Geçen günkü sokağa çıkma yasağı sonrasında yaşananlar, ne akılla ne vicdanla izah edilebilecek cinsten... Sokağa çıkma yasağı geç saatte açıklanmasına rağmen insanımızın mucitliği sayesinde değişik yöntemlerle delindi, o saatte kapalı olması gereken marketler açıldı, alkollü içecek ve çerez kuyrukları uzadıkça uzadı, hatta bazı mahallelere kamyonlarla sebze meyve getirilerek gece geç saatlere kadar pazarcılık yapıldı.
Haftalardır sabırla sürdüğümüz ev izolasyonları delindi, yerle bir oldu, virüs belki beş haftadır yayılmadığı kadar süratli bir yayılım hızıyla coştu... Kurallara uyup evlerinde oturanlara karşı ağır bir haksızlık bu! Hastanelerde canhıraş çalışan hekimler, hemşireler, ter döken sağlık görevlileri acaba bu toplumsal nevrozu nasıl karşılıyacak, haklarını helal edecek mi?
Oysa her şey iyi gidiyordu, yani uyum sağlamış gibiydik evlerimizde kalmaya. Ne olduysa birden saat 21.00 civarında oldu. İki günlük sokağa çıkma yasağından hiç bahsetmemişti oysa Sağlık Bakanımız... Şaşırdık kaldık açıkçası yasağı duyduğumuzda.
Evet şaşkınlık ve panik! Belki de geçen gece çıkan galeyanın sebeplerindendi bunlar. Keşke bu yasak, toplumu moral motivasyon olarak hazırladıktan sonra konsaydı... Sağlık Bakanımızın ikna gücü çok yüksek, her kesimden insanımız kendisine itimat ediyor, her sözü, halkımızca samimiyetle ve ciddiyetle işitiliyor. Keşke Sağlık Bakanımız, ucunda ölüm olmayacak iki günlük sokağa çıkma yasağına halkımızı teskin ederek hazırlasaydı. Gece yasağına fena yakalandık anlayacağınız, onca sabırlı emek de heba oldu gitti. Hiç yakışmadı!
‘’Eco Health Alliance’’ bir sağlık organizasyonu ve küresel virüs haritaları üzerinde yaptığı çalışmalarla gündemde şu sıralarda. Sitelerine girip baktığınızda, 2 yıl sonrası için hiç de iç açıcı senaryolar yazılmadığını, görüyorsunuz... Küresel seyahatler arttıkça, kentleşme yoğunlaştıkça, tüketim trendleri hızını ve modüler çeşitliliğini giderek çoğalttıkça, pandemik virüs krizlerinin, artık nadir gelişmeler olmaktan çıkıp, gezegenimiz adına rutin bir şeye dönüşeceğinden söz ediyor... Ve ekliyor; 2 yıl sonra bundan çok daha zorlu bir küresel salgınla karşı karşıya kalabiliriz diyor...
Globalizmin çöküş alarmı verdiğini söylediğimizde bizi erkencilikle suçlayan arkadaşlarımızın kulakları çınlasın! Ama en azından şunu söyleyebiliriz; zenginliğini insanların yoksullaşması üzerine ikmal edenlerin tahtlarını sallayan bir krizle karşı karşıyayız.
Türkiye’nin ‘’kamusal hizmet öncelikli‘’ içeriğiyle yapılandırdığı Sağlık politikalarının ne kadar gerçekçi, toplumsal ve insani olduğunu şu sıralarda hep birlikte görüyoruz. Ne işe yarayacak bu kadar çok şehir hastahanesi diyenler, bırakın yoğun bakım ünitesini, yatacak hasta sedyesi bulmakta zorlanan Avrupa’ya bakarak, başlarını öne eğseler yeridir... Bu arada iftiharla selam edelim Erzurum Şehir Hastanesi’ne, dadaşları bir bir taburcu ediyorlar maşallah...
Neticede moralimizi yüksek tutmamız gerekiyor. Virüs sadece bedenimizi değil, ruhumuzu da hedef alan bir illet olduğu için... Ruhumuzu, manevi bakımdan şarj etmeyi hiç unutmayalım. Hepimizin bir meşgalesi olsun ev içinde; kitap okuyalım, örgü örelim, resim yapalım, hat yazalım, musıki her derde deva bir anne eli gibidir, şiir ezberleyelim, sure-dua talim edelim. Bu günler geçecek inşallah, dualarımızı çoğaltalım, dualarımız yeryüzünün ruhsatıdır, dualarımız olmasaydı hiç bir anlamımız olmazdı...