Haydi, aşı olmaya…

Sağlık Bakanlığı’nın aşılama çalışması başladı. Öncelikli risk grubunda olanlardan geniş toplum kesimlerine yayılacak şekilde aşılar yapılacak.

Görünen o ki, herkes ya aşı olacak ya hasta olacak ya da kendisini dünyadan izole ederek yaşamaya çalışacak.

Küresel salgın hasta olan bir kişiyle başladı ve dünyada herkes bağışıklık kazanmadan veya virüs etkinliğini kaybetmeden hastalığın son bulması mümkün değil.

Aşı, devlet zoruyla yapılmıyor. Kendisini virüsten koruyabileceğini düşünenler kendi çaplarında mücadeleye devam edebilirler. Ancak hiç sokağa çıkmayan yaşlıların bile virüse yakalanmaları herkesin bir şekilde bu salgına yakalanabileceğini de ortaya koyuyor.

Toplumla iç içe olanlar, çalışanlar, bir şekilde başkalarıyla temas kuranlar için en önemli tedbir aşı olmak.

Aşı karşıtlarının bu kesimlere önerebildikleri makul bir çözüm yok. Toplumlar için açık risk ve tehlikelere karşı bilinmezliklere sığınamazlar.

Korona virüsü şu an açık tehlikedir, bir kamu güvenliği sorunudur ve ülkeleri yıkıma götürebilecek çok boyutlu etkiler yapan bir risktir.

Buna karşı devlete düşen gereken tedbiri almaktır ve aşı bu tedbirlerin başında gelmektedir.

Bireysel yaklaşımlara saygı duyulması ne kadar önemliyse kamusal tedbirlere saygı duyulması da o kadar önemlidir.

Özellikle in-aktif aşının ciddi bir yan etkisinin ve komplikasyonunun olmadığı bütün dünyadaki uygulamalarla kanıtlanmıştır. Çok hafif belirtilerin dışında aşılarla ilgili ciddi bir olumsuzluk kaydedilmemiştir.

Ancak virüse yakalanmak öyle mi?

Doğrudan korona virüsünden hayatını kaybeden milyonlarca insan ortada. Ayrıca hastalığı bir şekilde geçirenlerin yaşadıkları sıkıntılar da artık biliniyor.

En önemlisi de hastalığın vücudun farklı yerlerinde başka sıkıntılara yol açma riskidir.

Böyle bakınca virüs mü daha büyük risk taşıyor, aşı mı?

Bu sorunun cevabı da çok net.

Hastalığın ölüm riski, çektirdiği acılar ve sebep olduğu hasarlar daha büyük bir soruna işaret ediyor.

Böyle bir durumda insanları aşıdan soğutup virüse açık hale getirmek büyük bir vebaldir.

İnsanların kendilerini korumayıp yakınlarına virüs bulaştırmaları nasıl bir sorumsuzluksa aşıyla ilgili negatiflik üretip insanları riske açık hale getirmek de öyle bir sorumsuzluktur.

İnsanın kendi sağlığını korumaması ve Allah’ın emaneti olan vücudunu tehlikelere maruz bırakması İslam’a göre bir vebal olduğu gibi, başkalarının hayatını riske atacak tedbirsizlikler içine girmesi daha büyük bir vebaldir ve kul hakkıdır.

Aşı olayına sadece insanın kendisini koruması açısından değil toplumu, sevdiklerini, yakınlarını koruması açısından da bakmak gerekir.

Devlet ise hem her bir bireyi hem bütün bir toplumu hem de ülkenin umumi maslahatını düşünmek durumundadır.

Virüs sadece insanların yaşamını değil ülkelerin mukadderatını etkiler duruma geldi. Birçok ülkede küresel salgın sebebiyle ekonomiler, sağlık sistemleri, çalışma hayatı, eğitim sistemi çökme noktasına geldi.

Türkiye başarılı bir yönetim sergileyerek zararı en aza indirse de umumi bir rahatlama için gereken tedbirleri hayata geçirmek durumundadır.

Bu yüzden devletlerin alacağı tedbirler ülkelerin ve halkların selameti içindir.

Cenab-ı Allah milletimize sağlık, afiyet ve esenlik versin.