Mevlana'nýn ölümünün 750. yýlýný kutluyoruz. Kutlanan ölümü deðil, sevgilisine kavuþma gecesi. Yani Þeb-i Arus. Türkiye'de sempozyumlar, çalýþtaylar, paneller gerçekleþiyor. Toplum, yeniden kültürel ve sosyolojik derinliðiyle barýþýyor.
Mevlana ile barýþmak ne güzel! Ýnancýmýzla, edebiyatýmýzla ve mirasýmýzla barýþýyoruz. Barýþtýkça da fert ve cemiyet olarak kendimiz oluyoruz. Bundan sevinç duyuyoruz. Müktesebatýmýz ne ise onunla Mevlana'yý selamlýyoruz. Her mesuliyetli münevver ve bilim adamýnýn da yapmasý gereken bu. Þeb-i Arus ile Mevlana'nýn ölüm gününde düþünceleriyle diriliyoruz!
Mevlana ile iliþkide baþka bir geliþme daha var ki insaný üzüyor. Buna "Mevlana pazarý" demek lazým belki de! Romanlar, filmler, düðünlerde "cýstak ritmler(!)" eþliðinde beyaz elbiseler içinde dönenler, turistik yerlerde yemeklerini yerken dönenler, devlet protokolü resmiyetine sunulan törenlerde dönenler... Bir dönenler güruhu doluyor ortalýða.
Mevlana bir törenler ve eðlenceler malzemesi haline geliyor. Popüler kültürün içinde dönüþüyor. Pazar ve eðlence imgesiyle birleþiyor. Mevlevilik mutasyona uðruyor. Beyaz tennure, dönen insanlar, uzun takkeler... Egzotik arzularýmýza hitap edecek hale geliyor. Hatta daha da ötesine gidiliyor. En burjuva mekânlarda, biletle girilen eðlence ve konser salonlarýnda gösteriye dönüþüyor.
Mevlana pazarý bir Mevlevilik endüstrisiyse, Mevlevi gösterileri de bir eðlence metaýdýr. Kapitalizmin taþra tarzý içinde tezahür eden bir Mevlana yorumu bunlar. Ne kadar cilalanýrsa cilalansýn, ne kadar burjuva mekânlarýnda görücüye çýkarsa çýksýn bundan ötesi deðildir.
Gösteri ve sema çok apayrý anlamlar. Gösteri de göstermek, ifþa etmek, göze sokmak, bedenle var olmak öne çýkar. 1950'li yýllarda, Konya'da turistlere hizmet etmek için devletin bulduðu bir formül o zamanlar. Vali, Mevlevileri makamýna çaðýrarak onlara tehdit karýþýmý uyarýlar yapar. Akýllarýna zikir ve sema getirmemelerini tembihler.
Mevlana gösterileri var Türkiye'de artýk. Mevlana ve Mevleviliði "gösteri" içinde imal eden faaliyetler yapýyoruz. Hâlâ sema yok ortalarda. Çünkü tekke ve zaviyelerin kapatýlmasý kanunu yürürlükte. Ancak gösteri yapýlabilir. Turizm ve pazar baskýsý ile de birleþiyor gösteri.
Hâlbuki Mevlevilik sema ile ifþa olur. Sema ile kendisini anlatýr. Sema üzerine Ýsmail Ankaravî baþta olmak üzere nice Mevlevi büyükleri risale yazmýþ. Onun anlamý üzerinde durmuþlar. Allah'la hemhâl olmanýn coþkulu bir yolu... Mevlana yoluyla katarsis... Ruhsal arýnma ve yükseliþin grupsal terennümü. Musiki ve raksýn, ilahý ruhla nefeslenme arayýþý.
Sema, mahremdir. Tekkede yapýlýr. Tekkede olanlar ona katýlýr. Bu açýdan ne seyirliktir ne de gösteri. Ne kalabalýklara bir eðlence ne de turistleri hayrette býraktýracak bir egzotizm. Sema, kolektif bilincin derinliðiyle benliðini öze çaðýrýr. Arýnma, yükseliþ ve nefeslenme. Sema, semaya kanatlanmaktýr. Ruhun ve benliðin göðü delerek baþka âlemlere seyahate çýkmasýdýr. Ýnsanýn miracýdýr.
Mevlana mirasý ve Mevlevilik kültürü, ayný zamanda bir yoldur. Ýnsanlarý ve toplumlarý yenileyen ve tazeleyen bir yol. Bu yolu pazara ve gösteriye meze haline getirmeðe karþý mesafe içinde olmalýyýz. Kültür Bakanlýðý denetiminde semanýn otantiði korunmalý. Mevleviler, semalarýný icra edebilmeli. 750 yýldýr çýktýklarý yolda yürümeye devam etmeliler cennete!
Maneviyattan doðan büyük nehrin yeniden gerçek mecrasýnda akýp gitmesine saygý göstermeliyiz. Bu da gösteriye karþý semayý selamlamakla mümkün.