Hayrettin Karaman'a vefa

Bursa Yıldırım Belediyesi Başkanı Oktay Yılmaz'ı tebrik etmek gerek. Hayrettin Karaman'ın Dert Söyletir, Aşk Ağlatır isimli kitabının tanıtıldığı ve bestelenmiş şiirlerinin seslendirildiği bir vefa gecesi tertip etti.

Davetliler arasında Diyanet İşleri Başkanlığı da yapan Prof. Dr. Mehmet Görmez, Tahsin Görgün, Yasin Aktay, Murtaza Bedir gibi kendileri de talebe yetiştiren çok kıymetli hocalar vardı. Onların konuşmalarından aldığım notları paylaşırsam hem Hayrettin Hoca hakkında yazı yazma hadsizliğine düşmemiş olurum. Ama bir taraftan da Hoca'ya dair anlatılanlardan bende kalanların kaydını düşmüş olurum. Belki Hoca'yı tanıma, yazdıklarını okuma, sohbetini dinleme ayrıcalığına sahip insanların vermesi gereken zekatı hatırlama vesilesi olur yazdıklarım.

Böylece vefa gecesinden bir nasihat kalır geride, vefa niyetine...

Bir okuyan olur, anlatır başka birine.

Hayrettin Karaman'ı başlarız yeniden okumaya.

Yasin Aktay, Hayrettin Hoca'yı anlatırken bir borçtan bahsetti. Ödeyemeyeceği, ödeyemeyeceğimiz bir borçtan. Ödemek gerektiğini düşünürsek belki ödemeye başlamış oluruz diye geçirdim içimden.

Hayrettin Hoca, "mezhepsiz" ithamıyla suçlanmasına ve hatta tehdit edilmesine rağmen içtihat diye bir tez alıp onu bugüne kadar getirirken o da bir borcu ifa ediyordu.

1960'lar için gerçekten büyük cesaret! İçtihat kapısı ne güzel kapanmışken (!) Müslümanların çağın içinden sorduğu sorularına cevap üretmeye kalktı.

Yani Müslümanların çağdışı kalacağı bir vasatın oluşmasına "usul ve içtihat" diyerek taş koydu!

Bir tarafta yeni rejim İslam'ı yaşayan yeni nesiller yetişmesini istemiyor, bir tarafta da kendini kurtuluşa erecek tek fırka olarak gören anlayışın temsilcileri tarafından "mezhepsiz" ilan ediliyor.

Bu koşullar altında yazmak, konuşmak kolay olmasa gerek. Yasin Aktay, Hayrettin Karaman Hoca'nın imam hatip nesline tesirini işte bu 'cesaret' üzerinden anlatıyor.

Bugün kimlerin imam hatip düşmanlığı yaptığını biliyoruz. Değişen bir şey yok aslında, bir kesim laikçilik üzerinden bir kesim ise din tekelciliği üzerinden aynı yerde buluşuyor.

İmam hatiplerin, ilahiyatların açılmasındaki öncü isimlerden olan Karaman aynı zamanda İslam Araştırmaları Merkezi'nin de banilerinden. Aynı şekilde İslam Ansiklopedisi'nin de...

İSAM'ın Başkanı Mürteza Bedir'in, Hoca'nın özelliklerini sayarken "Ümmetin derdiyle dertlenen bir nesil yetiştirme gayretinde olan biri" ifadesini kullanması boşuna değil.

Hoca'nın bir diğer özelliği Türkiye'deki Müslümanların birliği için çalışması. Bunun ne kadar önemli olduğunu hala anlayabilmiş değiliz. Çok acı faturalar ödemediğimizden belki de. Ödemeyiz de inşallah.

Din üzerinden nifak çıkarmanın, ihtilafları tartışma vesilesi değil birbirini karalama vesilesi kılmanın acı bedellerini ödeyenlerden ders almak gerek. Hayrettin Hoca'nın bu gayreti ne yazık ki çoklukla taşlanmasına sebep oldu.

Tahsin Güngör'ün ifade ettiği gibi kaht-ı ricali aşmak için atılmış adımlar, ekilmiş tohumlar olarak bakmak lazım bu öncü neslin en önemli yıldızlarından bir olan Hayrettin Karaman'ın ilme adanmış ömrüne.

Borcumuzu ödememiz mümkün değil. Ancak belki borçlu hissetmemin de bir ecri vardır. Biz de o ecre talip olalım.

Mehmet Görmez "alim ve alem" tasavvurunun bir ve aynı olduğundan hareketle davası olmayanın düşüncesi de olamayacağını söylüyor. "Hayrettin Karaman akademik bir kaygıyla değil düşüncenin davaya dönüştüğü, davanın düşünceye sevk ettiği bir dertle ve aşka yazdı ve söyledi."

Hala da yazıyor ve anlatıyor.

Yıldırım Belediyesi, Hayrettin Karaman'a Saygı Gecesi'nde hocanın şiirlerinin bestelendiği bir de albüm yayınladı.

Hayrettin Karaman'ın naat ve münacaatlarını, Mehmet Kemiksiz besteledi ve gecede icra etti.

Geceyi muhteşem kılan şeylerden biri de buydu.

Bu yazı vesile olsun; Hoca'nın hiç değilse "Bir Varmış Bir Yokmuş; Hayatım ve Hatırlarım" adını verdiği üç ciltlik hatıratını okumaya başlayalım.