Hayat pahalılığı sorununu kim çözer?

Yakın zamanda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı ikinci kez market alışverişi yaparken gördük. Belli ki kollar sıvanmış, konuya el atılmış...

Vatandaşın hayat pahalılığından yana şikayetleri bir süredir Cumhurbaşkanına iletiliyordu. Özellikle gıda ürünlerindeki enflasyon da zaten durumu özetliyordu. AK Parti'nin saha çalışmalarında bir süredir en çok karşılaştığı şikayet de zamlardı. Bir ürünün yanına aynı fiyatla iki kez gidemiyoruz diyordu vatandaş. Neredeyse haftada bir yapılan gizli açık zamlar, düşük gelirlileri değil orta gelirli aileleri de mutfak alışverişinde sıkıntıya sokmaya başladı.

Buna bir hal çaresi düşünmek gerekiyor. Tabii önce rasyonel verileri toplamak, sorunun kaynaklarını ayrıştırarak ortaya koymak...

Şunu biliyoruz, özellikle gıda ürünlerindeki fiyat artışında pandemi, en önemli etken olarak duruyor. Zira enflasyon sadece Türkiye'nin değil tüm dünyanın başındaki dert. Fiyat artışları, eksi enflasyonla giden ülkelerde bile vatandaşların homurdanmasına sebep olacak düzeylere çıkmış durumda.

Pandemi kadar küresel ısınma-iklim değişimi sorunu da gıdanın giderek en stratejik üretim kolu olacağını gösteriyor. İklim değişikliğinin halihazırda ortaya çıkardığı aktüel veriler bile tek başına gıda piyasasını speküle edebilecek vahamette.

Hasılı, kısaca 'hayat pahalılığı' dediğimiz alım gücünü düşüren enflasyon oranları, özellikle bu iki sebep dolayısıyla küresel bir soruna dönüştü.

Peki bu, tek başına, bizdeki pahalılığı açıklamaya yetiyor mu?

Tabii ki hayır.

Çiftçinin ürününü sattığı fiyat ile son tüketicinin aldığı fiyat arasındaki uçurum, sorunun yerel sebepleri olduğunu da gösteriyor.

Aracı kurumlar, halden çıkış fiyatı, nakliyat giderleri vs., her birinin üstüne koyduğu makul kar marjları hesap edildiğinde, tarla ya da fabrika ile market rafı arasındaki fiyat farkının hiç de makul olmadığı görülüyor.

Bunda, yaygın şube ağları sayesinde piyasayı belirleme gücüne sahip olan büyük marketlerin etkisi olabileceği değerlendiriliyor. Bu minvalde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın market ziyaretleri ve akabinde yaptığı açıklamalar bir düzenleme yapılacağının sinyalini vermişti. En son Tarım Kredi Kooperatifi tarafından açılan bir satış mağazasında piyasayı dengeleyecek şekilde bu mağazalardan ilk etapta 1000 tane açılacağını duyurdu. Bu marketlerin rekabet yolu ile fiyatları aşağı çekmesi bekleniyor. Ama bundan da önce düşük gelirliler için makul bir alternatif üretebilmek önemli.

Şimdi gelelim siyasete, en güçlü parti ekonomi partisi söylemi hepimizin malumu.

Muhalefet liderlerimizden bazılarının Türkiye'yi ekonomik olarak zora sokacak şekilde dünya kamuoyuna açıklamalar yaptığını da gördük. Turizm sezonu açılışında "Türkiye'de can ve mal güvenliği yoktur" diyebilecek kadar şuursuz olanları da...

Pandemiden medet uman, tam kapanma için ısrar edip, kapanma zamanlarında da vatandaşı kışkırtıcı açıklamalar yapan bir muhalefetimiz var, düşman başına...

Devletin pandemi süresince küçük esnafa ve vatandaşla yaptığı yardımları bir kere bile zikretmediler. Ekonomik büyümeyi dolayısıyla da istihdamı artıran yatırımları hep eleştirdiler. Ha bire hazinenin döviz rezervini dillerine dolayıp peş kuruş katkıları olmayan hazineyi boşaltacak popülist vaatlerle iktidarı sıkıştırmaya çalıştılar.

Seçime daha iki sene var; söz konusu Türkiye olunca notları kıtlaşan derecelendirme kuruluşları bile Türkiye'nin 2022 ekonomik büyümesinin yüzde 10'lara dayanacağını söylüyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın TBMM'nin açılış konuşmasındaki sözleri ekonomik büyüme, istihdam ve enflasyon konularındaki kararlılığın göstergesi:

"Makroekonomik politikalardan yapısal reformlara kadar pek çok adımı atarak, enflasyonu tek haneli rakamlara düşürmekte kararlıyız. Gıda tarafında gerek kuraklık gerekse artan girdi maliyetlerinin etkisini azaltacak tedbirler alıyoruz. Bunlardan biri de fahiş artışları anında tespit edip müdahaleye imkan sağlayacak 'Erken Uyarı Sistemidir.' Aynı şekilde rekabeti bozan, piyasadaki hâkim durumunu kötüye kullanan ve fiyatları keyfi bir şekilde belirleyen firmaların üzerine kararlılıkla gideceğiz." (...) "Birilerinin sürekli nerede diye sordukları Merkez Bankası rezervi de 122 milyar dolar seviyesine ulaşmıştır." (...) "Elde edeceğimiz büyümenin kalitesi, istikrarı, gelir dağılımı adaletini tesis etmesi ve gençlerimize yeni iş imkanları sağlaması bizim için kritik önemdedir"

Ekonomiden şikayetçi olan vatandaşa gidin sorun, partisi farklı olsa da "Sorunu kim çözer?" dediğinizde "Erdoğan" diyor.

Anlaşılan o ki "Pandemi Erdoğan'ı indirir" diye ellerini ovuşturanlar bu sefer de avuçlarını yalayacaklar.