İbrahim Güneş
İbrahim Güneş
Tüm Yazıları

''Gecelik''

Sosyal medyadaki etiketi görünce ister istemez yine neymiş bu kadar gündem olan diye baktım.

Meğer bizim Olimpiyat Milli Takımı'nın kıyafetleriymiş.

"İsrail renkleri" diyen de var

"Pijama, gecelik gibi olmuş" diyen de...

Ben İsrail'i Olimpiyatlardan atmadıkları için zaten takip etmiyorum.

Paris Olimpiyatları ölü doğdu gibi...

Bir de zaten LGBT şovuna döndüğü için zaten eleştirilerin odağındaydı. Cinsel organ teşhirine kadar varan şovlar ekranlara yansımış.

Yani Paris kafası zaten biraz marjinaldi artık işin çivisi çıkmış gibi.

Bu yüzden belki normalde bu kadar göze batmayacak olan bizim sporcuların kıyafetleri de tuz biber oldu sanki.

Benim bakış açım, "Moda insanın kendisine yakışanı giymesidir" şeklinde, ama ne yalan söyleyeyim. Kıyafetleri ben de beğenmedim.

Takdir sizin...

MESELE KÜFELİK OLMAK DEĞİL

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2 cümle kurdu.

CHP'nin kimyası bozuldu.

Açık söylemem gerekirse uzunca bir süre sonra ilk kez muhalefet bu kez savunma pozisyonundaydı. Yani Erdoğan, eski günlerde olduğu gibi söylem ve gündem üstünlüğünü ele aldı.

Peki ne söyledi.

Aslında herkesin malumu, yerel yönetimlerin borç sarmalına dikkat çekti.

Sürekli emekli istismarı yapa CHP Genel Başkanı Özgür Özel'e seslendi; "Emeklileri bu kadar çok düşünüyorsan. Talimat ver. CHP'li Belediye Başkanları SGK'ya olan borçlarını ödesin" dedi.

Sonrasında nasıl bir ipe un sermeler,

Kırk dereden kırk su getirmeler...

"Vay efendim CHP'li belediyeler çalışamasın diye yapıyorlar"

"Yok efendim gerekirse biz o çöpleri elimizle toplarız"lar

"Biz o borçları AK Partili belediyelerden devraldık"lar

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, kurmayları, belediye başkanları nasıl bir defansa geçti anlatamam. Hadi onları anladık peki ya yıllık 14 milyon lira maaş aldığı yazılan gazeteciye ne demeli? Ya da 22 milyon liralık Roma turundan boy boy poz paylaşan gazeteci...

Hayır anlamıyorum da, sosyal demokrat anlayış, işçinin emekçinin hakkı olan SGK primlerini yatırma bırak batık kalsın mı diyor?

Bu fondaş, candaş, mangırcı gazeteciler koro haline gelmiş.

CHP'nin borcunu savunmak için hançerelerini yırtıyor.

Biri de çıkıp demiyor ki "madem SGK primini bile ödeyemiyorsun. İBB'nin kadrosunu niye 80 bin kişiden 112 bin kişiye çıkardın?"

Öte yandan muhalefetin tüm tezleri de çöktü.

Zira Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, tüm borç dökümünü madde madde paylaştı.

En borçlu beş belediyenin CHP'li olduğunu açıklaması, borcun yüzde 67'sinin CHP'li belediyelere ait olduğunu söylemesiyle süngüler düştü.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Bursa'da küfe şov yaptı.

Arkadan ve yandan iki kişinin desteğiyle boş küfeyi sırtlayan Özel, hoş ama boş bir şov yaptı.

Zira Erdoğan'ın küfesini 22 yıldır alt ve üst yapı yatırımlarıyla, terörle mücadeleyle, milli teknoloji, savunma, enerji hamleleriyle dolduruyor.

Daha yeni çığır açan teknolojilerde 30 milyar dolarlık teşvik paketi açıkladı.

Hidrojen, elektrikli araçlar, büyük veri yönetimi, çip fabrikası, yeşil enerji yatırımları diye uzunca bir liste paylaştı. Yeni Erdoğan,

"Önce pastayı büyütelim, sonra adilce bölüşelim" mesajı veriyor.

Biraz daha sabırla koruktan helva olacak hep birlikte göreceğiz.

Buradan net olarak söyleyeyim.

Sadece CHP değil, ister AK Partili olsun, ister MHP, İYİ Parti ya da diğerleri herkesin SGK borçlarını yatırması gerekiyor. Zaten devlette uzun vadeli bir ödeme planı sunuyor. Sanki her an hacze gelecekmiş gibi bir rüzgar estiriliyor. Burada her daim yolsuzluk, usulsüzlük, rant ile anılan ve her daim de CHP'li zihniyetin yönettiği Şişli Belediyesi'ne de bir parantez açmak lazım...

Özetle şöyle diyoruz...

Sen Şişli Belediyesi'sin; 1 milyar 800 milyon liralık SGK borcu da nedir?

Ve son bir not Pazartesi günü maaşlarını alamayan işçiler Şişli Belediyesi önünde büyük bir eylem yapmaya hazırlanıyor.

Ne diyelim işçinin alın teri kurumadan hakkını vermesini beklemek Şişli için biraz lüks galiba. Unutmayın, mesele küfelik olmak değil küfeyi doldurmak ve taşımakla ilgili...

AH BE TURİZMCİ KARDEŞ

Benim çocukluğum, gençliğim Sultanahmet'te geçti.

O zamanlar bir deyim vardı.

"Eminönü'nde sirkeyi çorba diye satsan, bir içen bir daha içmese yine de milyoner olursun" derlerdi.

Bir de eski otogar dönemlerine atıfla, tekinsiz tipler için.

"Bunlar Topkapı esnafı adamı yerler ayakkabısıyla da ağzını silerler" denirdi.

Turizm cephesinde son yaşananlara baktıkça bu iki söz aklıma geliyor.

Gazeteci Ağabeyimiz Hakkı Öcal, tatil yaptığı plajdan bir fotoğraf attı.

Bomboş.

Sormuş otel müdürüne "neden böyle?" diye.

Anlattığına göre, Turizm acentelerinin yaptığı ama paylaşmadığı bir ankete göre tatile gelmeme sebeplerinde ilk sırada "kazıklanıyoruz, hissiyatı" varmış. Şimdi bu ne koysak gidiyor anlayışındakiler kafasını duvarlara vuruyor. Farkındaysanız oteller başta olmak üzere fiyatlar da düşüyor.

Zira herkes "Sezon bitiyor turist nerede diye?" soruyor.

Küçük bir hatırlatma yapmak istiyorum.

Artık dünya çok ama çok küçüldü.

Eskiden turist rehberlerinde yazan, kulaktan kulağa paylaşılan uyarılar,

artık dijital dünya sayesinde anında milyonlarca, hatta milyarlarca kişiye ulaşıyor.

Yani adın çıkmış dokuza, inmez sekize misali.

Kurunun yanında yaş da yanıyor. İşini hakkıyla yapanlar da mağdur oluyor. Ve görünen o ki herkesin kendisine bir çekidüzen vermesinin zamanı geldi de geçiyor.

TAKSİ İŞİNİ ÇÖZMEK ŞART

Taksiye yine zam geldi. Kilometrede 3-4 lira yakan taksiciler 100 lira indi bindi ücretini, kilometrede 20 lirayı az buldu. İsyan ediyorlar. Kendilerince haklı da olabilirler. Zira İstanbul'da taksi bir ulaşım değil, rant aracı. Çalışanların çoğu şoför günlük yevmiye çıkacak, taksi kirası çıkacak, yakıt masrafı çıkacak, bu arada yemek yenecek, trafik cezası yenmeyecek, trafiğin sıkışık olmadığı yerler seçileceği için müşteriye göre muamele çekilecek. İstanbul'da taksici olmak da taksiye binmek de zor. Artık kangren haline gelen bu soruna bir çözüm bulmak şart.

BİRAZ AYIP OLMUYOR MU?

CHP'yi anlamak gerçekten zor, hem avuç açıp dua ediyor, iftara katılıyor, hem de İslam'ın emirlerini tavsiye eden, hatırlatanlara nefretle yaklaşıyor.

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Görmez, Cuma hutbesinde tesettüre dikkat edelim, gençlerin erken yaşta evlenmesine, aile kurmasına destek verelim konulu bir konuşma yaptı.

CHP Sözcüsü Deniz Yücel, Meclis'te kamera karşısına geçip öfke kustu. İfadesini aynen buraya yazıyorum.

"Cuma hutbesinde kadınların yüz el ve ayakları hariç örtünmesi gerektiğni gençlerin erken yaşta evlenmesine dair bir şeyler saçmalamış. Anayasamıza göre Türkiye Cumhuriyeti'nin laik, sosyal ve bir hukuk devleti olduğunu unutmamak gerekiyor."

Pardon da, laiklik ilkesi dinini yaşamak isteyen müslümanlara Diyanet İşleri Başkanı Görmez'in camide hutbe vermesine engel mi? Görmez üstüne alınmayana bir şey demiyor ki...

CHP'yi çıldırtan ne?

Öte yandan şunun da altını çizmek lazım.

Seçim öncesi CHP'nin liderleri, adayları, iftar sofralarında el açıp dua ederken, Eyüp Sultan Camisi'nde türbe ziyaret edip, Yasin'i Şerif okurken sıkıntı olmuyor da Prof. Görmez, Cuma hutbesini irat edince mi sıkıntı oluyor?

CHP sözcüsüne net olarak soralım biraz ayıp olmuyor mu?

Peki aynı CHP'nin bugüne kadar Kilise'de, Sinagog'da ya da Alevi Dergahlarındaki sohbetlerle ilgili tek bir eleştirisini duydunuz mu?

Elbette eleştirsin demiyoruz ama Diyanet İşleri Başkanı nezdinde İslam dinine neden bu kadar öfkeli olduklarını da sormadan da edemiyoruz...

CHP'ye küçük bir tavsiye; Ya göründüğün gibi ol ya olduğun gibi görün...