HDP ile PKK'nın ne ilgisi olabilir ki!

HDP Eşbaşkanı Pervin Buldan, partisinin PKK ile olan ilişkisine dair Deutsche Welle'de Nevşin Mengü'ye (başka kime olacaktı) "Yok! Açık ve net olarak söylüyorum ki Nevşin Hanım, bunu tüm izleyicileriniz de duysunlar. Bizim PKK ile herhangi bir ilişkimiz bir irtibatımız yoktur, söz konusu da olamaz zaten" demiş.

Aynı Pervin Buldan, PKK'nın, Gara'da katlettiği 13 vatandaşımızı kaçırdığı zaman AK Parti Milletvekili Öznur Çalık'a "Biraz misafir edip bırakacaklar" demişti.

Yine aynı Pervin Buldan ve arkadaşlarının PKK'nın eski elebaşısı (Artık PKK'da ondan daha fazla sözü geçenler var) Abdullah Öcalan'la görüşmesinden bir diyalog aktaralım:

"Pervin Buldan: Başkanım, son olarak birkaç kez Necdet Buldan size özel selam gönderdi. Ama Kandil'deki arkadaşların bilgisi dışında bunu size söylemedim. Son Kandil gidişimizde bu durumu da Heval Cuma'yla (Cemil Bayık) görüştüm. O da bu sefer söyleyebilirsiniz, hatta bizim de selamımızı söyleyin, buraya gelsin görüşelim dediler.

Öcalan: Evet, o neden öyle yaptı? Sorunu neydi? Bana karşı çok saygılıydı.

Selahattin de 24 saat bile geçmeden dayatılanlara boyun eğiyor.

Öcalan; Kim belirledi bunları? (HDP yönetimini kastediyor)

İdris Baluken: Seçim komisyonunun çalışmalarıyla belirlendi.

Öcalan: Kimdir bu seçim komisyonundakiler? Bunlar Kandil tarafından mı belirlendi, yoksa siz mi belirlediniz?

Sırrı Süreyya Önder: Kandil belirledi.

Öcalan: Tamamıyla mı onlar belirledi? Parti Meclisi'nde belirlenmedi mi bu komisyon?

Buldan: Hayır, parti meclisinde ya da MYK'de belirlenmedi.

Öcalan: Böyle şey olur mu? Siz niye müdahale etmediniz? Devrimci cesaretiniz mi yok? Beni niye uyarmadınız?

Önder: Başkanım yaşanan sıkıntıları size iletmiştik.

Öcalan: Kimdir bu seçim komisyonundakiler? İsim verin bana. Korkmayın, tek bir isim istiyorum. Kim yaptı bu işleri? Sorumlusu kimdir? Bütün sorumlusu Kandil'dir. Ben size benim adıma müdahale edin demiştim. Benim yetkilerimi kullanmalısınız demiştim. Selahattin'e de bunları söylemiştim. Selahattin de buradan gittikten sonra 24 saat bile geçmeden bu dayatılanlara boyun eğiyor."

Manzara ortada, iradesi Kandil ve İmralı'ya ipoteklenmiş, korkusundan Cemil Bayık'tan izinsiz selam götüremeyen biri Buldan. Tutup bir de PKK ile ne irtibatımız olabilir ki diyor.

HDP ve PKK arasında haşa bir irtibat olmadığına dair daha sayısız delil var da en tazelerini hatırlatalım; daha geçenlerde HDP Esenyurt ilçe bürosunun PKK örgüt evi olduğunu CHP'li belediyenin dezenfektan ekipleri sayesinde gördük, öyle değil mi?

Ayrıca iki yıla yakın zamandır HDP Diyarbakır il binası önünde eylem yapan anneler, çocuklarımızı PKK'ya HDP götürdü diye yeri göğü inletiyor.

Herkesin bildiği, vicdanı izanı olanların da dile getirdiği gerçekler bunlar.

Gördüğünüz gibi "HDP ve PKK arasında bir ilişki, bir irtibat yoktur, söz konusu dahi olamaz"

Kargalar bile güler buna, ama Pervin Buldan'a bu komiklik yaptırılmıştır. Yoksa herhangi bir HDP'linin "PKK ile irtibatımız yoktur" deme şansı dahi yoktur. Diyorsa şayet, bu PKK'nın emir ya da onayıyla olmuştur.

Sırrı Süreyya "ödünç oyların farkındayız" dediğinde Kandil'den nasıl da azarlanmıştı. Bizim hatırladığımızı onların unutma lüksü yoktur. PKK HDP'ye "o oylar sizin değil bizim" demişti de sesleri karınlarına kaçmıştı hani.

Buldan'a bu açıklama yaptırıldı çünkü CHP tabanının bu rezilliği daha fazla sineye çekmeyeceğinden endişe ediliyor.

Zira CHP'lilerin yüzde 52'si HDP'nin kapatılması gerektiğini düşünüyor. Fakat Kılıçdaroğlu, bu kirli ittifaktan vazgeçmiyor. Çünkü bu ittifak, Türkiye dışında kurulmuştur. Çünkü bu ittifakta Brüksel'in, Washington'un, Berlin'in, Pensilvanya'nın söz hakkı vardır.

Bu öyle bir ittifaktır ki, Kılıçdaroğlu, iki bakanı iki saat dinleyip ve onlara tek soru sormayıp sonra çıkıp kürsüye PKK'nın adını bile anmadan Gara katliamından Cumhurbaşkanı'nı sorumlu tutabilmektedir.

HDP, PKK'nın emrindedir. Bunda kimsenin şüphesi zaten yok.

Fakat meselemiz daha ciddi; CHP PKK'nın nesidir?