Hukukumuzla bu savaşı kazanacağız

Sabır taşı olsa, çatlar gerçekten...

Yetmedi mi bu kadar hakaret!

Hem içeride hem dışarıda Türk milletine karşı bir savaş yürütülüyor.

Üstelik çok kirli ve kalleş bir savaş bu.

Savaşa karşı en büyük silahımız da sabır, akıl ve her ikisinin meyvesi olan hukuk.

Hukuk derken...

Töreden yani binlerce yıllık geleneğin üzerine oturan adalet ilkesinden bahsediyorum.

Yoksa bizzat savaşın sebebi olan "düzenin" ürettiği ve sol liberaller, entegrist Batı aydınları tarafından pazarlanan mevzuattan değil.

Gerçekten öyle bir savaşın ortasındayız ki...

Savaşı çıkaranlar, propaganda teknikleriyle mağduru suçlu hale getirebiliyorlar.

Her türlü terörün kaynağı onlar, lakin yeni bir düzen, yeni bir hukuk söylemini hiç elden bırakmıyorlar.

Psikolog Abraham Kardiner ne diyor bakın...

"Bir insan terör ve çaresizliğe gark olduğunda düzenlenmiş, koordine edilmiş, amaçlı eylemlere ait bütün aygıtlar parçalanır. Algılar hatalı olur ve terörle istila edilir, koordine edici yargı ve tefrik işlevleri yerine getiremez."

Batı için terör stratejik bir tercih.

Yönetim ilkesini belirleyen bir tercih üstelik.

Onların vekâlet verdiklerini de bu çerçevede düşünün.

Yakın coğrafyamıza bir bakın:

Avrupa akıl tutulması yaşıyor.

ABD, İsrail kapanında...

Ortadoğu'yu ateşe verdi.

Suriye'de terör stratejisini adım adım hayata geçiriyor.

Öte yandan oluşturduğu kaos stratejisi baştan bölgemiz olmak üzere bütün dünyayı ateşe veriyor.

Bu savaşın sonuçları çok büyük olacak.

Hal böyle iken...

Birileri çıkıyor, Türkiye'nin tarihi direniş hattını kırmaya çalışıyor.

Son zamanlarda tuhaf bir manzara var:

Filistin'e, hangi saiklerle olursa olsun "bizim meselemiz değil" diyenlerin...

Kirli propagandasına maruz kalıyoruz.

Söylem Türkiye'yi içine kapatarak coğrafyadan ve tarihten uzaklaştırıyor oysa.

Kimileri, içeride oluşan cepheden ideolojik kopuşu sağlamak için...

Şuursuzca Müslümanlığımızı bile sorguluyor.

Bu cangıl içinde, kavramlar köksüz, düşünceler mesnetsiz.

Söylediği söz ile düştüğü yerin farklılaştığının bile farkında değil bazıları.

Yazık!

Emperyalistler ve teröristler daha başka ne isteyebilirlerdi ki!

Aslında kim kimin yanına düşüyor...

Kimin eli kimin cebinde geziyor, belli değil, diyeceğim de... Her şey ortada!

Savaşın bir başka boyutu da bu.

İz sürün kimin kimle iş tuttuğunu hemen görürsünüz aslında.

Söz gelimi, hukuk namına hareket eden bazı yapıların yayımladıkları bildirilere bakıyorsunuz...

Neymiş efendim:

Bütün bu saldırılar "önleyici savaş stratejisi" yüzünden oluyormuş.

"Sınır dışı askeri harekâtlar silahlı kuvvet mensuplarını hedef haline getiriyormuş."

Gerçekten bu nasıl bir akıl?

İhanet demeye dilim varmıyor ama hamakat da yetersiz kalıyor.

Tehdit değil mi bu?

Tehdidin kaynağı da belli.

DEM Partisi Eş Başkanı da, diğer ortakları gibi Amerikan bayrağının gölgesi altında "Kürt sorunu devam ettikçe Tekirdağlı da Trabzonlu da rahat olmayacak" diye tehdit edebiliyor söz gelimi.

Şu iki gazeteciyi söylemiyorum bile!

Taşları bağlayıp itleri salmak stratejisi bu.

Utanmasalar diyecekler ki;

Teröristlere teslim olun.

Suriye'nin kuzeyinde terör devletinin kurulmasına engel olmasın.

Irak'ta terör yapılanmalarına izin versin.

Hasılı...

Emperyalizme teslim olsun Türkiye.

Bütün bu hayâsızlıklara inat biz;

'Hukuku', töreyi dolayısıyla bağımsızlığımızı savunmaya devam edeceğiz.

Bağımsızlık üzerine yükselmiş devletimizin hukukunun, teröre ve emperyalizmin ileri karakolları gibi gördüğümüz kuruluşlara karşı milletin güvencesi olduğunu söylemekten bıkmayacağız.

Çünkü hukuk...

Emperyalistlerin etnikçilerinin, teröristlerin ve onların ideolojik işbirlikçilerinin hesabını dürmeyi öğütler.

Eğer bu hesap görülmezse ülkede hukuk ve adalet dolayısıyla bağımsızlık ağır yara alır.