Cüneyd Altıparmak
Cüneyd Altıparmak
Tüm Yazıları

Hakaret, gelir kapısı olmamalı!

Artık ünlü olmak kolay. Popüler bir isme ulaşmak, onun topluma verdiği mesajlara cevap vermek, müdahil olmak basit bir iş. Bu, ilk zamanlar hoş karşılanan bir durum iken şimdilerde insanların çok rahat suç işleyebileceği bir evreyi doğurdu. Bunun birçok sebebi olabilir. Bir hukukçu olarak gözlemlerime göre şunu söyleyebilirim: "Temasın olmaması" ve "sosyal medyada gizlenebilme imkânı" bu tür suçların işlenmesini kolaylaştırıyor.

İnsanın yolda gördüğü birisine hakaret etme ihtimali ile sosyal medya düşüncesine ters gelen bir cümle paylaşan bir fenomene hakaret etme ihtimali arasında büyük fark var. Failin mağduru tanımaması kadar önemli olan bir husus da, failin kendisini gizleyebilmesi veya ulaşılamaması durumu.

Hakaretin kolay olduğu bu mecrada hukuken bazı anlayış ve niteleme farkları sebebiyle ceza davası açılınca ilgili sosyal medya şirketinden failin kim olduğunu tespit edebilecek bilgileri ve verileri almak mümkün olmuyor. Bu durumun bilinmesi veya sosyal medya kullanıcısının kendisini bu durumda konumlayabilecek dijital bilgiye sahip olması da suç yoğunluğunu arttıran bir unsur.

Bir durum daha var ki artık tahammül sınırlarını aşar düzeye geldi. Meselenin şimdilerdeki "kara deliği" bu. Fenomenlerin, ünlülerin bir kısmı için yeni bir gelir kapısı var.

"Hakaret ettir kendine, parayı indir cebine" dönemi diyebiliriz buna.

Ne yapıyor bu insanlar? Sistem gayet basit. Sosyal medya hesabından toplumun değer yargıları, önder şahsiyetleri, genel inanış ve kabullerine dair "balıksırtı" ifadeler kullanılıyor. Bu ifadeler zaten tepki vermeye hazır kitleye servis ediliyor. Ondan sonra başlıyor hakaretler, tehditler... Sonra avukat devreye giriyor. Çok sayıda suç duyurusunda bulunuluyor. Her eylem her fail için ayrı ayrı. Sonrasında uzlaşma zemini hazırlanıyor. Şüpheliye şikâyetten vazgeçilmesi için şöyle bir teklif yapılıyor: "Şikâyetten vazgeçmek için avukat ücreti ve müvekkilimizin masraflarını karşılayın, zaten tazminat davası açsa müvekkil kazanacaktır buna göre şu kadar tutarı müvekkile ödeyin, dosya kapansın". Bu sadece bir dosya bir olay için değil. Bir mağdur hakkında ayda yüzlerce böyle anlaşma yapıldığını düşünün...

Bu durum hukuka uygun görünebilir ama asla ve asla vicdana uygun değil... Nitekim bu konuda bir savcı çok ilginç bir karar verdi. Karar özetle şunu diyor: "Müştekinin (kendisine hakaret edildiği iddiasında olan kişinin) Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen şikâyetçi olduğu çok sayıda dosyasının olduğu, müştekinin sosyal medyayı kullanarak diğer kullanıcıların kendisine hakaret edilmesini sağlamaya yönelik paylaşımlar yaparak bu durumdan menfaat sağlamak kastıyla hareket ettiği, dosya sayısı dikkate alındığında müştekinin durumu meslek haline getirdiğinin değerlendirildiği, hiç kimsenin oluşturduğu haksız bir durumdan menfaat temin edemeyeceğinin evrensel bir hukuk ilkesi olduğu, bu kapsamda kişilik değerinin rencide edildiğinden bahisle şikâyetçi olunmasının hukuk düzeni tarafından korunamayacağı tespit edilmiştir".

Kararın hukuki mahiyeti tartışılabilir. Mevcut kanuni düzenlemeler karşısında ileri bir yorum. Ancak savcının suçun unsuru olan "rencide edilme" durumunun meydana getireceği manevi durum yerine, mağdurda bir "neşeye" sebep olmasına yaptığı vurgu önemli! Ben bu yönüyle hukuka uygun olduğunu da düşünüyorum kararın.

Emsal olur mu bilinmez. Pek ihtimal vermiyorum ama bu kararın bize gösterdiği bir şey var: "Suçtan kazanç olmaz!" Bu kapsamda düzenleme yapmak ve savcıların takdir yetkisini bu odakta genişletmek de aynı paylaşım için birden fazla suç işlenmiş ise bunun soruşturma rejimini farklılaştırmak da bu durumlarda uzlaşmanın maddi boyutuna bir üst limit getirmek de düşünülebilir. Bu bir sorun ve çözülmesi gerekli!