6 gün süren katliam molasının ardından Gazze kasabı Netanyahu katliama kaldığı yerden devam etmeye başladı.
ABD'den gelen "insanı aranın uzamasını destekliyoruz ama kalıcı ateşkesi desteklemiyoruz" açıklamasından da aldığı cesaretle İsrail, kuzeydeki soykırımı güneyde de devam ettiriyor.
Dünya kamuoyu ayakta. Soykırımı destekleyen siyasilere tepki her geçen gün büyüyor. Dünya başkentlerinde kitlesel protestolar yapılıyor ama tüm bunlara rağmen İsrail, çocuk katliamına devam ediyor.
"Ne kadar kısa sürede ne kadar çok çocuk katledilebilir?" İsrail her gün kendi rekorunu egale ediyor. Netanyahu ile yarışabilecek kimse yok.
Netanyahu, 'Holokost'un mucidi Hitler'le yarışıyor.
Öyle korkunç şeylere tanıklık ediyoruz ki Filistinli çocuklardan başka hiçbir şey için kalem oynatmak gelmiyor insanın içinden.
Gazze'de yaşanan vahşetin görüntülerini izledikten sonra dönüp kendi çocuklarımıza sarılamıyoruz.
Yüzümüz yok evlatlarımızın yüzüne bakmaya.
Bir şeker ambalajı gibi kefenlenmiş bebekleri seyredip akşam yemeğine oturuyoruz ama.
Bombalanan hastanelerde kuvözlerde yeni doğan bebeklerin ölüme terkedilmiş ve çürümüş bedenlerini bir filmde izlesek yönetmenin hayal dünyasına küfrederiz. Gerçek hayatta olmayacak kötülükleri insanın zihnine taşıdığı için "psikopat, ruh hastası, sapık" falan deriz.
Çok muhtemelen sakıncalı içerik olarak değerlendirilir ve sansürlenir. İsrail sayesinde sansürsüz şekilde ne kadar vahşet varsa tanık olduk, izledik.
Artık görmemiş, izlememiş, tanık olmamış gibi yapamayız.
Yaparsak kör oluruz, elimiz kuruz, dilimiz tutulur.
Şahidi olduğumuz bu büyük katliam, İsrail ve ABD işbirliği ile işlenen bu insanlık suçu karşısında hayatımıza eskisi gibi devam edersek şayet daha büyüğüne, daha korkuncuna, daha yıkıcısına davetiye çıkarmış olacağız. Çünkü amansız katliamı durdurabilecek tek şey vicdanlı insanların haykırışı. Filistin'in başka kimsesi yok!
Öncelikle gücümüzün farkına varmalıyız. Asla kurmamamız gereken cümle; "Elimizden bir şey gelmiyor."
Hayır! Elimizden çok şey geliyor.
Gazze direnişi bir milat, Gazze direnişi bir diriliş muştusu, buna yürekten inanalım.
Evvela şunu bilelim; Filistin'e destek adına kurduğumuz her cümle, attığımız her taş, almadığımız her marka önce kendimiz için. Tarihin bu anında, dünya tarihi içinde belki okyanusta damla olacak bir zaman diliminde durduğumuz yer bizi insan kılacak.
Öyle bir an ki bu, dünyadaki tüm vicdanlarını birbiriyle kaynaştırabilme imkânı sunuyor.
Dindar ya da seküler bir Yahudi ile Siyonist işgale ve katliama karşı aynı cümleleri kurabiliyoruz.
Kötülüğün bu kadar çıplak olduğu zamanlar azdır. Kötülük çıplaklaştıkça iyiliği çoğaltır. Bugün dünyanın vicdanlı insanları ile birlikte Filistin halkının haklı davasına omuz veriyoruz. Siyonist işgal ve katliama karşı çıkarak esasen kendimiz için de bir şey yapıyoruz.
Çoğu zaman çoğu şey için beyaz ve kara yoktur, gri alan çoktur. Ama bu öyle değil, iyilik ve kötülüğün bu kadar net şekilde karşı karşıya geldiği az örnek vardır. İsrail'in Filistin'de işgalci olduğu, işgalini sürdürebilmek için çocukları dahi dünyanın gözü önünde katletmekten çekinmediği, tüm uluslararası sözleşmeleri ihlal ettiği, tüm savaş suçlarını işlediği ve aleni biçimde soykırım uyguladığı ortada. Bizim için gri alan yok. Ve bu öyle bir şey ki Filistin'e desteğimizi alenileştirmediğimiz müddetçe İsrail'in katliamını desteklemiş oluyoruz.
Hareketsiz kaldığımız her an, yapabileceğimiz en küçük şeyi yapmaktan erindiğimiz her durumda İsrail'i zulmüne destek oluyoruz. Çünkü işgal ve katliam devam ediyor.
İsrail'i kimse bombalamayacak. İsrail'i durduracak tek güç kamuoyu vicdanı. Sokağın sesi. Sen, ben, biz yani.
Ümitsizlik yok, ümitsizlik haram!
Filistin'deki çocuklar bile ümitsiz değilken.