Halký bir türlü beðenmeyen solcularýn büyük paradoksu...

Halkýn kalitesizliðinden þikâyet eden ve bu þikâyeti en filtresiz yakýþtýrmalarla yapabilen bir kitle var karþýmýzda. Bidon kafalar, makarnacýlar, kömürcüler, cahiller, fakirler gibi en kaba-saba laflarla seçkinlik taslayan, tasladýðýný zanneden, tüm bu pervasýz þýmarýklýklarý yaptýktan sonra da kendilerinin ayrýmcýlýða mahkûm edildiklerinden yakýnan bazý 'Kadýköy solcularý' mesela...

Halký beðenmeyen bu kitle için, epik tiyatronun öncüsü Bertolt Brecht (1898-1956)'in yýllar öncesinden gelen ama tazeliðini halen koruyan bir teklifi var. Brecht, sürekli olarak halkýn kalitesizliðinden yakýnan Doðu Alman Komünist Parti Genel Sekreteri'ne bir mektup yazarak þöyle demiþtir: 'Dilerseniz bu halký ihraç edin ve yerine baþka bir halk ithal edin!''

CHP taraftarlarýnýn seçimi kaybettikten sonra sýk sýk dile getirdikleri bu ''ayrýmcýlýk' üzerine düþünmek gerekiyor ve söylenecek çok söz, kapanmamýþ pek çok hesap da var... Kliþe þekliyle 'solcular ile cahiller' arasýndaki bu çarpýk bölünmenin, kültürel kilitlenmenin, toplumsal yabancýlaþmanýn temelinde, bir tekstil ürünü gibi üzerimize giydiriliveren modernleþme projesinin olduðunu bilmeden, bizim hikâyemiz çözümlenemez.

Cumhuriyet aydýnlarýnýn düþüncesine göre; Batýlýlaþma tüm sorunlarýmýzýn yegâne ilacýydý. Toplum olarak hiç zaman kaybetmeden, hýzlýca dönüþmeliydik. Tabi bu dönüþüm hiç de onlarýn istediði hýzda ve kolaylýkta gerçekleþmeyecekti. Osmanlý'ya has asýrlarý aþan kültürel birikim, medeniyet olmanýn getirdiði cihanþümul çeþitlilik ve serbestlik, dini inançlar, geleneksel hayat ve sosyolojisi, çok da kolay zaptü rapt altýna alýnýp hýzlýca dönüþemiyordu. Bu baðlamda modernleþme dönüþümünü hýzlandýrmak için bazý sert önlemler alýnacaktý. Yasaklar, cezai tedbirler, olaðanüstü hal yargýlamalarý gibi... Modernleþme maceramýzdaki ilk ciddi kýrýlmalar iþte bu sert dönüþüm zamanlarýnda yaþandý. Bir taraf modernleþme adýna Batý'ya rahatlýkla teslim olurken, bir taraf o kadar da kolay teslim olamadý, kâh cezalandýrýldý, kâh geriye çekildi, sustu veya susturuldu...

Yasalar ve idari teþkilat sistemleri, Batý'dan çeviri yoluyla iktibas edilebilirdi elbette, ama 'hiç bir çeviri, esasýn kendisi deðildir' sözündeki hikmette olduðu gibi, Batý'daki modernlik, Batý'nýn kendini inþa süreciyken, bizdeki modernleþme öykünmesi, Batý'ya hayranlýk ve teslim oluþ boyutlarýndaydý...

Batý'daki modernlik büyük ölçüde burjuvazinin yol açtýðý bir toplumsal hikâye iken ve karþýsýndaki proleter sýnýfa karþý mücadele anlamýný içermekteyken... Bizde sýnýfsal bir toplum düzeni olmadýðýndan, modernleþmenin öncülüðünü yapan burjuvazimiz ve bunu kýyasýya eleþtiren bir proletarya sýnýfýmýz da hiç olmamýþtýr. Bizdeki modernleþme, adeta taþýma suyla dönen deðirmen misalidir.

Avrupa'da okumaya giden genç Osmanlýlarýn Avrupa'nýn kýlýk kýyafetinden, edebiyatýna, alfabesinden eðitim sistemine, kadýn-erkek iliþkilerinden yeme-içme, eðlence adetlerine kadar yüzeydeki davranýþ kalýplarýna hayran olup, bunu ilerilik, geliþmiþlik olarak addederek, kendi ülkelerindeki makûs talihi, ancak Avrupa'ya benzeþmekte-taklitte görmelerinin travmatik sonucudur: Yüzeysel modernlik...

Oysa tüm hukuk fakültelerinde öðretilen þudur: 'Demokratik bilincin temel koþulu, yaþama biçimini bir ideoloji haline getirmemektir' Türkiye'deki modern kesimin veya saçlarýný kaþlarýný özenle sarýya boyamýþ, bedenine bayaðý emek verdiði, yaþýný pek de göstermeyiþinden ve bahçývan kotundan belli bir hanýmýn ''Kadýköy solculuðu''ndan bahsetmesinin altýnda yatan hikâye de budur aslýnda. Onlar, halkýn yerine iyiye ve kötüye karar vermeye öylesine alýþmýþlardýr ki, 'cahil halk'a kýzarken adeta evin ders çalýþmayan ve her fýrsatta sokaða kaçmak isteyen çocuðuna kýzar gibi kýzabilmekte, halký kulaðý çekilerek terbiye edilecek bir çocuk olarak görme saplantýsýndadýrlar. Oysa 'solcu' olmanýn koþulu, ezilen kesimlerin haklarýný savunmaktýr, onlara "doðru" yaþama biçimini öðretmek deðil! Demokrasi dýþarýdan copy-paste yapýlarak alýnmaz, onu ancak özel-öznel hikâyenizle var edebilirsiniz.

Solcu olduðunu iddia eden bir insana, halký mazur göstermeye, beðendirmeye çalýþmak ne büyük bir paradoks ne büyük bir trajedidir...

Türkiye'deki solcularýn demokrasi tecrübesi; AK Parti'nin arkasýndan çekilmeyen ve desteðini büyük bir coþkuyla vermekten asla çekinmeyen kalabalýklarý insanca, samimi þekilde anlamakla güncellenecektir.

Çünkü halký beðenmeyiþleri ile seçimi kaybediþleri arasýnda ciddi bir irtibat var...