14-15 Kasým günleri, bir konferans için gittiðim Tokat'ta, Turhal ve Niksar'a da uðradým.
Uçak'tan indikten sonra dostlar beni, hafif yavaþlý, ýlýk bir havada, 35 km. uzaklýktaki Turhal'a götürdüler. 65 yýl öncelerde, 1955-58 arasýnda, orta mektepteyken, yaz aylarýnda, Samsun'dan Turhal'daki kiremit fabrikasýna -ancak çocuklar tarafýndan yapýlabilecek- hafif, ama ince iþlerde çalýþtýrýlmak üzere götürülürdüm.
Turhal'a 65 sene sonralarda tekrar gittiðimde, eski yerleþim birimlerini unutmadýðýmý fark ettim. Elbette, Turhal yine de, küçümsenmeyecek þekilde geliþmiþti. Merkez Camii'nde öðle namazýnda, cemaatin yaþ ortalamasý da, diyebilirim ki, yüzde 70 kadarý, 40-45 yaþýn altýndaydý. Yapýlan dualarda, Hoca efendi, özellikle de Filistin ve Gazze'deki korkunç barbarlýklarý lanetleyip, mazlumlara her türlü desteklerimizi göstermemiz gerektiðini dile getirirken, 'Ýnþallah' niyazlarý yükseliyordu.
*
Turhal'dan sonra, Tokat üzerinden, 60 km. kadar uzakta ve nüfusu 50 bin civarýndaki Niksar'a yöneldik. Etrafý ormanlarla, dað baþlarý sisle kaplý, ortasýndan Çanakçý deresinin geçtiði Niksar, güzel bir Anadolu þehri... Esasen Ahlat, Bayburt, Boyabat gibi, Niksar da Anadolu'nun Ýslamlaþmasýnda, en önemli merkezlerdendi.
Önce, Niksar Belediyesi'nin Kültür Müdürlüðü'nden Ahmet Bey'in rehberliðinde, 'Roma Arsenali' denilen ve düþmana karþý savunma siperleri olarak, yeraltý tünellerini gezdik.
Daha sonra, Selçuklu döneminin büyük Ýslam kumandaný Melik Daniþmend Gazi'nin türbesini ziyaret ettik. Orada, bize Doç. Dr. Hüseyin Þahin kardeþimiz teferruatlý ve derin tahkike dayalý bilgiler sundu. Keza, biyoloji öðretmeni Sezai Ocaktan, Hanife Öztürk, Bülent Beyler ve diðer kardeþler de bize, Romalýlardan kalma, hamam, köprü ve diðer 'asarýatika'dan mekânlarý ve Selçuklulardan kalma cami, þifahane ve taþ medreseleri gezdirdiler.
*
Akþam, Tokat'ta, Filistin ve Gazze baþta olmak üzere, Müslüman dünyasýnýn meseleleri üzerinde 3 saati aþkýn bir sohbet toplantýsý ve sonra da, daha dar çerçevede 2 saat kadar süren bir diðer sohbet...
15 Kasým sabahý, Tokat'ýn zengin tarihî mekânlarýný gezdik. Hele de Selçuklu dönemi camileri, taþ medreseler, þifahanelerin her biri bugün de halkýn hizmetine sunulmuþ.
Bir 'açýk hava müzesi'ni andýrýyor Tokat...
Yeþilýrmak üzerine, halkýn rahat nefes almasý için, üzerinde kayýk gezintileri yapýlabilen bir gölcük oluþturulmuþ Tokat Belediyesi tarafýndan. Hemen herkes bu hizmeti alkýþlýyor.
Bu vesileyle, Belediye Baþkan Yardýmcýlarý Mustafa Bandýr ve Ahmet Yaraþ beylerle, baþta Halis Tel, Ekrem Özer ve Ahmet Ar ve diðer kardeþlere teþekkürler.
*
Ve dün sabah, 10'00'da, (merhum) Sezai Karakoç'un vefatýnýn 2. yýldönümünde, Þehzade Camii haziresindeki kabri baþýnda anýldý. Sonra da, Bayezid Meydaný-Laleli arasýnda bulunan Simkeþhane'deki Ýstanbul Ýl Kültür Müdürlüðü salonunda Sezai Karakoç için bir anma programý vardý. Önce, 10 yaþlarýnda Adem isimli 'pýrlanta gibi siyahi bir yavru'muzun güzel Türkçesinden, Sezai Aðabey'in 'Kudüs' þiirini dinledik. Ahmet Emre Bilgili'nin sunuculuðunda, Ýl Kültür Md. Coþkun Yýlmaz'la Prof. Cengiz Tomar'ýn konuþmalarý ilgiyle dinlenildi. Ayrýca, Cengiz Tomar Bey'in 'Nizar Kabbani'den ve Mahmut Derviþ'ten tercüme ettiði þiirlere ayrý bir yazýda deðinmek gerekiyor.
Þimdilik, þu kor parçasý mýsralarý tekrarlayalým:
'(...) Ey Kudüs, parmaklarý yanan kýz çocuðu gibi, / Hüznün var gözlerinde... / Ey, gözkapaklarýnda dev damlalar dolaþan hüzünler þehri Kudüs! / Kim durduracak üzerine çullanan düþmaný... / Ey, dinlerin incisi / Kim silecek kanlarý duvarlarýndan... / Ama yarýn, çatýlarýna geri dönecek göçmen güvercinler.'
'Ve sen ey Yahudi, ancak kendi ruhunu ateþe attýn, kendini cehennemleþtirdin. / Bir gün azgýnlýðýnýn sonu gelecektir.' ve 'Bize yapýlanlarý yapan sen deðildin, bizim kendi günahýmýzdýr...' gibi ibareler, bugün yerini daha bir buluyordu.