Mustafa Sabri Beşer
Mustafa Sabri Beşer
Tüm Yazıları

Gökte aradığım tarikatı yerde buldum

İnsan gerek maddi gerek manevi gelişimi için hep bir arayış içindedir. Bu arayışlar genellikle ya "kariyer" alanında ya da "tarikat-maneviyat" denen alanda olur.

Hep daha iyisini bulabilmek için çabalayan insan bazen gökte aradığını yerde bulur.

Gençlik yıllarımda manevi gelişimim için en güzel yolu, yani tarikatı-manevi birlikteliği bulmak için arayış içinde olduğum zamanlar vardı. Bu amaçla ülkemizde insana manevi alanda önderlik ettiğine inandığım insanlarla görüşmelerim oldu. Amacım en iyisini ve en güzelini bularak manevi alanda terakki sağlayabilmekti.

Yaptığım arayış çalışmalarından edindiğim izlenimleri bir büyüğümle konuşurken ona, en iyi ve en güzel tarikatı-yolu, güzelliği, istikamete götürecek güzergahı henüz bulamadığımı söylediğimde bana hala kulaklarımda çınlayan şu cümleyi sarf etti: "Evladım, en güzel tarikat: Ailendir."

Zihnimde şimşeklerin çakmasına yol açan bu kısacık cümle öylesine derin hakikatleri barındırıyordu ki...

Evet, insan ailesinde huzurlu olamadıktan sonra başka yerlerde nasıl huzuru bulabilirdi?

Ailesinde sevgiyi inşa edemedikten sonra başkalarına nasıl sevgi dağıtabilirdi?

Ailesini bir arada tutamayan insan başkalarını nasıl bir araya getirebilirdi?

Ailesine güzel bir örnek olamayan insan başkalarına nasıl örnek olabilirdi?

Aile; insanı en kısa yoldan Allah'a ulaştıran yol yani tarikat.

O tarikat iyi ve güzel olamadıktan sonra diğer tarikatların iyi ve güzel olabilmesi de mümkün değil. Bu gerçeklik sadece dini manada değil. İnsanın işinde de huzurlu, mutlu ve başarılı olabilmesi aileden geçer. Aile hem maddi hem de manevi gelişimin ilk ve en önemli basamağı.

Maalesef toplum olarak bu en önemli basamağı ihmal etmiş bulunuyoruz. Bunu ihmal ettiğimiz için; gençlerimizin deizm batağına doğru kaydığından, ateistlerin sayısının artış göstermeye başladığından, LGBT gibi sapkın bireylerin sayısının arttığından sık sık şikâyet eder hale geldik. İşte bu gerçek tarikat ve yolda aradığını bulamayan gençler başka yolların peşine düşüyorlar maalesef.

Bugün ne yazık ki gençlerimize rol model olarak sunabileceğimiz insanların sayısında da hatırı sayılır bir azalma söz konusu. Gençlik yıllarımda gün boyu yaşamış olduğum olumsuzluklardan sonra Walkman'in kulaklığını takar Sultanahmet'ten Fatih'e kadar yürürdüm. Bu sırada kulaklarımda hep Ömer Karaoğlu'nun ezgileri yankılanırdı. Bir sonraki gün Taner Yüncüoğlu, bir sonraki gün Hasan Sağındık ve benzerleri...

Bu sanatçılardan dinlediğim marşlar, ezgiler bütün yorgunluğumu alarak dinç ve diri tutardı beni. Fatih Camii avlusunda arkadaşlarla buluşup sohbetler yapardık. Gençlik derneklerinin çalışmalarına katılırdık. Sürekli bir hareket ve koşturmaca içerisindeydik. Ailede ise din ve ilimle bezenmiş sohbetlerimiz olurdu.

Bizim çocukluğumuz ve gençliğimizde hatalarımız, sendelemelerimiz, boşluklarımız olduğunda bizim başımızda bir "kızanımız" vardı. Bu "kızan" bazen anne babamız bazen de bir manevi büyüğümüz olurdu. Toplum olarak asla boş bırakılmazdık.

Bugün ise gençlik dijital dünyanın dişlileri arasında sıkışmış, parçalanmış durumda. Gençliğimizde bizi diri tutan dinamikler bugün maalesef yok. Bizim koşturmacalarımıza mukabil bugün gençler, ellerindeki dijital aletlerin mahkûmu olmuş durumdalar.

İşte bu noktada yazımın başında zikrettiğim "en güzel tarikat" olan ailenin önemi ortaya çıkıyor. Dijital dünyanın esiri haline gelmiş çocuklarımızı ve gençlerimizi bu esaretten kurtaracak yegâne güç anne şefkati ve baba sevgisidir. Gençlerimizin yoluna kurulan ve kurulmaya çalışılan tuzakları boşa çıkaracak olan da ailedir.

Bugünlerde, özellikle çocuklarımızı hedef alan ve onları LGBT sapkınlığının içine çekmeye çalışan bir tuzağın köşe taşları döşeniyor. 14 ülke tarafından eşcinsel sahneler nedeniyle yasaklanan "Lightyear" isimli animasyon filmi 2 Eylül'de ülkemizde gösterime girecek. Dünyada 17 Haziran'da vizyona giren filmin ülkemizde 2 Eylül'de vizyona girecek olması da oldukça manidar aslında. Maksat okulların açık olduğu dönemde toplu gösterimler yaparak çocukların saf zihinlerini bulandırmak.

Her ne kadar bu konuda devlet kurumlarının teyakkuzda olması gerekiyorsa da asıl tedbiri anne ve babaların alması gerekiyor.

Çocuklarımızı bu tuzaktan korumanın en kısa ve etkili yolu "en güzel tarikat" olan aileden, ya da aileyi "en güzel tarikat" yapmaktan geçmektedir.