýna, canhýraþ bir koþuþturmacaya tanýk olduk. Tipinin içinde saða sola koþuþurken, güçlükle fehmedilen kardeþlerimizi göz yaþlarýyla ve dualarla, kalplerimiz sýkýþarak seyrettik... Bu arada Çin’de patlak vererek, dalga dalga geniþleyen, tüm dünyayý esir almaya namzet, korona virüsü haberleri eþliðinde devam ediyordu kalp çarpýntýlarýmýz. Derken Sabiha Gökçen havalimanýndan gelen acý haber, parçalanan uçaðýmýz ve yine gözyaþý, yine kan revan içinde kalýþýmýz milletçe...
Allah, insanlýðý maðfiret etsin, baðýþlasýn, kerem etsin..
Allah, milletimizi her türlü kazadan, beladan, felaketten korusun... Cuma günü Rum suresi 41.ayeti sarsýlarak okudum: ‘’Ýnsanlarýn kendi elleriyle yapýp ettikleri yüzünden, karada ve denizde düzen bozuldu. Böylece Allah, dönüþ yapsýnlar diye, iþlediklerinin bir kýsmýný onlara tattýrýyor’’ diyordu Kur’an... Biz dünyanýn dengesini bozdukça, bozulan ahenk karþýmýza afetler olarak çýkýyor. Klimatif dengenin sarsýlmasý, doðal olan yiyeceklerden uzaklaþmamýz ve modern yaþam stresi bizi insanlýktan uzaklaþtýrýyor. Yarasadan insana hýzla geçen ve adeta kýyamet alameti gibi dalga dalga geniþleyen bir tehdidin altýndayýz. Allah yardýmcýmýz olsun...
***
Böyle zamanlarda toplumca kenetlenmemiz gerekiyor. Siyasal görüþ farklýlýðý, mesafeler, uzaklýklar, yakýnlýklar mesele olamamalý, hemþehrilik veya akrabalýk halkasýnýn ötesine çýkabilmeliyiz. Neticede ayný depremde sarsýlýyoruz, ayný çýðýn altýnda kalýyoruz, ayný uçakta uçuyor veya düþüyoruz. Türkiyemiz de böyle. Ýtiraz edenler olsa da, ayný gemideyiz. Afet anlarýnda, tüm kültürel, etnik, inanç, dil, renk giysilerimizden sýyrýlarak, safiyane insanlýðýmýzla burun buruna geliyoruz. ‘’Safiyane insanlýk’’, acziyetini, öz iradesiyle birlikte meczederek hayatta kalmaya odaklanan kiþisellik demek. Ama bu kiþisellikte öyle çok benziyoruz ki birbirimize. Aðzýndan kan gelen her insanýn, insiyaki olarak elinin tersiyle kaný silmesi kadar birbirine yaklaþan refleksler, tavýrlar... Mesela o çýð haberini alýr almaz koþan köylüler, çýðýn altýndakileri hiç bir þekilde sorgulamadan, ama insan evladý olduklarýný bilerek, yaydan fýrlamýþ ok misali kurtarmaya çýktýlar. AFAD müdürümüz, Mehmetçiklerimiz, köylü kardeþlerimiz ayný çýðýn altýnda dondular... Sevinçler kadar yaslarda da bizi millet yapan bir usare vardýr.
Ne var ki bu felaketleri halen birer görsel medya iþtahýyla sürümde!
1-Çýð felaketi görüntüleriyle ayný anda, Cumhurbaþkanýmýz’ýn mitingini yan yana vermek hiç doðru deðildi mesela... Milletin vicdanýný kanatmaktýr bu!
2-Keza kýymetli bir siyasetçi ve yöresinde çok sevilen Gülþen Orhan arkadaþýmýzla ilgili verilen yanlýþ haber de hem moral ve onur kýrýcýydý, hem de alelacele yapýlmýþ bir medya hatasýydý. Özür dilendi. Ama damgasý yerinde kaldý.
3-Yine her gün, her saat, parçalanmýþ uçak üzerinden güya uzman kiþilerle yapýlan uzun açýklamalar, havayollarýnda dünya çapýnda bir isim olan Türkiye’mizin aleyhine bir algý oluþturuyor, bunu dahi fark etmeyen bir iþtahla, tam gün kesintisiz parçalanmýþ uçak görüntüsü... Baþ döndürücü bir aymazlýk...