Amin! Amin! Amin!

Hepsine birden sarılmak istiyorum o çocukların. Kucaklamak, başlarını okşamak, yanlarına uzanmak, koklamak istiyorum her birini.

Ölü bedenlerini yerden kaldırmak, yaralarını sarmak, titreyen dizlerini ovmak istiyorum. Kaç taneydiler acaba, hepsine birden yetişebilir miyim, bilmiyorum.

Oyunları bitmemiş, şarkıları yarım kalmış, daha yeterince sevilmemiş küçük bedenleri... cennet kokularını içime çekmek istiyorum.

Daha dün şarkı söyledikleri o hastanenin bahçesinde kalan heveslerini, yarım bıraktıkları şarkılarını, yapacakları yaramazlıkları düşünüyorum.

Annelerini sedyenin başında cennete uğurlayan Mustafaların, kardeşlerine son nefeste şahadet getirten Muhammedlerin intikam yeminlerine amin diyorum. Amin! Amin! Amin!

Kefenledikleri çocuklarına özgür Filistin için söz veren babaları izliyorum; başka çocukları tedavi ederken kendi evladının öldürüldüğü haberini alan babaları, evlatlarının cenaze namazını kıldıranları...

Artık kimsenin yenemeyeceği o acı eşiğinin İsrail'e yaşatacaklarını düşünüyorum.

Bu yüreğimi soğutmasa da artık iyice biliyorum, İsrail terörü kendi kendini yok etmeye her geçen gün daha da yaklaşıyor.

Çocukları için feryat eden anneleri izliyorum, deli divane olup bir sağa bir sola koşturuyorlar...

Onların yerine koyuyorum kendimi. Onlarla Gazze sokaklarında koşuyorum. Cennete giden yavrulara azık hazırlıyorum. Cennetten gelen gülüşlerini duyuyorum. Güzel kokuları geliyor burnuma, biraz sakinleşiyorum.

Sonra hastane koridorlarına dağılmış bedenleri görüyorum. Korkudan donakalmış Ayşelerin, Zeyneplerin irileşen gözlerine değiyor gözlerim.

Tekrar dansa kalkıyor bedenim, Filistinli annelerin ölüm dansına.

Kimse ayak uyduramaz onlara, öyle deli divane dans ediyorlar ki, öyle deli divane evlatlarını arıyorlar ki...

Ancak bir kurşun yetişebilir hızlarına.

Tek tek tüm annelerle salavatlaşıyorum. Ancak öylece yeniden anne oluyorum.

Başı gövdesinden ayrılmış bir çocuğun annesine ne demeliyim mesela.

Korkudan zangır zangır titreyen o ay yüzlü, kara gözlü yavrucağın annesine...

Susuyorum ve bir kurşun olmak istiyorum.

Kurşun olmak ve İsrail'in Demir Kubbesi'ne yağmak, Netanyahu denen katilin işkencesi olmak istiyorum.

İsrail'i kuran fikre her bir İsraillinin lanet etmesine sebep olacak bir gazap için el açıp dua ediyorum.

Bütün duaları edip edip bitiriyorum. Edilmemiş hiçbir dua kalmasın.

Yeryüzünde bozgunculuk çıkartan herkesi Allah'a havale eden duaların hepsini ediyorum. Sonra da tüm intikam yeminlerini içiyorum.

Yüzlerce kadın, çocuk, hasta ve yaşlının bedenlerinin parça pinçik edildiği hastane katliamı için "Siz yapmadınız ama birçok insan ne yazık ki öyle düşünmüyor" diyen Biden'ı izliyorum. Netanyahu ve Biden; iki katil sarılıyorlar.

Birlikte haşrolsunlar.

Öldürdükleri çocukların kirpiklerinin sayısı kadar görünmez iğneler kaplasın vücutlarının her tarafını.

Ne oturabilsinler ne yatabilsinler.

O kirpikler adedince görünmez iğneler her an vücutlarına batsın da sebebini bilemesinler.

Gözlerini kapattıklarında öldürdükleri çocuklar gelsin önlerine. Kulakları annelerin feryadından başka hiçbir şey duyamaz olsun.

Oyunları, şarkıları, yemekleri, yarım kalan çocuklar aşkına, evlatları için deli olmuş anneler aşkına; İsrail'e asker yazılan her kim varsa; emir veren, emre uyan katil sürüleri... yaşamak işkenceniz olsun.

Kurtulmak için ölmek isteyin ama ölemeyin.

Muhammedler, Mustafalar, Ayşeler, Fatmalar aşkına;

Kızıl Deniz yeniden yarılsın; kim ki bu Siyonist soykırımı destekliyor, Allah'ın en büyük felaketi ile orada helak olsun.